Atilla YAYLA
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi rektör yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı katıldığı bir televizyon programında şöyle dedi: “Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olan cahil halktır. Olayları en rahat okuyanlar okumamış ilkokul mezunları. Üniversite ve sonrası çok vahim, çünkü zihinleri bulanık.”
Vay, sen misin bunu diyen! Arı hemen bir linç kampanyasıyla karşılaştı. Neyi kastettiği sorgulanmaksızın cahilliği savunan bir hoca gibi lanse edildi ve yerden yere çalındı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da topa girdi ve bozuk ağzını açarak, hem de partisinin grup toplantısında, “Bunu diyen bir profesör. Hani geri zekâlı desem onun da bir düzeyi var" dedi.
Linç kampanyasına direnemeyen ve muhtemelen mesai arkadaşları tarafından da yalnız bırakılan Arı şu açıklamayı yaptı: “Pazartesi günü katıldığım bir televizyon programında dile getirdiğim hususlarla ilgili olarak meselenin çok farklı mecralara çekilmesi dolayısıyla aşağıdaki açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Programda sunucuyla mülakat yapılan konu, artan terör olaylarının toplumdaki yansımaları ve korku ortamının nasıl değerlendirildiğidir. Bu noktada kast edilen, toplumun değerlerinden uzaklaşmış ve yabancılaşmış marjinal zümrenin olaylara bakışıdır. Sözlerimin sosyal medyada sorunun genel çerçevesinden kopartılarak yanlış anlaşılmaya mahal verildiğini ve bu eksik bilgi üzerinden tartışmaların sürdürüldüğünü üzülerek müşahede etmekteyim. Söz konusu televizyon programında ifade etmek istediğim; halkımızın olayları değerlendirirken gösterdiği derin ferasetidir. Tarih boyunca bizi ayakta tutan bu en önemli etken programda özellikle vurgulanmış ve korkuya mahal olmadığı ifade edilmiştir. Anadolu insanının âlim olmayanlarının da arif olduğu ve irfanının cehaletle özdeşleştirilemeyeceği programın tamamının seyredilmesi halinde açıkça anlaşılacaktır. Benim bizzat bir ilim adamı olarak, tahrif edilerek aktarıldığı şekliyle ‘cahilliğin’ kıymetli olduğunu söylemem ve cehaleti methetmem mümkün değildir. Medya ve sosyal medyada çıkan haberlerin, ilme ve bilgiye son derece önem veren ve bu misyonu şiar edinmiş mensubu bulunduğum üniversiteme zarar vermemesi için, rektör yardımcılığı görevimden istifa ediyorum.”
Arı ilk seferinde meramını iyi ifade edememiş olabilir. Görüşleri popüler görüşlere aykırı da olabilir. Ancak, bunları söylemek ifade özgürlüğüne girer. Bu vaka da gösteriyor ki ifade özgürlüğüne yönelik engeller sadece devletten kaynaklanmaz. Toplum kesimleri de yerine göre ifade özgürlüğü cellatlığına soyunabilir. Arı’ya karşı yapılan tam anlamıyla bu.
İşte ben de söylüyorum, hadi beni de linç edin! Arı ile tamamen aynı fikirdeyim. Tahsil seviyesi yükseldikçe tahammülsüzlüğün, totaliter kafalılığın artığını görüyoruz. Bu sadece Türkiye ‘de karşımıza çıkan bir olgu değil. Başka yerlerde de zuhur ediyor. Bazı bilim insanları bunun sebeplerini araştırmaya çalışıyor. Başka yazılarda bu sebepleri ele almak istiyorum. Ancak, iddiamı ispatlamanın çok kolay olduğu kanaatindeyim. Örneğim üniversitelerin felsefe bölümleri. İnsanların felsefe çalıştıkça daha açık kafalı ve daha hoşgörülü olmasını bekleriz. Oysa Türkiye’de karşımıza tersi çıkıyor. Meslektaşlarımı töhmet altında bırakmak istemem, bu yüzden böyle olmayanları tenzih ederim, ama Türkiye üniversitelerinin en bağnaz bölümleri felsefe bölümleridir. En hoşgörüsüz ve totaliter kafalı hocalar da oralarda bulunur.
Arı’nın söylediği de bu. Tahsil seviyesi yükseldikçe kendi aciz aklına dayanarak topluma şekil biçmeye kalkışma küstahlığı ortaya çıkıyor. Oysa o kadar çok tahsil görmeyen insanlar sınırlarını daha iyi biliyor ve topluma şekil vermeye kalkmıyor. Bu yüzden, Türkiye’de özgürlüklerin ve demokrasinin garantisi üniversiteler veya üniversite tahsili almış, doktora yapmış, akademik unvan kazanmış olanlar değil, sıradan, kendi işiyle gücüyle meşgul insanlar. İddia ediyorum, Türkiye’de ‘iyi’ diye bilinen üniversitelerde sadece profesörlerin katılacağı seçimler yaparak siyasî sistemimizi belirlesek ortaya totaliterizm çıkar.
Biraz tahammüllü olmayı öğrenin, biraz tevazu sahibi olun.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019