Ayşe HÜR
Bugün Ortadoğu'da ve Türkiye'de yaşananlar, Kemalistlerin uyguladığı katı (Jakoben) tarzda olmamak kaydıyla, laikliğin (daha doğru bir terminoloji ile sekülerliğin) ne kadar önemli bir ilke, kavram olduğunu gösteriyor
İslam Devleti (İD) adlı terör hareketinin Ortadoğu’yu kan gölüne çevirdiği bu günlerde ‘bayram kutlamak’ ayıp ama bayramların tarihi üzerine konuşmak ayıp olmasa gerek. Divan-ı Lügat’it Türk adlı eserin yazarı Kaşgarlı Mahmud’a göre (ö.1105), ‘bayram’ kelimesi ‘Farsça ‘bezrem/bezram’ kelimesinden gelir. Bezrem, ‘yiyip içme, konuşup eğlenme meclisi’ anlamına gelen ‘bezm’ ile ‘hoş ve sevinçli’ anlamı taşıyan ‘ram’ kelimesinin birleşmesinden oluşur. Kelime zamanla bazı seslerini kaybederek ‘bayram’a dönüşmüştür. Arapçada ise bayram kelimesinin karşılığı ‘i(y)d’dir ki ‘tekrar dönmek’ anlamına gelen ‘ivd’ kökünden gelmektedir. İbnü’l-Arabi gibi lügatçiler ‘bayramın her yıl kutlanması’ ile ‘dönmek’ fiili arasında bir ilinti kurarlar.
İDÜ’L-FITR VE İDÜ’L-ADHA
İslam öncesinde Mekke ve Medineliler, İranlı Mecusilerden aldıkları iki bayramı kutlarlardı. Bunlardan birincisi ilkbaharın müjdecisi olan Nevruz, ikincisi ise sonbaharın müjdecisi olan Mihrican’dı. Rivayete göre Hicret’in (622) ikinci yılından itibaren Hazreti Muhammed bu bayramları şu iki bayramla değiştirdi: Oruçla geçirilen Ramazan ayını takip eden Şevval ayının ilk üç günü kutlanan Ramazan Bayramı ile Hicri yılın son ayı olan Zilhicce ayının 10. gününden itibaren dört gün kutlanan Kurban Bayramı. (Ancak ilginçtir, ‘id’ kelimesi Kuran’da sadece Maide 114’te geçer.) Bunlardan ilkine Arapçada ‘idü’l-fıtr’ denir çünkü bayramdan önce veya bayram süresince ‘sadaka-i fıtr’ (oruç bozma sadakası) verilmesi vaciptir. İkincisinin Arapça adı ise ‘idü’l-adha’dır (adha ‘kurbanlar’ demektir) çünkü bu bayramda adanan kurbanlar kesilir. (“Kurban bir İslam inancı mıdır” başlıklı yazımın linki şöyle: http://www.taraf.com.tr/yazilar/ayse-hur/kurban-bir-islam-inanci-midir/8772/)
‘Ramazan Bayramı’ Türkler tarafından ‘Şeker Bayramı’ diye de adlandırılır ki, bu adlandırma bazılarının iddia ettiği gibi ‘modern zamanlardaki yozlaşma’ sonucu değildir. Hadislere göre Peygamberin Ramazan Bayramı namazına gitmeden önce bir hurma yemesinin bu bayramda ve genel olarak bayramlarda tatlı yeme alışkanlığının yaygınlaşmasında etkili olduğu sanılır. Nitekim Şemsettin Sami (ö.1904) tarafından hazırlanan Kamus-ı Türki’de ‘bayram’ kelimesinin karşısında şunlar yazar: “Bir dinde mübarek addolunan gün, şeker bayramı.”
(Osmanlı dönemine ait kurban kartpostalı)
Geçen aylarda, bir okurum, “CeHaPe Dönemi’nde camilerin ahıra çevrildiğini, bazılarının yıkıldığını, halkın dini vecibelerini yerine getirmesine engel olunduğunu” belirttikten sonra, “dini bayramlar bile bayram gibi kutlanmazdı” diye yazmıştı bana. Açıkçası bazı camilerin başına gelen kötü olaylar hakkında bir fikrim vardı (ki bu konuya bir başka hafta değineceğim) ama bayramlarla ilgili fikrim yoktu. Dolayısıyla kendisine “önümüzdeki bayramı bu konuya ayıracağım” sözü vermekle yetinmiştim.
Okurun ‘CeHaPe Dönemi’ derken kastı, 1923 ila 1950 arası olsa gerek ama ulaşabildiğim kaynaklar 1929-1938 arasına ait olduğu için ben de ‘Atatürk zamanında dini bayramlar’ diye sınırladım yazımı. Bu konudaki bilgileri, Bursa Uludağ Üniversitesi’nde bu konuda yüksek lisans tezi hazırlamış olan Ali Şahin’in kaynakçada künyesini verdiğim tezinden derledim. Ali Şahin, dönemin yarı resmi gazetesi Cumhuriyet’in 1929-1941 yılları arasındaki nüshalarını tarayarak, Ramazanlara ve dini bayramlara dair tüm haber ve yazıların bir dökümünü yapmış. Elbette başka gazetelerde farklı içerikler bulunabilir ama Cumhuriyet, merkezin tutumunu öğrenmek için iyi bir kaynak. Yazıların imlasını günümüze uyarlayarak ve ağır Osmanlıca kelimeleri sadeleştirerek kendi değerlendirmemi yaptım. Ali Şahin’e huzurunuzda teşekkür ederim.
MESUT BAYRAMLAR İÇİN CUMHURİYET’E TEŞEKKÜR
Çok soğuk geçen Ramazan’dan sonra ılık bir günde başlayan Ramazan Bayramı’nın (gazetenin deyimiyle Şeker Bayramı’nın) ilk günü olan 13 Mart 1929 tarihli başyazıyla başlayalım:
“Bayramınız Mübarek olsun! Bugün gene sulh-u sükûn içinde mesut bir bayram geçiriyoruz. Uzun seneler ızdırap, fecaat ve harp içinde geçen tatsız şeker bayramlarından sonra Cumhuriyet idaresinin bize temin ettiği bu mesut ve neşeli bayramlardır ki ancak bayram denilmeğe layıktır. İstibdat senelerinde ümitsiz ve karanlık bayramlarda nasıl bayram edebilirdik? Harp senelerinde, vatan ağlarken bayramlarda nasıl sevinebilirdik? Mütareke senelerinde düşman esareti altında gözyaşları içinde bayram etmek kabil miydi ki bayram edelim? Ancak simdi aziz Cumhuriyetimizin sayesinde hür, mesut ve hakiki bayramlar görüyoruz! Gazetemiz muhterem karilerine bayramlarını tebrik eder ve Türklüğün her gününün saadet ve sevinç dolu bir bayram olmasını temenni eder.”
Koskoca bir tarihin üç dört cümleyle özetlendiği yazıda, dini bayramların doğal kitlesi olan ‘ümmetin yerini ‘Türk milleti’ almış, şükredilen Allah değil de ‘Cumhuriyet idaresi’ olmakla birlikte, bayramın kutlanmasıyla ilgili bir sıkıntı görülmüyor. 20 Mayıs’ta başlayan Kurban Bayramı da birinci sayfadan “Cumhuriyet karilerine mübarek Kurban bayramını tebrik eder ve daha mesut bayramlar idrak etmeleri” temennisi ile kutlanıyor. Bu sefer, bayramı kutlananlar ‘Türk milleti’ değil, sadece Cumhuriyet okurları (‘kari’ okur demektir) ve başyazar Yunus Nadi, “Bize böyle hür, müstakil mesut bayramlar gösteren sevgili Cumhuriyetimizi her gün daha çok sevelim, her gün ona şükredelim” diyor ama gazetedeki haberlerden anlaşıldığına göre, o yıl yerli ve yabancı temsilcilerin katılımıyla Ankara’da Çankaya Köşkü’nde, TBMM’de; İstanbul’da C.H.F Erenköy Ocağı’nda, Erenköy Halk Kütüphanesi’nde, Üsküdar Muallimler Birliği’nde, İstanbul Lisesi’nde, Sultanahmet’teki Türkistan Türk Gençler Birliği’nde toplu bayramlaşmalar yapılmıştı. Gazetenin o yıla has bir güzelliği de, Ramazan boyunca, her on liralık alışverişte bir liralık indirim sağlayan kuponlar hediye etmesiydi…
Akşam gazetesi, 13 Mart 1929)
HALKIN VE DEVLETLİLERİN BAYRAM TRAFİĞİ
Ertesi yıl Ramazan Bayramı’ndan iki gün öncesine rastlayan 28 Şubat 1930 tarihli gazetedeki “Bayram tatili ve Ankara trenleri” başlıklı habere göre bayram tatili münasebetiyle Ankara’dan İstanbul’a gelen trenlerin yolcu sayısının artması trenlerde gecikmelere neden olmuştu. Yine bir başka habere göre, bayramın ikinci günü sabahleyin Kadıköy iskelesinden hareket edecek vapurla Yalova’da arzu edenler kaplıcalara da girebileceklerdi. Bir başka haberde ise Başbakan İsmet Paşa ile Meclis Başkanı Kazım (Özalp) Paşa’nın bayram programı veriliyordu: “İsmet Paşa’nın bayram tatilini Antalya ve havalisinde geçireceği anlaşılıyor. (…) Başvekil bu suretle bayram günlerini ayni zamanda memleketin bir kısmına ait önemli tetkiklerle dolu bir seyahatle geçirmiş olacaktır. Bu seyahatte İsmet Paşa Hazretlerinin ya gidiş, ya da dönüşte, Gazi Hazretleriyle buluşması ve bu buluşmanın Afyonkarahisar’da gerçekleşmesi ihtimal dahilindedir.”
BAYRAM ZİYARETİ YERİNE BAĞIŞ
Haberlerin dilinden anlaşıldığı kadarıyla rejimin bayramla ilgili bir sıkıntısı yoktu. Ancak 29 Şubat 1930 tarihli şu haber bazı geleneklerin nasıl ‘modernleştirildiğine’ (!) dair ilginç ayrıntılar vardı:
“Bayram günlerinde birçok ziyaretlerden kurtulmak istemez misiniz? Bayram tebrikleri için idarehanemize (1) lira vererek isminizi kaydettiriniz. Bu isimler bayramın birinci günü neşredilecek. İsim sahipleri tebriklerini bu suretiyle yapacaklar ve ziyaretlerden muaf olacaklardır. Alınan (1) lira hediye tamamen Verem Mücadele Cemiyetine verilecektir.”
Ardından da bazı bağışçıların adlarını veriyordu gazete: “Haydar Rıfat Bey (avukat), Nevvare Haydar Rıfat Hanımefendi (özel not: Annemin adı olan Nevvare’ye bir belgede ilk kez rastlıyorum), Abdülkadir Lütfi Bey (doktor), Semiramis Ekrem Hanımefendi (doktor), Abdurrahman Munip Bey (müderris)… (Bu bağış işinin çok tuttuğu anlaşılıyordu çünkü 1935 yılına kadar her yıl bu tür listeler yayımlanmıştı.)
KURBAN DERİLERİ TAYYARE CEMİYETİ’NE
Yine o yılların bir Kurban Bayramı klasiği olan Tayyare Cemiyeti (sonra Türk Hava Kurumu) çağrılarından bir örnek de dini kavramların ‘milliyetçi dile tercümesi’nin nasıl yapıldığına dair bir fikir verecektir:
“Sayın Yurttaş: Kurban bayramınız kutlu olsun. Bayram günlerinde kestireceğiniz kurbanın iki katlı hayırlı olmasını dilerseniz, postunun iyi bir şekilde çıkarılmasına, deriler üstündeki yapağıların kırpılmamasına, bağırsakların zedelenmemesine bizzat nezaret edersiniz. Bu suretle harcayacağınız birkaç dakika çok sevdiğiniz yurdunuza büyük faydalar temin edecek, Türk Hava Kurumu binlerce lira kazacaktır. Bu güzel vatan topraklarında çoluğunuz, çocuğunuzla huzur içinde yasamak başlıca emelinizdir. Türk havalarının silahlanması güzel yurdumuzu tehlikelerden uzak tutarak huzur içinde yaşamamıza yol açacaktır. Canımızdan aziz bildiğiniz yurdunuza karşı yapılması gereken vazifeleri seve seve tereddütsüz yapacağınıza şüphe yoktur. Bayram sabahı kurban kesmek suretiyle sevap işlerken yukarıda dilediğimiz tarzda nezaretinizle yalnız Hava Kurumu değil aynı zamanda düşkünlere yardıma koşan, yaraları saran Hilal-i Ahmer’e (Kızılay’a), kimsesiz çocuklara şefkatle bakan Himaye-i Etfal’e (Çocuk Esirgeme Kurumu’na) da yardım elinizi uzatmış olacaksınız. Bu nezareti, bu itinayı sizin vatanseverliğinizden bekleriz. Dikkat! Derileri Tayyare Cemiyeti makbuzu karşılığında vermenizi rica ederiz.”
(Akşam gazetesi, 2 Mart 1930)
KURBAN GELENEĞİNE SAYGI
9 Mart 1930 tarihli yazısında Yunus Nadi’nin kurban geleneğine dair değerlendirmeleri ise müminlerin yüreğine su serpecek, post modern insanını yerinden hoplatacak nitelikte:
“Biz bayram ediyoruz, peki. Fakat kalplerimizin huzur ve sefası namına kestiğimiz ve gözlerimizin önünde akan kanlardan bir nevi haz duyduğumuz hayvanlara layık görülen bu akıbet nedir? Bunu biz icat etmedik, böyle bulduk. Zaten kesilen kurbanlar, yalnız bu bayramlar vesilesiyle boğazlanan hayvanlar değillerdir. İnsanlar onların her gün yüz binlercesini kesip yemekle meşguldürler. Zaten tabiatın tüm unsurları bir diğerini yemekle hayatlarını devam ettirdikleri için işin esasında ne vahşet namına, ne de medeniyet hesabına hiçbir fevkaladelik de yoktur. Yalnız bayramlarda kesilen ve adlarına kurban denilen hayvanların boğazlanmasına bir nevi kutsiyet izafe olunmuştur, o kadar…”
Yunus Nadi yazısının devamında İslamiyet’in kurban inancına da meşruiyet sağlamayı ihmal etmemiş:
“İslam peygamberi insanlara vermeğe vekil kılındığı dini tesise çalışırken Araplar arasında hem Mekke’de hac için toplanır, hem de kurbanlar kesilirdi. Muhammed Aleyhisselam, Arapları kendi bayrağı arasında toplarken onların atadan kalma bu adetlerini hemen hemen aynen devam ettirmekten başka bir şey yapmamıştır denilebilir. Aslında bu adet insanların ilk his devirlerine çıkacak kadar eskidir. Hatta Allah’ına adadığı oğlu İsmail’i kesecek iken gökten onun yerine cennetlik bir koç kesmek iznini alan İbrahim Aleyhisselam’dan da eskidir. (…) Bizzat İsa peygamber bile bir kurban değil mi? Bununla beraber bu bayram gününde az çok ciddiye çalmak hevesinde böyle düşüncelere ne lüzum var? Beşerin hala ve kimbilir daha ne zamana kadar dünyaya ilk gelen çocuk halinde bulunduğunu bilmekliğimiz yeterlidir…”
LAİKLİK DİNSİZLİK DEĞİLDİR!
Ancak ertesi yıl Yunus Nadi bu kadar rahat değil. Anlaşılan kimi çevreler, rejimin dini konulardaki politikalarını beğenmemekte, kimi çevreler ise rejimin dini konulardaki müsamahasından rahatsızlık duymaktaydı. Nitekim Ramazan Bayramı’nın birinci gününe rastlayan 19 Şubat 1931 tarihli başyazısında Yunus Nadi, Cumhuriyet rejiminin dini bayramlara bakışını uzunca bir yazı ile özetlemiş. Yazısının başında Ramazan ayında her akşam 21 pare topla iftar yapılmasından, bayram sabahı yine 21 pare top atılmasından, bayram boyunca da günde beş vakit top atımıyla bayramın hatırlatılacağından söz ettikten sonra şöyle demiş:
“Yalnız birazını saydığımız bütün bu işlerin Cumhuriyet rejimi içinde de aynen böyle cereyan etmekte olmasına dikkatinizi çekmeliyim. Hani şu laik olduğu için haksız yere dine karşı olduğu farz edilen Cumhuriyet rejimi içinde. Demek ki laik Cumhuriyet dine aleyhtar değilmiş?... Tabii değil. Cumhuriyetin şiarı dine aleyhtar olmak değil, aksine müsamahak?r olmaktır. Bu rejimde vatandaşlar vicdani inanışlarında ve düşüncelerinde en geniş hürriyete sahip olacaklardır. Her hangi bir inanış ve düşünce yanı başındakinin inanış ve düşüncelerine sözlü ya da fiili bir saldırıda bulunmayacaktır. İşte Türk Anayasası’nın kamu hukukuna hakim olan ruh budur. Laik kelimesini hepimizin çok iyi anlamağa ihtiyacımız vardır. Halktan insanlar gibi, aydınlarımız da bu konuda istisna değil. Geçen hafta Meclisin tatili münasebetiyle aydın geçinen bir zat iki dudak bükümü arasında sanki durumda bir çelişki olduğunu ima eder gibi gülerek, bana: ‘Hem Cumhuriyet, hem bayram tatili, tuhaf şey!’ demişti. Bunda hiçbir tuhaflık yoktur. (…) Laik Cumhuriyet demek, din bahsinde tam ve gelişmiş bir tarafsızlık takip eden bir idare tarzı demektir. Din, duygu ve düşünceleri olan insanların vicdani inanışları demektir. Devletin manevi şahsiyeti bu türlü duygu ve düşüncelerle ilgilenmez. Devlet, her hangi bir dinin yayılmasına, engellenmesine ya da yok edilmesine kalkışamaz. Onun içindir ki bizde “devletin dini, İslam dinidir” sözü Anayasa’dan çıkarılmıştır. Esasında devletin dini olamaz. Din, hisseden ve düşünen halkın vicdani ve fikri düşünceleri ve inanışlarıdır. Bu düşünce ve inanışlara saygı duyulur ve devlet onların her gün müdahale ve saldırıdan uzak şekilde selametle kendini ifade etmesini güvence altına alır. (…) Devlet halkın geleneklerine saygıyı öyle bir dereceye vardırmıştır ki onlara iftarlarında, sahurlarında ve bayramlarında top bile atıveriyor. Belki o bu kadar elzem bir şey değildir. O bile yapılıyor. (…) Bunları yapmakla Cumhuriyet devletlinin laikliğine asla halel gelmez. (…) Bu hakikatleri tekrar ve teyit ettikten sonra halkın bayram günlerini büyük neşeler içinde geçirmelerini temenni edebiliriz.”
TÜRKÇE EZANLI İLK BAYRAM
Yunus Nadi’nin bu açıklamalarına genel olarak itiraz etmek mümkün mü? Ancak, ertesi yıl Ramazan ayında (o günün terminolojisiyle söylersek) ‘Güzellik Kıraliçası Seçimleri’nin yapılmasının mutaassıp çevreleri rahatsız ettiğini tahmin edebiliriz. Nitekim rejim ‘güzelleri’ yarışmaya çağırmış ancak muhtemelen Ramazan dolayısıyla yeterli başvuru olmamıştır.
22 Ocak 1932 tarihli gazetede ise bugünün moda tabiriyle ‘gündeme bomba gibi düşen’ şu haber okunur:
“Dini bir inkılap: Türkçe Kur’an. Yarın Yeraltı Camii’nde mevlit ve Kur’an okunacak. Kuran’ın Türkçeye çeşitli ve çok dikkatli tercümeleri yapılmış olduğu malumdur. Din kitabı Türkler arasında dahi kendi öz dillerinde yazılmış ve basılmış bulunuyor. Eskiden bazı Kuran kitaplarının kenarlarında Türkçe tercümeleri de yazılı idi. Şimdiki durum bütün metnin yalnız Türkçe tercüme olarak basımı ve yayımlanmasından ibarettir (…) Gelişmiş milletlerin tümü bu yoldan yürümüşler, bu aşamalardan geçmişlerdir. Örneğin İncil’in tercüme olmadığı hiçbir dil yoktur. (…) Din kitabınızın Türkçeye tercüme edilmemiş olması ve ibadetlerin öz dilimizle yapılmaması cehalet ve taassup devirlerinin manasız ve hatta zararlı bir sapkınlığı idi. Gazi İnkılapları, millete bu yolda dahi nurlu bir yol açmıştır.”
Bu ‘inkılabın’ etkisiyle Şeker ve Kurban bayramlarına kadarki dönem, bazıları için mutlu, bazıları için mutsuz bir heyecan içinde geçmişe benziyor. Gazetelerde İstanbul’un önemli camilerinde, dönemin önemli hafızları tarafından ezanın, kametin, hutbenin ve Kuran’ın Türkçe okunduğuna dair haberler boy gösterdikten sonra nihayet Kadir gecesinde Ayasofya’da da Türkçe Kuran okunur. Bu okuma telsiz telefonlarla dışarıya aktarılır. Gazeteye göre, içerde 40 bin kişi, dışarıda 30 bin kişi vardır. On binlerin gözyaşlarına Türkçe tekbirler karışır, ‘amin!’ sadaları asumana yükselir… (Ezanın Türkçeleştirilmesi ve bir yıl sonra yaşanan Bursa Olayı’na dair yazım: http://www.taraf.com.tr/yazilar/ayse-hur/bursa-olayi-ve-ataturk-un-bursa-nutku/9916/ )
GAZİ’NİN DİNLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
Burada bir parantez açacağım: Mayıs 1932-Mart 1933 tarihleri arasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Charles H. Sherrill, Mustafa Kemal’le yaptığı görüşmelerin bazı bölümlerini 1934 yılında yayımlanan A Year’s Embbassy to Mustafa Kemal adlı kitapta toplamıştı. Sherrrill kitabının 199-203. sayfalarında şöyle anlatmıştı Ayasofya’daki o ‘meşhur’ Kadir gecesini ve Mustafa Kemal’in dine karşı tutumunu:
“Gazi ile bu kez Ankara’da üç saat süren bir mülakatım oldu. Kısa müddet önce meydana gelen Bursa hadisesi [1932’deki ezanın Türkçe okunması olayını kastediyor] din mevzuunu epey gündeme getirdi. Mustafa Kemal’in bu mevzuda serbestçe ve uzun sure konuşması gayet tabii beni şaşırttı. Bana şahsi görüşlerini bildirdi ve bugünün Türk halkının din hakkında ne düşündüğü hususundaki kanatini söyledi. Birçok münakaşadan sonra mutabık olmadığımıza dair mutabakat sağladığımız tek husus, Türk halkının din hakkında ne düşündüğü konusuydu, zira ben O’ndan farklı olarak Türklerin çok daha dindar olduklarına inanıyorum. Bu kanaatimin baş sebebi bu bölümün sonundaki Ayasofya Camii’ndeki meşhur Kadir Gecesi ile ilgili yaptığım tasvirde belli olacaktır.
[Gazi’nin] Din konusundaki şahsi görüşleri hususunda söylediklerinin tamamına burada yer vermek tabii ki hiç doğru olmaz. Ancak O’nun agnostic ve din karşıtı olduğuna dair söylenen çok fazla saçma hikayeden dolayı Tanrı’ya, insanlığın bir Tanrı’ya ihtiyacı olduğuna, insanlığın Tanrı’ya yakarma ihtiyacına, O’na seslenmeye hakkı olduğuna inandığını burada söylemem elzem. Ancak bu seslenme belli zamanlarda ibadet etmeye çağıran dualar şeklinde demek değildir...”
Sherrill’in kitabına almadığı ancak ABD arşivlerinde olan raporundaki bazı hususları ise Rıfat N. Bali sayesinde öğrendik. (“Atatürk’ün Dine Bakışı”, Toplumsal Tarih, S. 153, Eylül 2006, s. 14-19) Raporda Sherrill şöyle anlatmış Mustafa Kemal’le inanç üzerine yaptığı sohbetin kalanını:
“Agnostik olduğuna dair genellikle kabul görmüş inancı kesinlikle reddediyor ancak dinin sadece K?inat’ın Mucidi ve Hakimi tek Tanrı’ya inanmak olduğunu söylüyor. Ayrıca beşeriyetin böyle bir Tanrı’ya inanmaya ihtiyacı olduğuna inanıyor. Buna ilaveten dualarla bu Tanrı’ya seslenmenin beşeriyet için iyi olduğunu belirtti. Burada duruyor.
Daha sonra teferruatlı bir şekilde neden o kadar inançlı bir Protestan Hıristiyan olduğumu sordu. Ben de ona bu raporda yeri olmayan sebeplerimi söyledim. Sadece genel bir mütalaa söyleyebilirim. Suallerinde tamamiyle samimiydi. Bu da din konusunda yeterince zihin yorduğunu göstermekte. Daha on yıl önce inşa ettiği yeni Cumhuriyet’in Reisicumhuru olarak iktidara geldiği zaman İslam dininin durumu hakkında bilgi vermeye başladı. Şeyh’ül-İslam’ı, medreseleri, Mahkemi-i Şer’iyyeleri ve bu mahkemelere riyaset eden kadılar, hocalar ve muhtelik dervişler dahil olmak üzere bütün ruhban sınıfını lağv etmeyi gerekli bulduğunu söyledi. Osmanlı İmparatorluğu altında geçerli olan bu ruhban yapıdan geriye kalan, müezzin olarak minarelerden halkı ibadete çağıran ve camiilerde namaz kıldıran imamlardı.
TEBBET SURESI TÜRKÇE OLSAYDI…
Ona az evvel tasvir ettiği bu yapıyı tamamiyle yok ettikten sonra Türk gençliği için, şayet kaldıysa, ne tür bir dini tedrisat kaldığını sordum. Kifayetsiz medrese sistemini bütün ülkeye yayılmış ilk ve orta öğretim sistemi ile ikame ettiğini ve bu sistemin talebeyi üniversiteye kadar götürdüğünü belirtti. İlk ve orta okullarda Kur’an’ın öğrettiği Hazreti Muhammed’in hayat hikayesi ve daha ahlaklı yaşama konusundaki himmetli düsturlarla dini tedrisat verildiğini, bu dini tedrisata Yeni ve Eski Ahit’te (İncil ve Tevrat’ta) tasvir edilen diğer büyük dinleri ve Budist dini kitapları da dahil ettirdiğini söyledi (…) Bu çerçevede yakın tarihte cereyan eden Bursa hadisesi üzerinde serbestçe konuştu (…) Muhtemelen sıkıntı verecek bu siyasi hareketi basit bir dil meselesine, ezanın Arapça yerine Türkçe okunması haline dönüştürerek gösterdiği siyasi maharetten ötürü kendisine iltifatta bulundum. Bu sözlerim Kur’an’ın Arapçadan Türkçeye tercüme edilmesi çin nasıl ve neden telkinde bulunduğu konusunda konuşmasına sebep oldu ve bu mevzuda yepyeni bir ufuk açtı. Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça duaların gerçek manasını anladığı zaman tiksineceğini söylüyor. Kur’an’dan alınan bir Arapça bölüm okudu. Bu duada [Tebbet Suresi] Hz. Muhammed amcası ile amca kızının yaptıkları bir şeyden ötürü cehenneme gitmeleri için beddua eder. ‘Düşünen bir Türk’ün böylesi bir duayı okumaktan elde edeceği dini ilhamı veya dine ilgi göstermesini tahayyül edebilir misin?’ dedi. Bu fikrini geliştirdikçe, ben de git gide Kur’an’ın Türkçe okunmasını teşvik etmesinin sebebinin Kur’an’ın Türkler arasında gözden düşmesi olduğu neticesine vardım.
Daha sonra umumi ve şaşırtıcı bir beyanda bulunarak, Türk halkının gerçekte hiçbir şekilde dindar olmadığını, aralarından camiilere giden az sayıda kişinin alışkanlıktan veya yüksek sesle söylenen duaların cazibesine kapılarak camiye gittiğini ileri sürdü (…) Bu beyanatlarını bitirdiğinde şimdilik orta öğretimde ve Darülfünun’un küçük İlahiyat bölümünde üç büyük din hakkında verilen tarihi tedrisattan fazlasını öğretmeye inanmadığı sarihti. Ancak Sovyetler’in her türlü dini lağvetme fikriyle kesinlikle mutabık değil. Belli başlı camiilerin Hükümet tarafından itinayla muhafaza edilmeleri ve amaçları doğrultusunda kullanılmaları gerektiği hususunda ısrarlı. Üç büyük dinin ahlak öğretilerine dinden ziyade ahlak olarak inanıyor…”
ULUDAĞ’DA BAYRAM
Parantezi kapatıp Atatürk döneminin bayramlarına dönersek, gazetenin o yıla kadar olduğu gibi ‘Bayramınız mübarek olsun’ değil, “Bayramınız kutlu olsun” formülünü tercih ettiği 1933 yılında 10 bin; 1934 yılında 17 bin kurbanlık koyun satılmış. 1934 yılının bayram arifesindeki bir diğer haber ise şöyle: “Yedi bin aç yavrudan beş bini aç kalıyor. Hilal-i Ahmer Cemiyeti ilkokullardaki açlardan yalnız 2.000 çocuğu doyurabilecek.”
1935 yılının (gazetenin deyimiyle) Şeker Bayramı’nın Noel ve yılbaşı ile birleşmesi (gazete, ‘Noel’ terimini kullanıyor) şehirde ekonomik ve sosyal hayatı canlandırmıştır. Bu bağlamda ilk kez şeker fabrikaları şeker sergileriyle halkı bol bol bol şeker yemeğe teşvik ederler. Bayram kışın ortasına rastladığı için, tatil için tercih edilen yerlerin başında Uludağ gelir. Muhabir ‘Uludağ’da Bayramı’ şöyle betimler:
“Kadınlı erkekli yüzlerce genç sporcu karlar üstünde hakiki bir bayram yaptılar. Birkaç günden beri Uludağ’ın göklere yükselen bembeyaz zirvelerinde birer kar kelebeği gibi uçuşan Türk sporcuları arasındayım. Burası öyle bir alem ki: Kimsenin kimseye bakmaya hali ve takati yok. Karnını doyurup ayağına kayağını geçiren soluğu birkaç metrelik kar kümeleri üstünde alıyor. Diyebilirim ki: Şimdi burası dünya ile alakasını kesmişlerin, ancak kendi zevklerini tabiatın güzellikleriyle bezemeye ant içmişlerin yeridir. Buranın havasında ne Habeş-İtalyan harbinden bir haber esiyor, ne de Milletler Cemiyetinde olup bitenlerden bir ses geliyor. (…) Almanya’daki kış olimpiyatlarına gitmeye hazırlanan sporcuların kampı ise büsbütün başka bir alem. Bu kamp, C.H.Partisinin sporcular için yaptırdığı yeni oteldedir. İçlerinde öğrenci, subay, öğretmen ve serbest meslek adamı bulunan birçok sporcu geceleri bu otelin büyük salonunda karavana ile asker gibi bol bol yemek yiyor, sonra büyük bir sobanın etrafına toplanıp çeşit çeşit şarkı söylüyor, oyun oynuyorlar…”
GİDEREK SÖNÜKLEŞEN BAYRAMLAR
Ancak 1936 yılında, Ramazan Bayramı buruk geçer çünkü bayramdan 10 gün kadar önce Adana’yı seller almıştır. Ayrıca ‘Sancak Türkleri’ (1939’da Hatay adıyla Türkiye’ye katılacaktır) Cenevre’deki Milletler Cemiyeti’ne Sancak’ın eski milletvekillerinden bazılarının çektiği bir telgraf yüzünden bayram yapmamaya karar vermiştir. Telgrafta İskenderun, Antakya ve havalisinin Suriye’nin bir parçası olduğu yazılıdır. Bu da Atatürk’ün özel olarak ilgilendiği ‘Hatay Meselesi’nde Türk tezlerine zarar vermiştir.
(4 Mart 1936, Kurban Bayramı sabahı, Atatürk, Atatürk Orman Çiftliği’nde kurbanlık koyunla.)
1937 yılının Ramazan ayında (gazetecilerin deyimiyle) ‘Dersimli eşkıya Seyyid Rıza ve 6 avanesi’nin asılmasında beis görülmez. Ramazan ve Kurban bayramlarının arifesinde ya da sonrasında çıkan haberlerde coşku yoktur, dahası bir önceki yılların aynen tekrarı gibidir: “Cumhuriyet muhterem okuyucularının bayramını kutlular. Gazetemiz bayram münasebeti ile Pazar ve Pazartesi günleri yayımlanmayacaktır.” “Evinize bırakılan fitre zarfına layık olduğu alakayı göstermek bir vatan borcudur.” “Üç aylıkların erken ödenmesi için bütün tertibat alındı.” “Bayramın üç gününde de önemli ve heyecanlı futbol maçları izleyeceğiz.”
1938 yılının Ramazan Bayramı Atatürk’ün ölümünden 12 gün sonraya rastladığı için midir, yaklaşan savaş yüzünden midir, yoksa Kemalist modernleşme projesinin doğal bir sonucu olarak dini olanın dünyevileşmesi yüzünden midir bilinmez, pek sönük geçer. Gazetede sadece fitre haberlerine, ‘İnhisar likörleri’ reklamlarına rastlanır…
BİTİRİRKEN
Evet, 1929’da coşkulu başlayan bayram kutlamaları 1938’e gelindiğinde sönükleşmiştir ama okurumun ya da eski Başbakan yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte söylemeyi pek sevdiği gibi ‘CeHaPe Dönemi’nde halkın dini duyguları ile oynama, onların dini vecibelerini yerine getirmelerine engel olma gibi bir politika yoktur. Rejimin yarı resmi gazetesi olan Cumhuriyet’te bile içerik pozitivist yönelimde olmakla birlikte, dil müminlere saygılı, geleneklere uygundur. Ancak, Kemalist modernleşme projesinin, ABD Sefiri Sherill’in aktardıklarından da anlaşıldığı gibi, Ebedi Şef’in kişisel olarak dine ve dolayısıyla İslamiyet’e karşı mesafeli tutumuna karşı, devlet adamı olarak halkın dine ihtiyaç duyduğunu ancak ‘Türk’ halkının İslam dinini ‘doğru bilmediği’, ‘kendisine devlet tarafından ‘dinin doğru yorumunun öğretilmesi gerektiği’, ama nihai olarak dini, pozitivist bir bakışla, dünyevi olana katkı yaptığı, onu desteklediği, güçlendirdiği oranda kabul etmeye hazır olduğu da açık.
Nitekim, yazıya konu olan yıllarda, rejim dini devletin hem dışında, hem kontrolünde tuttu, esas olarak da ümmetten millet yaratma projesinde, dini (daha doğrusu İslam’ın Sünni yorumunu), milliyetçiliğin tutkalı olarak kullandı. ‘CeHaPe’ sonrasında iktidara gelenler laikliğin katı yorumunu yumuşatmak yerine laiklik kavramının içini tamamen boşalttılar. Bugün Ortadoğu’da ve Türkiye’de yaşananlar, Kemalistlerin uyguladığı katı (Jakoben) tarzda olmamak kaydıyla, laikliğin (daha doğru bir terminoloji ile sekülerliğin) ne kadar önemli bir ilke, kavram olduğunu gösteriyor. Laikliğin ve sekülerliğin dünyadaki ve Türkiye’deki tarihine ilişkin daha önce yazdığım iki yazının linkini vererek bu uzun yazımı bitireyim: http://www.taraf.com.tr/yazilar/ayse-hur/sezarin-hakki-sezara-tanrinin-hakki-tanriya/7530/ ve http://www.taraf.com.tr/yazilar/ayse-hur/din-yok-milliyet-var/8252/
Bayramınızın güzel geçmesini diliyorum…
Temel Kaynak: Ali Şahin, “Medyada Ramazan ve Dini Bayramlar, Cumhuriyet Gazetesi Örneği”, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 2011 yılında kabul edilmiş Yüksek Lisans Tezi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016