Atilla YAYLA
Ekonomik sistemlerle ilgili genel değerlendirmeler üreticiler veya tüketiciler merkeze alınarak gerçekleştirilebilir.
Sosyalizm tüm ekonomik hayatın akışıyla ve geleceğiyle ilgili açıklamalarını üreticiler üzerinden yapar.Sosyalist teorisyenlere göre sadece işçiler/çalışanlar üretir. İşçiler dışındaki herkes asalaktır, yararsızdır, sömürgendir. İşçiler hem ekonominin merkezidir hem de diğerlerine –yani burjuvaya karşı- ahlâkî üstünlüğe sahiptir. Bu yüzden, iktidar da işçilerin elinde olmalıdır. “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız” sözü bu anlayışın mottosudur.
Liberal ekonomik düşünce geleneğinde ise hem üreticileri hem de tüketicileri öne çıkartan yaklaşımlar görürüz. İlkine göre, mühim olan üretimdir ve -işçilerin de üretime katkıda bulunmasına rağmen- asıl üretici güç müteşebbislerdir. İkincisine göre, üreticiyi değil tüketiciyi esas almak daha doğru olur, çünkü hepimiz tek şey üretirken çok şey tüketiriz. Üreticileri merkeze alan ekonomi politikalarının benimsenmesi tüketiciye zararlı gelişmelerin ortaya çıkmasına neden olabilir.
Ben ikincisine daha yakın durmakla beraber ilk görüşün de önemli olduğunu düşünmekteyim. Müteşebbislerin ekonomik kalkınmada hayatî roller üstlendiğinin farkındayım. Bu husus maalesef iktisat eğitiminde uzun süre ihmâl edildi. Avusturya İktisat Okulu gibi müteşebbisliğe özel vurgu yapan düşünce ekolleri müfredat üzerinde yeterince etkili olamadı. Oysa müteşebbislerin önemi ne kadar vurgulansa azdır. Sosyalist ekonomilerle kapitalist ekonomiler arasındaki asıl fark da -diğer faktörler sabit sayıldığında- budur. İşçiler, maaş karşılığı çalışanlar her ülkede var, ama müteşebbisler sadece piyasa ekonomisini benimseyen ülkelerde mevcut. Bu iki sistem arasındaki refah farkının ana sebebi bu.
Yaygın kanaatin tersine müteşebbisin sermayedar olması gerekmez. Müteşebbis hayata baktığında başkalarının göremediği iş imkânlarını gören ve kendisine veya başkalarına ait üretim faktörlerini üretim için organize ve seferber eden kişidir. Müteşebbisler ne yazık ki “kapitalist”, “komprador” gibi adlandırmalarla ve “hırsız”, “çalan”, “ezen”, “sömüren” gibi sıfatlarla devamlı aşağılanmakta.
Demokratik ve –aslında kısmen- kapitalist ülkelerde iki grup müteşebbisle karşılaşıyoruz. İlk gruptakiler, kamu otoritelerinden özel bir muamele görmeden kendi işinin peşinden koşmakta. Bunlar ekonomik değere sahip olan mal ve/veya hizmet üretimleri gerçekleştirmekte ve kendileri böylece zenginleşirken toplumu hatta tüm insanlığı da zenginleştirmekte. İkinci gruptakiler ya mevcut rantların ya da yeni rantlar oluşturmanın peşinden koşmakta. Bunların ekonomik değer yaratma ve toplumsal refaha katkıda bulunma ihtimâli çok az. Bu tür bir müteşebbisliğin ortaya çıkmasında iç içe geçmiş iki faktör etkili: 1) Devletlerin regülasyon, lisanslama gibi yollarla ekonomik hayata devamlı müdahalede bulunması, 2) Demokratik siyasetin iktidar hırsıyla yanan siyasî partileri seçmeni tavlamak için rant yaratma ve dağıtma yarışı içine sokması. Bir ülke birinci türden müteşebbislerinin sayısı arttıkça zengin olma yolunda yürüyebilir.
Türkiye’de müteşebbis karşıtı kültür çok baskın ve yaygın. Müteşebbisler havadan, başka insanların sırtından büyük paralar kazanan, zenginliği gasp eden tipler olarak görülmekte ve sunulmakta. Oysa bir iş kurmak, insanları istihdam etmek, onların maaşlarını ve sigorta primlerini düzenli ödemek, devletin –maliyenin- bir eli devamlı işletmenin cebindeyken ayakta kalmak o kadar zor ki. Abartısız söyleyeyim, bunu yapmayı başaran insanların hak ettiği şey hakaret ve karalama değil teşekkür ve takdir.
Bir ülke ne kadar çok gerçek müteşebbisi varsa ve müteşebbislerine ne kadar çok değer verip saygı gösterirse o kadar gelişir, zenginleşir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019