Berat ÖZİPEK
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin referandum kararı üzerine Türkiye’de yapılan tartışmalar, farklı perspektiflerden yapılan ciddi bazı analizleri dışta tutmak kaydıyla, devletin izlemesi gereken başarılı bir siyasanın oluşumuna katkı yapıcı olmaktan epeyce uzak görünüyor.
Konu genellikle eski reaksiyoner dış politika konseptinin ve sınırların hemen ötesinde bir Kürt devletinin varlığı durumunda Türkiye’nin bölüneceği şeklinde özetlenebilecek geleneksel resmi siyasi önkabulün yörüngesinde tartışılıyor ve oradan da tepkiselliğin anlamlı biçimde ötesine geçebilen bir perspektif ve söylem gelişmiyor.
Oysa referandum kararına ilişkin olarak geliştirilmesi gereken yaklaşım, “bağımsız bir Kürt devleti Türkiye’yi böler” şeklindeki tezin ciddi biçimde sorgulanmasını gerektiriyor. Ama bundan ibaret de değil. Referandum kararının hayata geçirildiği bir durumda izlenecek politika da “biz istememiştik, yaptınız” türünden bir tepkisellikle malul olmamalı. Doğru bir perspektif ve söylemi üretecek bir siyasi basirete tam da bu zamanda ihtiyaç var.
Eski paradigmanın yörüngesinden çıkabilmek
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında dile getirdiği “karar bölgede yeni çatışmalara yol açabilir” şeklindeki kaygı temelsiz değil. Ama çözüm, uzun ve acılı bir tarihin sonucu olarak ortaya çıkan referandum kararına karşı çıkmaktan geçmiyor. Gerçekten de referandum sonrası bazı büyük devletlerin, bölgedeki çatışma potansiyelini derinleştirmek için çaba sarf edeceklerini düşünmek için aşırı şüpheci olmak gerekmiyor. Özellikle ABD’nin referandum kararının açıklanmasından itibaren izlediği politikanın seyri, onun daha önce defalarca yaptığı gibi, tarafları kendisine daha fazla bağımlı hale getirecek bir gerilimin, hatta sıcak çatışmanın taşlarını döşemeye yönelik olabilir, devletler bunu yapar.
ABD’nin IKBY’nin referandum kararını dile getirdiğinde ciddi bir tepki vermemesi, ancak zaman geçtikçe ve referandum kararı geri dönülemez noktaya doğru ilerledikçe açıklamalarında gittikçe daha olumsuz bir yaklaşımı somutlaştırması, sadece Trump sonrası taşların yerine oturmamış olmasıyla açıklanmayabilir. ABD yarın Erbil’i Irak (ve İran) karşısında bir ölçüde güvensiz bir ortamda bırakmayı tercih edeceğinin sinyalini de veriyor olabilir.
Tam da bu yüzden, Türkiye’nin bu meselede kendi rolünü, büyük güçleri kendi tezini desteklemesi için ikna etmeye çabalayan gerilimin taraflarından biri düzeyine indirgememesi önemli. Her halükarda bölge bizim bölge, coğrafya bizim coğrafya ve birbirimize karşı husumet içinde olmanın maliyetini ödeyecek olanlar da bizleriz. Bizim husumetimiz üzerinden büyük güçlerin bu coğrafyada daha fazla hakimiyet tesis etmesine izin vermemek için bölge devletlerinin sorumlu davranması şart. Sorumlu davranmak söz konusu olduğunda ise maalesef sayabileceğimiz fazla devlet yok. Bugün bunu İran’dan beklemek anlamlı değil ve “çocuğun anası olmak” Türkiye’ye düşüyor.
Peki bunun somut pratikteki anlamı nedir?
Bu anlam öncelikle “Irak’ın toprak bütünlüğünü” konusunda abartılı bir duyarlılık sergilemekten, IKBY’ni ve Barzani’yi tehdit edici bir dil kullanmaktan geçmiyor. MHP’nin dediği gibi “savaş sebebi sayalım” veya CHP’nin dediği gibi “24 saat” verip, olmadı “anladığı dilden konuşalım” türünden bir tepkisellik üzerine basiretli bir dış politika inşa etmek de mümkün değil. Çünkü düşünün, yarın ABD Irak merkezi hükümetini kademeli bir ayrılma sürecine ikna ederse, Türkiye kendisini peşinen bağladığı bu politikayı nasıl sürdürebilecek? Ya da yarın Türkiye ile Irak ilişkileri ciddi biçimde bozulursa, bu politikayı nasıl değiştirecek?
Referandumun ötesinde…
Bir an için Irak Kürtlerinin referandum kararının yanlış ve Türkiye’nin onu engellemeye çalışmasının da doğru olduğunu varsayalım. Böyle bile olsa, bu politika referandumun yapıldığı günün hemen ertesinde doğal olarak geçerliliğini kaybeder. Böyle bir ortamda izlenmesi gereken politika da farklı olmak zorundadır.
Kürtlerin referandumu ahlaki olarak meşrudur ve siyasi olarak da Türkiye’nin çıkarlarına aykırı değildir. Hatta Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığı da uzun vadede Türkler ve Kürtler açısından beraberce kazançlı çıkabilecekleri bir potansiyelin birikiminin miladı olabilir. Tabii basiretli bir siyasi perspektif egemen olur da bu birikimi kullanmayı mümkün kılabilirse.
Türkiye, Irak Kürtlerinin tercih hakkını tanımalı. Onları bölge devletleri karşısında yalnız ve ABD’ye muhtaç halde bırakmamalı. Referandum yapılsın veya yapılmasın, doğru yaklaşım budur. IKBY ile yakın iletişim içinde kalarak, referandum kararının ardından gelişebilecek gerilim ve çatışma riskini gidermeye çalışmalı.
Türkiye’nin sorunun taraflardan biri olmaması, aksine, çatışma potansiyelini eritecek ve izleyeceği politikayla büyük devletlerin bölge üzerindeki hegemonyasını pekiştirmelerine izin vermeyecek biçimde, hem Irak Kürdistanı’na, hem de Irak ve İran’a söz söyleyebilecek bir diyalojik ilişki zemininde kalabilmesi, bağımsızlık kararından kaos bekleyenlerin hevesini kursağında bırakabilir.
Basirete ve sağduyuya ihtiyacımız var, sloganlara ve klişelere değil.
Aksi halde Türkiye, eski paradigmalarla yönetilmesi mümkün olmayan yeni bir dönemde olduğumuz gerçeğini anlayamadan çabalamaya devam eder. Tarih de onun doğru yönde müdahil olması durumunda akabileceğinden başka türlü akar.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
13.07.2025
28.06.2025
21.05.2025
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024