Ayşe HÜR
Geçtiğimiz günlerde yeni seçilen KKTC Başkanı Mustafa Akıncı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki “yavru vatan/kardeş ülke” polemiği üzerine bu haftayı Kıbrıs meselesine ayırdım. Sosyal medyada okurlarıma verdiğim söz uyarınca, bundan böyle daha kısa, daha popüler konulu yazılar yazacağım. (Buna şaka yollu ‘yaz tarifesi’ adını verdim.) Bu yazım henüz söz verdiğin/arzuladığım kısalıkta değil, çünkü konu çok derin ve karmaşık. Ama, eski yazılarım kadar da uzun da değil. Anlatım tarzımı da henüz ilginçleştiremedim. Yine de umarım, sıkılmadan sonuna kadar okursunuz.
Doğu Akdeniz’deki dev Kıbrıs adası tarih boyunca Mısırlılar, Fenikeliler, Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Templar Şövalyeleri, İngilizler, Cenevizliler ve Memlukluların hâkimiyetine girmişti. 1571’de Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından fethedilince, yaklaşık üç asır sürecek Osmanlı dönemi başladı. Dönemin padişahı II. Selim, Venedikliler tarafından zorla Katolikliğe geçirilen Rumların Ortodoksluğa dönmesine izin verdikten sonra, adada bıraktığı 20 bin askerin yanına10 bin kadar Türkmen (Yörük), bir miktar eşkıya, suçlu, işsiz güçsüz serseri ve bir miktar esnaf-zanaatkar Ahi göndererek nüfus yapısını dönüştürmeye başladı. İzleyen yüzyıllarda, Anadolu’da huzursuzluk çıkaran Türkmen aşiretlerinin ve diğer kişilerin Kıbrıs’a sürülmesine devam edildi.
KIBRIS’IN BRİTANYA’YA KİRALANMASI
Ancak 1754’te ‘millet’ olarak kabul edilen Rumların modern anlamda ‘milliyetçi’ uyanışı 1821 Mora ayaklanması ile eşzamanlı oldu. Kilisenin önderliğindeki kalkışma Vali Küçük Mehmet Paşa tarafından bastırıldı. Kıbrıslı Rumların gelecek tahayyüllerini oluşturan meşhur Enosis (Yunanistan’la birleşme) fikri ilk kez 1828’de dile getirildi. Kıbrıs, Süveyş Kanalı’na yakın konumuyla İngilizlerin her zaman ilgisini çekmişti. İngilizlerin beklediği fırsat 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile çıktı. Savaştan Rumeli’yi kaybederek ve büyük tazminatlar ödeyerek çıkan II. Abdülhamit, Kars, Ardahan ve Batum’a giren Rus ordularının geri çekilmesi karşılığında, Kıbrıs’ı İngiltere’ye kiraladı. İngiltere adaya bir ‘yüksek komiser’ atadı, böylece Kıbrıs hukuken Osmanlı Devleti’nin, fiilen İngiltere’nin oldu. (Ayrıntılı bilgi için: “Kıbrıs’ı İngilizlere kim verdi?” okumak için tıklayın)
NÜFUS KOMPOZİSYONU
İngilizler adadaki ilk nüfus sayımını 1881’de yapmışlardı. Buna göre Kıbrıs’ın toplam nüfusunun 186.173 kişi idi, bunun 45.458’i yani %25’i Müslüman’dı. (O tarihte de etnik köken esas alınmıyordu) Geriye kalan %75’i Hıristiyan idi. Yani üç asırlık Osmanlı dönemi bile adada Müslüman çoğunluğu yaratamamıştı. Bu oran ileriki yıllarda aşağı yukarı aynı kaldı ve Hıristiyanların ezici çoğunlukta olması, toplumlararası ilişkilerin sağlıklı biçimde gelişmesinin önünde ciddi bir engel teşkil etti. Hıristiyan/Rumlar 300 yıllık Osmanlı hâkimiyetine duydukları nefreti onların bakiyesi olan Müslüman/Türklere yönelttiler, Müslüman/Türkler ise 300 yıllık hâkim pozisyonu kaybetmeyi hiçbir zaman hazmedemediler, nefret ve eziklik duygusunu her daim canlı tuttular. Ancak her iki toplum da İngilizlerin ‘modern’ idare yöntemlerinden, yaşam tarzlarından şu veya bu tarzda etkilenmeye karşı durmadı. Böylece Kıbrıs’ın Rumları ve Türkleri, anavatanlarından daha ‘Batılı’ daha ‘modern’ olmaya başladılar. Ama iki toplum arasında Batılaşmayı ve modernleşmeyi içselleştirme farklı düzeylerde oldu.
I. Dünya Savaşı’nın başında Britanya tarafından ilhak edilen Kıbrıs, Ocak 1920’de Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda kabul edilen ünlü ‘Misak-ı Milli’ belgesinde yer almamıştı. 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’nın 21. Maddesi, “Türkiye, Britanya hükümeti tarafından Kıbrıs’ın 5 Teşrinisani 1914’te ilan olunan ilhakını tanır” derken, tek olumlu adım, Kıbrıslı Türklere, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ile İngiliz vatandaşlığı arasında tercih yapma hakkının (Hakk-ı Hıyar) verilmesiydi. O dönemde, Türkiye’nin Kıbrıs’taki Türk varlığını korumaya yönelik bir politikasının olmadığı, Kıbrıslı Türklerin Türkiye’ye göç etmesi için teşvikler yapılmasından belliydi. 1923-1930 arasında 21. Madde uyarınca 5-6 bin kadar Kıbrıslı Türk Türkiye’ye göç etti. Ancak Türkiye’de ciddi sorunlarla karşılaştılar. Hem yöneticiler, hem yerli halk nezdinde istenmeyen unsur durumuna düştüler. İlginçtir, Türklerin adadan ayrılmasına karşı çıkan taraf, Türkleri Rumlara karşı bir denge unsuru olarak gören İngilizlerdi! Rumların 1931’den itibaren açıkça dillendirmeye başladıkları Enosis talebini sürekli püskürten de onlar oldu.
“TÜRKİYE’NİN KIBRIS SORUNU YOKTUR!”
1950’de Rumlar, II. Dünya Savaşı’ndan sonra pek çok ülkeye tanınan, ‘kendi kaderini tayin’ hakkı uyarınca bir plebisit yaparak Britanya’dan ayrılıp Yunanistan’a bağlanmak istediğinde, Türkiye hâlâ eski tavrını sürdürüyordu. Hatta 1949’da CHP’nin Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak, 1950’de ise DP’nin Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, “Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs diye bir sorun yoktur” diyerek, Yunanlıların ve Rumların elini epeyce güçlendirmişlerdi. Aslında bunda şaşılacak bir şey yoktu; çünkü o yıllarda hem CHP’nin hem DP’nin en önemli hedefi, Batı bloğuna ve NATO’ya kabul edilmekti. Aynı arzu Yunanistan’da da olduğu için, taraflar suyu bulandırmak istemiyorlardı.
Bu durumdan yararlanan Rum toplum lideri Başpiskopos Makarios’un zorlamasıyla, 1954’te Kıbrıs’ın ‘kendi kaderini tayin hakkı’ BM’nin gündemine alındı. Bu kararın alınmasında Britanya’nın Kıbrıs’taki egemenliğini sınırlamak isteyen Sovyetler Birliği ve onun çevresinde kümelenen ülkeler kilit rol oynamıştı. Britanya ise Kıbrıs’ın uluslararası platformda tartışılmasını istemiyordu, çünkü Kıbrıs, Mısır’da 1952’de iktidara el koyan Nasırcı subaylar tarafından 1956’da Süveyş’ten çıkarılmalarından beri, Akdeniz’deki en önemli üssü konumundaydı.
EOKA TEDHİŞİ BAŞLIYOR
İlerde Kıbrıslı Rumların ‘Enosis’ özlemlerini gerçekleştirmek üzere tedhiş eylemleri yürütecek olan EOKA (Türkçe açılımı ‘Kıbrıslı Savaşçıların Ulusal Birliği’) 1951’de Georgios Grivas tarafından kurulmuştu. Grivas, siyasi sahneye 1944-1948 arasındaki Yunan İç Savaşı sırasında, ‘X’ adlı bir örgütün lideri olarak çıkmıştı. Siyasi çizgisi kralcılık olarak özetlenebilecek Grivas, içsavaş sırasında Nazilerle dirsek teması içinde, komünistlere karşı mücadele etmişti. EOKA’nın hedefi Kıbrıs’ta Britanya’ya karşı anti-sömürgeci bir mücadele yürüterek Enosis’i gerçekleştirmek, yani Kıbrıs’ı Yunanistan’la birleştirmekti. Örgüt ilk eylemini 1 Nisan 1955’te, Lefkoşa’da İngiliz birimlerine karşı yaptı. Ardından Türkiye Büyükelçiliği bombalandı. Örgüt bu tarihten sonra hem İngilizlere, hem solcu ve liberal Rumlara, hem de Türklere karşı şiddet eylemlerini devam ettirdi.
I. LONDRA KONFERANSI VE 6/7 EYLÜL YAĞMASI
Bunun üzerine İngilizler, Kıbrıslı Türkleri polis ve komando olarak kullanmaya başladılar. Bu durum, yani, Türklerin sömürgeciye karşı Rumlarla birlikte mücadele vermek yerine, sömürgeci ile işbirliği yapıp Rumları yönetmeye talip olması Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklerden daha da uzaklaşmasına neden oldu. Sonunda ada yönetilemez hale gelince, Britanya 29 Ağustos 1955’te Türkiye ve Yunanistan Ada’nın gelecekteki statüsünü tartışmak üzere Londra’ya davet etti. Rumlar bağımsızlık istiyorlardı. Türkiye’nin tercihi ise mevcut statünün korunmasıydı. Ama eğer BritanyaAda’dan çekilirse, Kıbrıs’ın Türkiye’ye verilmesini istiyorlardı. Kıbrıs’ın neden kendilerine verilmesi gerektiğini mantıklı biçimde açıklayamayan Türkiye, İngiltere’nin Kıbrıs’a muhtariyet vermeye razı olduğunu görünce, 6-7 Eylül yağmasını tezgâhladı. Türk heyeti utanç içinde Londra’yı terk etmek zorunda kaldı ama Kıbrıs’a ‘muhtariyet’ verilmesi tehlikesi savuşturulmuş oldu. (“6-Eylül’de devletin muhteşem örgütlenmesi”, okumak için tıklayın)
RAUF DENKTAŞ VE TMT
Bu tarihten sonra Türkiye ‘Taksim’ politikasına yöneldi. Adada EOKA’ya karşı mücadele için kurulan Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği (KTMB), Karaçete, 9 Eylül, Kıbrıs Türk Komandoları ve Volkan gibi amatör grupların başarısız olması üzerine Türkiye duruma el koydu. Seferberlik Tetkik Kurulu’nun (STK) 9 Kasım 1957’de görevlendirdiği üç kişi tarafından, Lefkoşa’nın varoşlarından Eğlence semtindeki bir evde temelleri atılan bir gizli örgüt, ileriki yıllarda Türkiye’nin Kıbrıs politikasının şekillenmesinde hayati rol oynayacaktı.
Bu örgütün adı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) idi. Toplantıdaki üç kişiden biri olan Rauf Denktaş, Ada’daki İngiliz okullarını bitirdikten sonra İngiltere’de hukuk eğitimi almış, 1949’dan itibaren adadaki İngiliz mahkemelerinde savcılık yapmış bir hukukçuydu. O günlerde, Kıbrıs Türk Federasyonu’nun başkanlığını yapmak için savcılıktan istifa etmişti. Burhan Nalbantoğlu, milliyetçi bir doktordu. Kenan Tanrısevdi ise görünüşte T.C. Başkonsolosluğu’nun idari ataşesiydi ama aslında istihbarat görevlisiydi. Türkiye’nin Kıbrıs politikasını şekillendirmek üzere adaya gönderilmiş olduğu anlaşılıyordu.
Uzun araştırmalar sonucu, Kore Savaşı’nda büyük yararlılıklar göstermiş, askerî raporlarda “ciddi, ağırbaşlı, cesur, disiplini seven, mütevazı, gizli harekât tekniğini çok iyi bilen” biri olarak tarif edilen Yarbay Rıza Vuruşkan, TMT liderliğine atandı. Başkan yardımcısı İsmail Tansu’ydu. ‘Doğan’ kod adlı Tansu, Ankara’da Tunalı Hilmi Caddesi’ndeki Kıbrıs Türk Kültür Derneği’ni karargâh olarak kullanırken, ‘Başkurt’ kod adını alan Rıza Vuruşkan, beş kişilik ekibiyle 31 Temmuz 1958 günü Kıbrıs’a indi. Pasaportunda Ali Conan yazan Vuruşkan’ın görünüşteki işi, İş Bankası müfettişliğiydi. Uzun vadeli hedefi 15 bin kişilik bir teşkilat kurmak (yani Kıbrıs Türk toplumunu ‘ordu-millet’ haline getirmek) olan Rıza Vuruşkan hemen işe girişti.
İTC’DEN ESİNLENEN ÖRGÜT MODELİ
Başta polis teşkilatı, hastaneler ve okullar olmak üzere kurumlardan üye yazımına başlandı. Üyeler aynen İttihat ve Terakki’de (İTC) olduğu gibi, karanlık bir odada veya perde arkasından, Türk Bayrağı örtülü bir masanın üstüne konmuş Kur’an ve silahın üstüne el basarak yemin ediyordu. Yeminleri “gerekirse ölüm dahil her türlü görevi yapacağıma ve ihanetin cezasının ölüm olacağını bildiğime” diye bitiyordu. Bazılarına göre yeminin ardından kod adı ‘Nişan Yüzüğü’ olan bir tutanak imzalatılıyor, bu tutanak gizli bir yerde muhafaza ediliyordu.
Teşkilatın yazılı bir tüzüğü yoktu ama belli kurallar silsilesi içinde faaliyet gösteriyordu. Buna göre, Türk toplumu aleyhinde faaliyet gösterenler hangi milletten olursa olsun, önce bir ihtar mektubu ile uyarılacak, eğer bir ‘düzelme’ olmazsa, teşkilat üyelerinden seçilen üç kişilik ekip tarafından dövülecekti. Dayakla yola gelmeyen kişinin cezası ölüm olacaktı. Ölüm şekli ve ne gibi silah kullanılacağı idare heyeti tarafından tespit edilecekti. İhtar ve dayak, barış zamanları uygulanacak, karışık zamanlarda ve vakit kaybetmenin aleyhte olacağı durumlarda doğrudan üçüncü maddeye geçilecekti. (Teşkilatın sorumlu isimleri, ölüm cezasının uygulanmadığını iddia ettiler, ancak 1960’ta Bayraktar Camii’nin, iddia edildiği gibi EOKA tarafından değil Türkler tarafından bombalandığını yazan, haftalık Cumhuriyet gazetesinden Ahmet Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet’in, bu fasıldan öldürüldüğü hep söylendi.)
Ne tesadüf ki, Vuruşkan ve ekibinin Ada’ya ayak bastığı tarihten itibaren toplumlararası olaylar tırmandı. İngilizler daha ilk aylarda TMT ile ilişkisi olduğunu düşündükleri 65 kişi ile EOKA mensubu olduklarını düşündükleri 1.244 kişiyi tutukladılar; ama ne EOKA’yı ne de TMT’yi durdurmaları mümkün olmadı. İki tarafın devletleri ya da ‘derin devleti’ tarafından yönlendirilen EOKA ve uzantıları ile TMT ve uzantıları adayı kan gölüne çevirdiler.
(İstanbul-Beyazıt Meydanı’nda “Ya Taksim, Ya Ölüm” mitingi, Hürriyet, 9 Ağustos 1958)
ANKARA-ZİİR’DE EĞİTİM
Mücahitlerin eğitimi hem Kıbrıs’ta hem Türkiye’de yapıldı. 25-30’ar kişilik gruplar halinde turistik gezi, iş gezisi, sağlık kontrolü gibi gerekçelerle Türkiye’ye gönderilenler, STK’da görevli subaylarca parolaları kontrol edildikten sonra, eğitim yapacakları yerlere sevk ediliyorlardı. TMT kamplarından birincisi Ankara’ya 40 km. uzaklıktaki Zir Köyü yakınlarında, Tarım Bakanlığı’na ait terk edilmiş bir çiftlikti. Diğeri ise Antalya-Kemer yolu üzerinde ormanlık bir alan içindeydi. Bu kamplarda kalan mücahitlere, Eğirdir Dağ Komando Okulu personeli tarafından silah kullanımı, bakımı, atış talimi, gerilla, komando, sabotaj, kundaklama ve gizli harekât teknikleri konularında bilgiler veriliyordu.
Bunlar olurken Kıbrıs Türk’tür Partisi’nin lideri Dr. Fazıl Küçük önderliğinde, Kıbrıs’ta ve Türkiye’de 50’ye yakın “Ya Taksim Ya Ölüm!” mitingi düzenlendi ve kamuoyu ‘Taksim’ için hazırlandı. Ancak, İngiltere, Akdeniz’deki bu uygun üs alanının bölünmesine razı olmadığından ne Rumların Enosis’i ne Türklerin Taksim’i gerçekleşti. Fakat iki toplum birbirinden uzaklaştıkça uzaklaştı.
II. LONDRA KONFERANSI VE BAĞIMSIZ KIBRIS
Sonunda Kıbrıs’ın bağımsız bir devlet olmasına karar verildi. 19 S¸ubat 1959 tarihinde II. Londra Konferansı toplandı. Britanya Bas¸bakanı Macmillan,Tu¨rkiye Bas¸bakanı Menderes, Yunanistan Bas¸bakanı Karamanlis ile Kıbrıs Tu¨rk Cemaati lideri Dr. Fazıl Ku¨c¸u¨k ve Rum Cemaati lideri Makarios tarafından do¨rt antlas¸ma imzalandı. Bunlar sırasıyla, Kıbrıs’taki Britanya egemenlig?inin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne devrine ilis¸kin kurulus¸ antlas¸ması; Kıbrıs’ın bağımsızlıg?ını, toprak bu¨tu¨nlu¨g?u¨nu¨ ve anayasa du¨zenini teminat altına alan garanti antlas¸ması; Tu¨rkiye, Yunanistan ve Kıbrıs arasında yapılacak askeri ittifak anlas¸ması ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın temel maddelerini içeren anlaşma idi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960 Anayasası’na göre Devlet Başkanı Rum, yardımcısı Türk olacaktı ve her ikisinin de veto yetkisi vardı. Hükümette temsil oranı, nüfus bileşimiyle paralel olarak 7’ye 3 oranında Rumlar lehine olacaktı. Antlaşmanın uygulanması İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın garantörlüğü altında olacaktı. DP ile CHP arasındaki sert tartışmalardan sonra Kıbrıs Anlaşması DP’nin oylarıyla kabul edildi. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk devlet başkanı Makarios oldu. ABD’ye göre Makarios “Akdeniz’in Fidel Castrosu” idi. Yani ABD bu işten hiç hoşlanmamıştı.
(Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Makarios)
1963’ÜN KANLI NOEL’İ
Ancak, yeni durumu her iki tarafında da milliyetçileri içine sindiremedi. 1960 sonrasında eylemler aynı şiddetle devam etti. 1962 yılından itibaren Lefkoşa, Limasol, Mağusa, Baf ve Larnaka’da Türklerin ve Rumların ayrı belediyeleri olması, sınırlarının çizilmesi ve mekanizmasının tespit edilmesi hususundaki anlaşmazlıklar ortamı iyice gerdi. 1963’te Makarios’un, Anayasa’nın bazı maddelerinde Türklerin aleyhine tadilat yapmaya kalkması ile zirveye çıkan gerilim, 21 Aralık 1963’ten itibaren kanlı olaylara dönüştü.
24 Aralık’ta Rumlar bir Türk ailesini, evlerinin banyo küveti içinde vahşice öldürdüler. Kanlı Noel diye adlandırılan bu katliamın fotoğrafları, Türkiye’ye gönderilen bir yaralının alçıları altına saklanarak gizlice Kıbrıs’tan çıkarıldı ve tüm dünyada Rum vahşetinin delili olarak yankı yaptı.
1963-1964 arasında toplumlararası çatışmalarda ve örgüt cinayetlerinde 364 Kıbrıslı Türk ve 174 Kıbrıslı Rum öldürüldü. Sonunda, Rumların yoğun olduğu bölgelerde yaşayan 25 bin Türk, malını mülkünü geride bırakarak evlerini terk ederek kuzeye göçtü. Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesi, 1964’te ABD tarafından sert bir şekilde önlendi.
Mevcut düzeni sürekli tehdit eden ve istikrarsızlık kaynağı olan EOKA’nın lideri Grivas, 1967’de Ada’dan uzaklaştırıldı, ancak 1971’de Yunanistan’daki ABD destekli Albaylar Cuntası’nın desteğiyle gizlice Kıbrıs’a döndü. Örgütün adını EOKA-B olarak değiştirdi ve öldüğü 27 Ocak 1974’e kadar, hem Rumlara hem Türklere karşı tedhiş eylemlerine devam etti.
1974 BARIŞ HAREKATI
15 Temmuz 1974'te Yunanistan'daki Papadopulos cuntasının desteklediği faşist Sampson (Grivas’ın ardından EOKA-B’nin başına geçmiş bir gazeteciydi) hem Makarios hükümetini devirmiş sadece Rumlardan 2.000 bine yakın kişi EOKA-B tarafından öldürülmüştü. Sampsoncular Türklere yönelik etnik temizliği hızlandırınca, Türkiye beklediği anın geldiğini anladı. Türkiye’nin 20 Temmuz 1974'te, 1960 Garantörlük Anlaşması'nın 4. maddesine dayanarak yaptığı askeri müdahale gerek uluslararası camia tarafından haklı ve meşru kabul edildi. 22 Temmuz günü bazı kaynaklara göre ABD’nin baskısıyla, bazı kaynaklara göre dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in ve TSK’nın cesaretsizliği yüzünden hedeflenen güvenli ortam sağlanmadan aniden I. Harekat aniden durduruldu. Türkiye’nin bir garantör olarak görevi 1960 Anayasası esasında Kıbrıs Cumhuriyeti'ni eski haline getirmekti ve bu amaçla taraflar o yılın Temmuz ayında Cenevre'de bir araya geldiler. Ancak görüşmeler devam ederken beklenmedik bir şey yaşandı. Türk ordusu bazı Türk köylerine yapılan saldırıları ileri sürerek 14-16 Ağustos 1974'te adaya ikinci bir çıkarma daha yaptı. Bunun sonucu Türklerin kontrol ettiği bölgelerin oranı yüzde 36,5 oldu ve adayı ikiye bölen hat (bugünkü ‘Yeşil Hat’, Türk istihbarat belgelerinde ‘Atilla Hattı’ olarak geçiyordu) oluşturuldu. İşte bu ikinci çıkarmadan sonra dünya kamuoyunun Kıbrıs konusundaki tutumu tam tersine döndü, BM Güvenlik Konseyi olayı kınadı. Yunanistan, iki müttefiği arasındaki çatışmayı durduramadığı gerekçesile, NATO’nın askeri kanadından ayrıldığını açıkladı.
(TSK tankları Lefkoşa’da, 21 Temmuz 1974)
TÜRKİYE’DEN ADAYA NÜFUS TAKVİYESİ
Harekat sonrasında Kıbrıs’ın güneyinde yaşayan Türkler kuzeye, kuzeyde yaşayanlar güneye gittiği için iki bölgede de nüfus iyice homojenleşti. Şubat 1975'te Türk tarafı bir de Kıbrıs Türk Federe Devleti'ni ilan edince, uluslararası kamuoyunun Türkiye'nin adayı ikiye bölmek konusunda kararlı olduğundan şüphesi kalmamıştı. Türkiye, bu tarihten itibaren özellikle Karadeniz illerinden bazı grupları Kıbrıs’a taşımaya başladı. Çoğunun işsiz güçsüz, eğitimsiz ve aşırı milliyetçi kesimler olduğunu bildiğimiz ama sayılarını hiçbir zaman öğrenemediğimiz bu göçmenler Kıbrıs’ın ‘yerli’ Türklerini (ki Rauf Denktaş’a göre adada yerli olan tek şey Kıbrıs’ın eşekleriydi) pek çok açıdan rahatsız etti. Bu rahatsızlık zamanla bugün adayı ziyaret eden Türklerin açıkça hissettiği güçlü ‘Türk antipatisi’ne dönüşecekti.
12 EYLÜL DARBESİNİN FATURASI
12 Eylül 1980 darbesi, AB ile Türkiye’nin ilişkisini kopardığı için Kıbrıs konusunda Türkiye’nin eli iyice zayıfladı. Üstüne üstlük, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşü 12 Eylül 1980 darbecisi 5 generalin, darbeden 35 gün sonra, karşılığında hiçbir şey talep etmeden verdiği izin sayesinde oldu. Türkiye’nin bunu telafi hamlesi, 1981 yılında Türkiye’den 90 bin kişinin daha adaya taşınması ve 1983'te (güya) Kıbrıs Rum kesimini federatif bir çözüm için masaya oturmaya razı etmek için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) ilan etmek oldu. (KKTC’yi Türkiye dışında Pakistan ve Bengladeş tanımıştı ama daha sonra bu iki ülke dış baskılara dayanamayıp geri çekilince tek tanıyan Türkiye kaldı. Hala da öyle. Yani uğruna Ermenistan’la diplomatik ilişki kurmadığımız Azerbaycan bile KKTC’yi tanımış değil. )
BM Güvenlik Konseyi tarafından 541 sayılı kararla kınanan bu ilan, Kıbrıs Rum kesimiyle ilişkilerini sürdüren AB'nin pozisyonu ise rahatladı, çünkü artık kendi bağımsız devleti ve anayasası olan Kıbrıslı Türk toplumunun, geçerli saymadığı bir anayasaya ve garantörlük anlaşmasına dayanarak AB'yi eleştirmesini kim haklı bulabilirdi ki? Nitekim bu rahatlık içinde, Kıbrıs Cumhuriyeti 1990'da tüm ada adına AB üyeliği için başvurdu. Başvuru 1993'te kabul edildi. AB'nin son bir iyi niyet gösterisi olarak, 1997’deki Lüksemburg Zirvesi’ndeki ortaklık görüşmelerine katılması için yaptığı davet, KKTC tarafınca reddedilince de Kıbrıs Cumhuriyeti AB ile üyelik müzakerelerini tek başına yürüttü. Uzun bir aradan sonra hepimizin gözleri önünde cereyan eden Annan Planı Referandumu geldi. Hatırlanacaktır, 24 Nisan 2004’te yapılan oylamada Türk tarafının yüzde 65 oyla kabul ettiği planı, Rum tarafı yüzde 76 oyla reddetmişti. Bunun üzerine, Kıbrıs Cumhuriyeti, adayı temsilen AB’ye alındı.
ERDOĞAN’IN ‘DÖRT ÇOCUK’ TARİFESİ
Bugün KKTC’nin nüfusunun ne olduğunu bilmiyoruz. Çünkü 1990’da KKTC’de yapılan son resmi nüfus sayımının sonuçları açıklanmadı. Daha sonra da resmi bir nüfus sayımı yapılmadı. Kıbrıs’ta 300 bini Türkiye’den gelenler olmak üzere 570 bin Türk’ün yaşadığını söyleyenler var. Türkiye’den gönderilen yardımın da esas olarak bu taşıma nüfusun masraflarını karşılamak için olduğu anlaşılıyor. Ancak nüfus konusu henüz gündemden düşmüş değil. Hatırlarsınız, 2011 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan Barış Harekâtı’nın 37. Yıldönümü törenleri için gittiği Kıbrıs’ta karşılaştığı gazetecilere tek tek kaç çocuk sahibi olduklarını sormuş, Havadis Genel Yayın Yönetmeni Başaran Düzgün “iki”, Kıbrıs Haber Müdürü Ali Baturay “iki”, Yenidüzen yazarı Aysu Basri “hiç çocuk yok” deyince “Kaç yıl evlisin?” diye sorgulamayı derinleştirmişti. Basri, “yedi yıl” cevabı verince, “yedi yıl ve çocuk yok. Hem doğurmuyorsunuz, hem de oraya nüfus götürmemize karşı çıkıyorsunuz. Madem nüfus aktarmamızı istemiyorsunuz, siz de doğurun. Burada üç ama Kıbrıs için dört çocuk öngörüyorum çünkü nüfusa ihtiyacımız var” demişti. Başbakan Erdoğan kahvaltı sonrasında da, gazetecilerden “dört çocuk yapacakları” sözünü almıştı.
Çok değil dört yıl önce yatak odalarına müdahale edecek kadar yakın olduğunu düşündüğü Kıbrıslı Türkler, Türkiye ile ilişkileri ‘yavru vatan-anavatan’ çerçevesinden çıkarıp, ‘kardeş ülkeler’ çerçevesine taşımayı düşünen Mustafa Akıncı’yı %60 oyla seçerek Erdoğan’ın kalbini kırdılar(!). Bu kalp kırıklığının sonuçlarının nereye varacağını kestirmek zor ama, Kıbrıslı Türklerin Türkiye’nin vesayeti altında yaşayarak ebediyen ‘yavru’ kalmakla, Kıbrıslılık temelinde Kıbrıslı Rumlar ve AB ile elele vererek erişkinliğe geçme arasında bir seçim yapmaları gerektiği ortada.
(“Hepimiz barış istiyoruz çünkü bu dünyaya mutluluk ve neşe getirecek!”, Kaynak:
https://peacequilt.wordpress.com/2010/10/ )
Özet Kaynakça: Rauf Denktaş, Karkot Deresi Anılar, Remzi Kitabevi, 2005; İsmail Tansu, Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu, Minpa Matbaacılık, 2001; İsmail Tansu, Kıbrıs Mektubu, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Yayını, Ankara, 1996-1997; Alparslan Türkeş, Dış Politikamız ve Kıbrıs, Orkun Yayınevi,1979; Ahmet An, Kıbrıs’ta Fırtınalı Yıllar, Lefkoşa, Galeri Kültür Yayınları, 1996; Mehmet Hasgüler, Kıbrıs’ta Enosis ve Taksim’in İflası, Öteki Yayınevi, 1998; Hasan Mutlu, “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı”, Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İnkılapları Enstitüsü, 2005; Makrios Drusotis, Karanlık Yön EOKA, Galeri Kültür Yayınları, 2007. Milletlerarası Birinci Kıbrıs Tetkikleri Kongresi (14-19 Nisan 1969), Türk Heyeti tebliğleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1971; Hikmet Öksüz, “Lozan’dan Sonra Kıbrıs Türklerinin Anavatana Göçleri”, Tarih ve Toplum, S. 187, C. 32, Temmuz 1999, s. 35-38; Mehmet Demiryürek, “Fetihten günümüze Kıbrıs’ta Türk varlığı”, Toplumsal Tarih, S. 103, Temmuz 2002, s. 46-49; Ayşe Hür, “Kıbrıs’ı İngilizlere kim verdi?”, 18 Temmuz 2010 tarihli Taraf. Niyazi Kızılyürek, “Vamık Volkan ve ‘Gizli Kuşatılmışlık’” http://www.taraf.com.tr/haber/vamik-volkan-ve-gizli-kusatilmislik.htm
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016