Atilla YAYLA
Yazının başlığındaki ilk çarşı Beşiktaş'ın Çarşı adlı taraftar grubunu, ikinci çarşı ise bildiğimiz çarşıyı, pazarı ifade ediyor.
Pazarla aynı anlamdaki çarşı insanî hayatın mucizevî olgularındandır. İnsanlar çarşısız yaşayamaz. İnsan toplumları biraz kalabalıklaşmaya başlayınca, ilk ortaya çıkan kurumlardan biri çarşı olur. Çarşı insanların yoksulluğu aşmasının, hayatını yiyecekler başta olmak üzere her bakımdan çeşitliliğe ve zenginliğe kavuşturmasının, insan kardeşleriyle dostane etkileşime girmesinin vasatıdır. Çarşıda herkes ne ise o olarak yer alır. Kimse kimsenin diliyle, diniyle, inancıyla ilgilenmez. Çarşıda yer almanın tek şartı çarşının kendi kurallarına uymaktır. Çarşı saygıyı, söze sadakati, üretken olmayı, kaynakları iyi kullanmayı, gönüllü ilişkileri, başkalarına yararlı olma arzusunu teşvik eder ve ödüllendirir. Çarşıda muazzam bir değer ve amaç çeşitliliği vardır ve bu çeşitliliğin unsurları barış içinde bir arada yaşar ve yaşatılır.
Beşiktaş taraftar grubu Çarşı ise geniş anlamda çarşının varlığını mümkün ve sürdürülebilir kıldığı bir insan grubu. Mensuplarını bir araya getiren, Beşiktaş futbol takımına duydukları sevgi ve bağlılık. Hayatın değişik yollarından gelen insanlar grupta takımlarına destek olma ortak amacında buluşuyor ve beraberlik yaşıyor. Taraftar grubu Çarşı üyeleri takım taraftarlığında birleşiyor ama başka alanlarda aralarında doğal olarak muazzam bir farklılık yaşanıyor. Normal şartlar altında bu farklılıklar ya hiç gündeme gelmiyor ya da nadiren konuşulsa bile hep geri planda kalıyor. Daha doğrusu kalıyordu. Gezi olaylarında Çarşı'dan bazılarının başını çektiği sevimsiz olaylarla işler değişmeye başladı.
Gezi sürecinde ve dozu azalsa da sonrasında Çarşı siyasette açık bir taraf oldu. Bu yanlış, haksız ve zararlı bir tavır. Ne Beşiktaş'ın bütün taraftarları ne de Çarşı'nın tüm üyeleri aynı siyasî görüşü paylaşıyor olabilir. Bu yüzden, Çarşı'nın siyasette taraf olması, toplumsal hayatta ahlâkî tehlike denen şeyi yaratır. Takım sevgisiyle bir araya gelen farklı siyasî görüşlerden insanları sanki bir bütün hâlinde aynı politik çizgiyi savunuyormuş gibi gösterir. Ayrıca, bu algılama, kaçınılmaz olarak, karşıt grupların oluşturulmasını teşvik eder. Bazen bunu zorunlu kılar. Bu şekilde doğan taraftarlar arası ayrılıklar, daha çok genç insanların bu grupları doldurmasından dolayı, muhtemelen, çatışma üretir. Bunun işaretleri zaten görülmeye başladı. Beşiktaş – Galatasaray maçında yaşanan üzücü olaylar belki de bu sürecin bir parçasıydı.
Siyasetin doğasını iyi kavrayamamış bazı kimseler devamlı olarak siyaseti yüceltiyor ve her şeyi siyasileştirmek istiyor. Bu çözümsüz tartışmaları artırmaktan başka bir işe yaramaz. Demokratik siyaset bile her probleme çözüm üretemez, hatta bazı durumlarda kendisi problemlerin kaynağı olur. Siyaseti yüceltenlerin ve her problemin çözüm yolu olarak sunanların eksikliği bireysel tercihlerden anlamlı ve uygulanabilir kolektif tercihlerin çıkmayacağını bilmemeleridir. 'Arrow teoremi' veya 'sosyal tercih teorisi' denen yaklaşımlar bunu kesin olarak kanıtlamıştır. Bu yüzden siyaset sınırlı olmalı, toplumsal hayatın her alanını kapsamamalıdır. Sınırlı devlet dediğimiz de zaten budur. Devlet – hükümet sivil topluma ait olan alanları ne amaçla olursa olsun işgal etmemelidir. Ederse kaçınılmaz olarak siyasî süreçlerle kamusal karar alma mecburiyeti ortaya çıkar. Bu anlaşmazlık, çatışma ve bazı tercihlerin kaçınılmaz olarak başka tercihler aleyhine kamu zoruyla uygulanması sonucunu verir. Gezi'de kamu kararıyla park yaparsanız kışla isteyenlerin, kışla yaparsanız park isteyenlerin tercihlerini bastırmış olursunuz. Siyasetle aynı anda her iki talebi de karşılayan bir cevap üretemezsiniz. Daha az çatışma için siyasî alanın daraltılması, bireysel, gönüllü ve sivil alanın genişletilmesi gerekir.
Bir toplumun aşırı siyasileşmesi ve her konunun siyasî kavganın aracı ve ortamı hâline getirilmesi büyük bir felakettir. Çarşı'nın içine düştüğü durum bunun acı bir örneği. Çarşı grubu çarşının kurallarına uymalı ve siyasette taraf olmaktan vazgeçip takımını sportif olarak desteklemekle meşgul olmalı. Siyaseti seven ve yapmak isteyen grup üyeleri bunu başka ve daha uygun platformlarda gerçekleştirmeli. Çarşı bunu yapmazsa, yapamazsa, korkarım, itibar kaybına uğramaya, parçalanmaya ve ufalanmaya mahkûm olacaktır.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019