Bülent KORUCU

BÇG zihniyeti hortluyor
8.07.2014
1826

 “Vatandaşlar özellikle de kamu personeli; dini, siyasi, ailevi yapısı ve dünya görüşü bakımından kategorilere ayrılarak fişlenmiş ve bu fişleme sonucu TSK bünyesinde ve diğer kamu kuruluşlarında binlerce kişinin görevine son verilmiştir. Böylece Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetleri sonucunda aileleri ile birlikte on binleri bulan bir kitle zulme uğratılmıştır.”

Bu cümleler AK Partili eski Bakan Nimet Baş’ın başkanlığını yaptığı Darbeleri Araştırma Komisyonu raporundan. Batı Çalışma Grubu (BÇG) ibaresini kaldırsak, bugünleri anlatan bir ifade zannedilebilirdi. Masallardaki gibi az gittik uz gittik; bir de baktık bir arpa boyu yol gitmişiz. Yine fişleme listeleri çıkarılıyor, hukukun sınırları zorlanarak soruşturma dosyaları hazırlanıyor. Devşirilmiş medya üzerinde psikolojik harp taktikleriyle algı mühendislikleri icra ediliyor. Binlerce kamu görevlisi sürgün ediliyor. BÇG brifinglerinde sarfedilen “...Memleketini seven demokratik ve laik her vatandaşın dikkatle izlemesi ve bu tehdidi her kesime anlatması, tarafsız kalmaması ve icraatta bulunması ana görevidir.” cümlesi ne kadar tanıdık. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarına nasıl benziyor. 12 Eylül’de ülkücülerin “Biz içerideyiz, fikirlerimiz iktidarda” ifadesi vardı. Aynı şeyi BÇG’liler söylese haksız sayılmazlar.

ÇEVİK BİR’İN TALİMATI

28 Şubat ve BÇG’nin sembol belgelerinden biri Orgeneral Çevik Bir imzalı fişleme talimatıydı. 28 Şubat’ın kudretli generali şöyle buyurmuştu: “İlgi (a) ile teşkil edilen Batı Çalışma Grubu’na ilişkin rapor sistemi, ilgi (b) esaslarına göre düzenlenerek ek’te sunulmuştur. 15 Mayıs 1997 tarihinden itibaren uygulamaya başlanacaktır.

a. İl bazında varsa değişik mezhep/tarikatların yeri ve miktarı,

b. İl bazında irticaya müzahir dernek, tarikat, dergah, tekke, zaviye, türbeler, Kur’an kursları, öğrenci yurtları ve imam hatip okullarının miktarı,

c. Bunların üyelerinin sayıları ve faaliyetlerinin tespit edilmesi,

d. İl bazında faaliyet gösteren irticaya müzahir örgütler hakkında bütün bilgiler,

e. İl bazında … “Bazı kisvelerin giyilmeyeceğine dair” kanuna aykırı giyinenlerin yaygın olduğu mahaller ve sayılarının, bir defaya mahsus olmak, 15 Mayıs 1997 tarihine kadar Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilecektir. Bu bilgilerde meydana gelecek değişiklik miada bağlı kalmaksızın bildirilecektir.”

Bunlarla da yetinilmemiş “camilerde verilen vaazların garnizon komutanlıklarınca takip edilmesi suretiyle, laiklik aleyhtarı ve suç teşkil eden hususların tespit edilmesi ve Genelkurmay Başkanlığı’na bildirilmesi” istenmişti. BÇG, yerel ve ulusal medyanın fişlenmesi talimatı da vermişti. Kebapçılara kadar varan ‘yeşil sermaye’ fişlemeleri de cabası.

Bunları durduk yerde hatırlatıyor değilim. Ankara savcılarından Serdar Coşkun’un talimatı ile başlatılan ve sürek avını hatırlatan fişleme çalışması aklıma düşürdü. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Aslan imzalı evrak, birçok açıdan BÇG belgelerine benziyor. Somut suç şüphesi ve delillerden hareket etmesi gerekirken, suçluyu ilan edip haklarında soruşturma yapılması emrediliyor. Bir eylemin suç olup olmadığına kolluk güçleri karar verecekse mahkemelere gerek yok, kapatalım gitsin. 30 ilin emniyet müdürlüklerine gönderilen talimat, anayasanın men ettiği, ceza kanunlarında suç olarak tanımlanan pek çok ihlalin irtikâp edilmesini emrediyor. Kanunların suç saydığı emri uygulamak da suç; kimse bu mazeretin arkasına saklanamaz.

MANTIK DA DURDU

Turgut Aslan imzalı belge hukuk ve mantık adına dökülüyor. ‘Cemaatin elinde silahlı bir güç bulunup bulunmadığı’ ifadesinin hukukta karşılığı yoktur. İhtimali araştırmaya kalktığınızda sonsuz sayıda soruşturma üretebilirsiniz. “Fethullah Gülen cemaatinin Türkiye’de gerçekleştirdiği her türlü ticarî, eğitim, öğretim, sosyal etkinlik, basın yayın ve matbaa işlemleri, internet yayıncılığı başta olmak üzere her türlü faaliyetinin araştırılması” diyor belgede. Suç olmayan eylemlerin araştırılması doğrudan fişleme suçuna girer. Ama takip eden “Hukuka uygun faaliyetleri ile gizli yürütülen hukuk dışı faaliyetlerinin tespiti.” cümlesini ben hiçbir yere oturtamadım. Hukukla birlikte mantığın da iflas ettiği noktadayız. Hakeza “Cemaat mensuplarının davranış modellerinin belirlenmesi” cümlesi… Karşımızdaki bir suç soruşturması mı, sosyolojik bilimsel araştırma çalışması mı? Cemaat mensuplarının davranış modellerinden polise ne!

BÇG denilen yapı 28 Şubat darbesinin lokomotifi olmak üzere kurulmuştu. Kuruluşu ve çalışmaları medya ile duyurulan, gizli kapaklı olmayan bir çalışmaydı. Ve yine Darbe Komisyonu’nun tespit ettiği üzere sadece fişleme değil, psikolojik harekât ve hedef kişilere karşı manipülasyon da yapmıştı. Orgeneralden en alt rütbedekine kadar onlarca muvazzaf asker görevlendirilmişti. Arkasında belli medya desteği, hatta Milli Güvenlik Kurulu kararı vardı. Fadime- Ali Kalkancı algı operasyonlarıyla kamuoyunu da maniple edebiliyorlardı. Mahkemelere talimat verip dava açtırabiliyorlardı. Sonra ne oldu? Devir değişip hukuk prangalarından kurtulunca hesap zamanı geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bu dalgalar böyle arka arkaya geldikçe o dalgalarda kusura bakmasınlar ülke boğulur.” şeklinde karşı çıkmasına rağmen soruşturmalar devam etti. Yetmişten fazla kişi tutuklandı; yargılama devam ediyor. AK Parti’nin 17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarından sonra yargı sistemini alt üst etmesi ve darbecilerle barışmasından sonra mahkeme nasıl yürüyecek? Soru işaretleri oluştu. Ama 12 Eylül darbecilerinin 34 yılın ardından mahkûm olduğu unutulmamalı.

17 Aralık yolsuzluk soruşturması sonrasında sıfırlananlar arasına hukuk da katılıyor. Fakat bugünün dünyasında sürdürülebilir bir durum değil. Çevik Bir’e kalmayan dünya bugünün muktedirlerine de kalmayacak.

NOT: Bu yazıyı da tehdit olarak sunmaya çalışacaklara küçük bir hukukî yardım: ‘Bunun hesabını sorarım’ dersen tehdittir. ‘Mahkemede hesaplaşırız’, hakkın kullanımıdır. Hukuk önünde hesaplaşma talebi tehdit değil, hatırlatmadır. Hukukun üstünlüğünü hakem tayin edip hak arama beyanı, ancak dikta rejimlerinde tehdit olarak yaftalanır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar