Bülent KORUCU
Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın öldürüldüğünü düşünenlere savcı ve mahkeme de katıldı; iddianame kabul edildi. İddianame hakkındaki haberleri okuyunca ben bile tereddüde düştüm diyebilirim. Çok şükür metnin kendisini bulup okudum. Konuyu yakından takip ettiğini zanneden biri olarak ‘vay be’ dedim. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Devlet Denetleme Kurulu’na hazırlattığı raporun ne kadar hayati olduğunu bir kez daha anladım.
İddianameden alıntılara geçmeden hatırlatmalarım var. Birinci olay; 8 Haziran 1987, Özal’ın uçağı düşme tehlikesi atlatıyor. GAP uçağı havadayken elektrik gidiyor, elektronik cihazlar devre dışı kalıyor. Uçak İstanbul’a acil ve ‘kör’ iniş yapıyor. Tekerleklerinin parçalandığını söylersem inişin ne şartlarda yapıldığı anlaşılır. Uçağın en üst düzey güvenlik donanımlarına sahip bulunduğunu belirtmeme gerek yok. Daha üçüncü seferi olduğunu düşündüğümde ‘teknik arıza’ açıklaması inandırıcı gelmiyor. Başka tanığa da gerek yok; bizzat Özal, 15 Haziran tarihli Zaman’da bilinen mütevekkil haliyle kazayı anlatıyor. Şahsen dönemin Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Aşıkoğlu’nun soruşturmasının sonucunu merak ediyorum.
İkinci olay; herkesin bildiği ama devletin adam gibi soruşturmadığı silahlı suikast. 18 Haziran 1988’de ANAP kongresinde herkesin gözü önünde Başbakan kurşunlandı. Adi bir vaka gibi yargılama yapılıp konu örtbas edildi. Devletin istihbarat örgütü MİT, vaki sorulara “Açık kaynaklarda yer alan bilgiler dışında bilgimiz yok.” cevabı veriyor. Biz şüpheler üzerine niye gidilmiyor diye boşuna paralanıyoruz, aleni suikast bile soruşturulmamış. Üçüncü olay; suikasttan 4 gün önce gerçekleşiyor. Başbakan Özal’ın Atina seyahati öncesinde yakın koruma ekibindeki 10 Yunan polis uzaklaştırılıyor. Bazı rivayetlerde 7 tutuklamadan söz ediliyor. Gazeteler, ‘tokatlayacak, darp edeceklerdi’ diye hafifleterek veriyor. Ama doğrudan suikast girişimi olduğu ve Yunan Gizli Servisi’nin müdahalesiyle önlendiğini öne sürenler de var.
Şimdi dönelim iddianameye ve böylesine badireler atlatmış bir cumhurbaşkanı ölürken yaşananlara göz atalım: “Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde yapılan müdahalelerle ilgili olarak “Kayıtlardaki bilgilere göre resüsitasyon sırasında verilen sodyum bikarbonat miktarının çok yüksek olduğu, sağlıklı bir insan için bile gerek sıvı gerekse sodyum yükü açısından hayati sonuçlar doğuracağının bilinmesinin gerektiği... Merhum Cumhurbaşkanı’nın ölmüş olmasına rağmen kan örneğinin saklanmış olmasının tedavi amaçlı olamayacağı düşünüldüğünde ölüm sebebini araştırmak için istenmiş olabileceği… “Saklandığı anlaşılan kan örneğinin kim tarafından ve hangi amaçla alındığı, laboratuvara tetkik için kimin tarafından gönderildiği, hangi tür tetkiklerin istendiği, kan örneğinin laboratuvarda ne şekilde teslim alındığı, teslim alınan kan örneğinde hangi tetkiklerin ne amaçla ne zaman çalışıldığı ve ne tür sonuçlara ulaşıldığı, çıkan sonucun talep eden birime/doktora iletilip iletilmediği, iletilmişse ne şekilde iletildiği, hasta dosyasında bulunmadığı anlaşılan ve kan örneği üzerinde çalışmak üzere evinden telefonla çağrılan laboratuvar teknisyeni Hatice Güngör’ün beyanına göre yaklaşık 8 sayfa olduğu belirtilen sonuçların akıbetinin ne olduğunun tespit edilemediği…”
Gelelim ‘Bu konu neden önemli?’ sorusunun cevabına. Özal’a vefa bir yana kendi can güvenliğimiz desem. Cumhurbaşkanını öldürebilen ve 20 yıl sonra ‘Yeni Türkiye’de bunu örtbas edebilen bir güç varsa, hiçbirimiz güvende olamayız. Peki, Özal’ın ölüm sebebinin ölüm raporunda farklı, gömme izninde farklı yazıldığını biliyor muydunuz?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2016
4.02.2016
1.02.2016
23.02.2016
5.02.2016
2.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
15.01.2016
1.02.2016