Atilla YAYLA
Önceki yazımda, psikolog Steven Pinker’ın insanlığın durumunun öncesine nispetle çok daha iyi olmasına rağmen kötümserliğin yaygın olmasının sebebi olarak gördüğü üç hissî önyargıdan bahsetmiştim. Pinker’a göre, kötümserliğin bilişsel (cognitive) sebepleri de var. En önemlisi “elde edilebilirliğin keşfi”dir (availability heuristic). Bu ihtimâl psikolojisinin bir özelliğidir ve psikolog Tversky tarafından Nobel ödüllü iktisatçı Daniel Kahneman’la birlikte incelenmiştir. Bu iki bilim insanı kırk yıl önce insan beyninin ihtimâlleri hesap etme yollarından birinin basit parmak hesabı yapmak olduğunu söyledi. Bir şeyin örneğini daha kolay hatırladıkça onun vuku bulacağını daha muhtemelen tahmin edersiniz. Sonuç olarak bir vakayı daha hatırlanabilir yapan her şey onu daha muhtemel yapacaktır. Beynin enformasyonu muhafaza etme yeteneğinin kaçamakları (quirks) bugün bir riskin ihtimâliyle ilgili tahminlerimize sızacaktır.
Kahneman ve Tversky basit bir örnek verir. R harfiyle başlayan kelimeler mi yoksa üçüncü harfi r olan kelimeler mi daha yaygındır? İnsanlar öyle olmamasına rağmen, r ile başlayan kelimelerin daha fazla olduğunu söyler. Bu hatanın sebebi, kelimeleri üçüncü harfleriyle değil başladıkları harfle hatırlamamızdır. Aynı sual alfabenin her harfi için sorulabilir. Her seferinde aynı cevap alınacaktır, çünkü kelimeleri ilk harflerini hatırlama dışında yollarla hatırlayamayız. Elde edilebilirliği keşfetme olgusunu hayatın her alanında görürüz. İnsanlar uçak kazalarından, köpek balığı saldırılarından ve terörist bombalarından elektrik çarpmasından, düşmekten ve boğulmaktan korktuklarından daha çok korkarlar.
Pinker’a göre, bu psikolojik önyargıların her biri, bir kötümserlik havasına yol açacak biçimde haberlerin mahiyetiyle karşılıklı etkileşir. Haber, vuku bulan şeydir, böyle bir olayın vuku bulmadığı bir okulun önünde elinde kamerasıyla bekleyen ve bugün bu okulda bir silahlı saldırı olmadı diye haber geçen bir gazeteci görmezsiniz. Haber, haber olduğu için, şiddet içeren eylemlerle ilgilidir. Bu haberciliğin “eğer kanarsa yol açar” siyaseti tarafından pekiştirilir. Gelirimizin önemli bir bölümünü trajedileri, çete hikâyelerini, vurdulu kırdılı filmleri ve insanların vurulduğu, kesildiği, havaya uçurulduğu diğer filmleri seyretmeye harcarız. Haberlere ilgi toplamak için de bu fiksiyonlardaki şeyleri gerçek hayatta görmek gerekir. Akıllı telefonların artık milyonlarca insan tarafından kullanılıyor olması bu tür haberleri yapma ve onlara ulaşma imkânını aklın/havsalanın alamayacağı kadar arttırmakta. Daha önceleri kimsenin haberdar olmayacağı kanlı olaylardan şimdi herkes haberdar olabilir. Bu özelliklerin hepsi elde edilebilir olmanın keşfini artırır. Bize canlı, hatırlanabilir, en yeni olayları, ihtimaliyet tahminlerimizi yönlendirecek malzemeyi sağlar.
Ne yazık ki, bu fenomenler ters şiddet olaylarının bildiğimiz olağan şiddetle birlikte var olmasına ve yükselmesine yol açar. Bazı insanlar tam da haber olacağını tahmin ettikleri/umdukları için şiddet kullanırlar. Yayın organlarına hediye gibi gelen en az iki şiddet türü vardır. Biri, minimum şiddetle maksimum tanıtım/propaganda elde etme aracı olan terörizmdir. Nasıl hesaplanırsa hesaplansın, terörizm toplam şiddetle ölüm rakamı içinde önemsiz bir orana tekabül eder. 9/11’de (2001) üç binden daha az sayıda insan öldürüldü. Bu rakam cinayet veya iç savaşlarda ölen insanların sayısıyla karşılaştırıldığında devede kulaktır. Şiddetin ikinci kategorisi, haber organları olmasa bu kadar çok olmayacak, tabiri caizse, gösteri cinayetleridir. Araştırmacı Adam Lankford The Myth of Martyrdom (Şehitlik Miti) adlı kitabında şu açıklamayı yapar: Varsayalım ki yakın gelecekte meşhur olmak istiyorsunuz. Bunu sağlamak için ne yaparsınız? Ölümcül bir hastalığın tedavisini bulmak çok iyi olurdu, ancak, çok az kişi öyle bir şeyi yapabilir. Garantili bir yol vardır: Birçok masum insanı öldürmek. Kitle medyasının mevcut tutumu yüzünden, tanınmayı hayat dâhil her şeyden önemli gören bir pazar üretildi. Bu, günümüzdeki habercilik olmasaydı muhtemelen mevcut olmayacak bir şiddet türünü yaratır.
Pinker’ın bu anlatımı özetlenecek olursa, insanlığın durumu önceki çağlara nispetle çok daha iyi olmasına rağmen, kötümserliğin böylesine yaygın olması insan psikolojisine dayanan üç duygusal önyargıya bağlanabilir: 1) Kötünün iyiye galebe çalması, 2) eski güzel günler ilüzyonu, 3) ahlâkçılık yarışması. Bunların hepsi bir bilişsel önyargıyı besler: Elde edilebilirliğin keşfi. Bu da haberciliğin ve haberlerin mahiyetiyle etkileşir ve böylece kötümserlik eğilimi doğar ve yaygınlaşır.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019