Cemil ERTEM
Bank Asya meselesine devam edelim; çünkü küçüktür ama…
Bank Asya Türkiye için, Türkiye’nin bundan sonraki yolu için anahtar bir olaydır.
En büyük kamu bankamızın hallice bir şubesi hacminde bu bankanın (kağıt üzerinde katılım bankası) kamu otoritesi tarafından, yönetimine atama yapılarak bankanın, sistem ve yatırımcılar için şeffaflaştırılmaya başlanmasına “piyasa” olumlu yaklaştı. Çünkü, beğenin ya da beğenmeyin, piyasanın aklı kolektif “akıl” dır ve hem bilgi olarak hem de “sezgisel” olarak, açık bir ekonomide kendisi için, rasyonel olanı bulur. Tabii piyasa için rasyonel olan sizin için olmayabilir; bu ayrı. Ama piyasanın pek ilgilenmediği Bank Asya meselesiyle Türkiye ilgilenmeli ve buradan dersler çıkarmalı.
Bank Asya dersleri
Birincisi Türkiye’de, bankacılık gibi çok önemli ve hepimizin geleceğini ilgilendiren çok hassas bir alanda bile denetim mekanizmasının işlemediğini gördük. Bunun dışında devlet kurumları arasındaki bürokratik ağ, çok hızlı olması gereken bilgi alışverişini geciktiriyor hatta önlüyor. Devlet bürokrasisinin geciken, ağdalı işleyişini bir kenara koyun; bu yapı, ülkenin çıkarları için gerekli adımları atmaktan çekinen, sinmiş, atıl bir mekanizmaya dönüşmüş durumda.
Bank Asya olayı bize bunu bütün açıklığı ile gösterdi. BDDK’un burada gecikmesi ve köklü çözüm yerine dolambaçlı yollara sapması hatta bunun için ilgili bankacılık kanun maddelerini görmezden gelmesi üzerinde durulması gereken konudur ve bu konu, yalnız BDDK için geçerli değildir, benzer devlet kurumlarımızın çoğu böyle bir bürokratik oligarşi yapısı geliştirmişler ve bunun içine hepimizi hapsetmişlerdir.
Bank Asya olayı bunun için, bu kamu kurumlarının yeniden yapılanması ve daha açık, ilgili kanun maddelerini uygulamak ve kamu çıkarını en üst düzeyde savunmak doğrultusunda kadrolaşması için fırsat olur diye düşünüyoruz.
Devlet ve ekonomi tartışması
Neoliberal uygulamaların çökmesi ve kurtarma operasyonlarının “devletleştirme” olarak algılanması da kafaları hayli karıştırıyor. Ama kapitalist devletin ta başından beri en büyük “piyasa” oyuncusu olduğu unutuluyor. Devlet iktidarı aynı zamanda ekonomik hegemonyanın tesisi aşamasını da içerir.
O halde devleti yalnızca “zor ile kuşanmış” bekçi olarak görüp, bundan sonra da-kapitalizm kaldıkça- öyle olacağını sananlara bu son kriz iyi bir ders oldu.
Özünde toplumsal bir ilişki olan para-sermayenin dağılımı ve yönetimi hem liberal dönemde hem de tekelci devlet kapitalizmi döneminde devletin ekonomik hegemonyasından hiçbir zaman ayrı olmamış hatta bizatihi onun tarafından yönlendirilmiş ve yönetilmiştir.
Buradan şu sonuca varıyoruz ki; kapitalizmin işleyişi ta başından beri zaten devleti öngörür ve onsuz olamaz. Örneğin kamu (burada devlet anlamında) sektörünün, artı-değerin yeniden dağıtımında ve sermayenin temerküzünde önemli rol oynaması, diğer taraftan vergi, kredi ve teşvik mekanizmalarıyla devletin, sermayenin yönetimindeki etkinliği, kapitalizmin tarihindeki küçük bir dönem dışında, kapitalizmi ayakta tutan en önemli unsur olarak var olmuştur.
Şimdi bu durumda, her kriz döneminde olduğu gibi, bir toplumsal ilişki biçimi olan sermayenin kendisi ve devlet dışında her şey hızla “şeyleşiyor” Yani hızla sahici bir toplumsal ilişki biçimi olmaktan çıkıp çürümeye başlıyor.
Sistem, yeni döneme girerken bu döneme uygun kurumlarını ve yeni devlet yapılarını ortaya çıkaracak. 19. ve 20. yüzyılın kapalı devlet biçimi ve onun siyasi-ekonomik kurumları ilkönce törpülenecek; sonra süreç içersinde yeni döneme uygun yapılanacak. Şimdilerde en çok rastlanılan şaşkınlık durumlarından biri de “Keynes ölmedi” bakın her şey devletleştiriliyor diye konuşulması. Neoliberal uzlaşı, bu krizle birlikte, bittiğinde yeniden ulus-devlet yapılarını inşa etmeye çalışan ve ulusal-hegemonik devlet üzerinden düzenleme yapan yeni bir Keynesci döneme girmeyeceğiz.
Böyle dönemlerde, bence kitap yakılmaz ama gemileri yakmak gerekir.
Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman!
Endülüs’ü fetheden büyük komutan Tarık bin Ziyad, Cebelitarık Boğazı'nı geçtikten sonra İspanya'ya çıkar çıkmaz gemileri yaktırarak askerlerinin geri dönme umudunu kırmıştır. Askerlerine şu sözleri söylediği rivayet edilir: “Ey mücahidler! Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır.”
Halkına, halkının geleceğine sadakat için de, “ölü kuşakların mirasından” kurtulmak gerekir.
Ama bu “ölü kuşakların mirası” çok eski bir tartışmadır. Mesela, Avrupa’ya 1855’te başlayan 1870’e kadar sürecek büyük krize gidelim. O zaman iyi bir iktisatçı olarak Marx, Fransa’da 1855’te başlayıp 1870’e kadar sürecek olan krizi tüm yönleriyle okumuştu. Bu ayırt edici özellik onu çağdaşı diğer iktisatçı ve siyasetçilerden ayırıyordu.
Marx, Proudhoncu – o zamanın Keynesçileri- iktisatçıların 1855 kriziyle ilgili tüm çözüm önerilerinin geçersiz olduğunu söylüyordu.
Örneğin o zaman da, şimdi olduğu gibi, Merkez Bankası’nın para politikaları üzerinde çok yoğun tartışmalar vardı. Ama yaşanmakta olan krizin, ne yapılırsa yapılsın, çözümünün iktisaden imkânsız olduğunu, çözüm için yeni bir politik dönemin başlaması gerektiğini Marx biliyordu. Şimdi insan bugün iktisattan siyasete uzanan tartışmalara ve bunlara bağlı üretilen politikalara bakınca ister istemez Marx’ın şu sözlerini hatırlıyor: “İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar, ama kendi keyiflerine göre, kendi seçtikleri koşullar içinde yapmazlar, doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar içinde yaparlar. Bütün ölmüş kuşakların geleneği, büyük bir ağırlıkla, yaşayanların beyinleri üzerine çöker. Ve onlar kendilerini ve şeyleri, bir başka biçime dönüştürmekle, tamamıyla yepyeni bir şey yaratmakla uğraşır göründüklerinde bile, özellikle bu devrimci bunalım çağlarında, korku ile geçmişteki ruhları kafalarında canlandırırlar.” Şimdi Marx’ın bu sözleri çok acımasız ama tarihsel olarak doğru betimlemeleri içeriyor. Özellikle “ölü kuşakların mirası”nı sorgulamanın hatta çoğu zaman reddetmenin karşı konulamaz bir manevi yükü vardır.
Bir öncesini sorgulayın
Belli ki bugün bunu yaşıyoruz. Türkiye’de hem sermayeyi bir güç olarak ellerinde bulunduran kesimler hem de bunun karşısında ekonomik ve politik olarak mevzilenen kesimler “ölü kuşakların” mirasından kendilerini kurtaramıyorlar. Ancak süreci, kısmen de olsa, okuyabilen bir adım öne geçiyor. Türkiye’nin geleneksel kurumları, partileri bütün olup biteni daha önceki kuşakların tespitleri ve çıkarımları üzerinden okuyor.
Bakın IMF, modern bir Duyun-u Umumiye olarak, bize yıllardır “ölü kuşakların mirası” üzerinden yağmalattı.
İşte Erdoğan bunu görmüş ve 2008’de yeni bir stand-by’ın önüne geçmiştir. Bugünkü koparılan kıyametin temeli o gün ateşlenen fitildir. Neo-liberallerin süslü harf ve isimlerle kamufle ettiği sistemin ajanı olan “politika”ları ile gemileri yakmak kolay iş değildi elbette. Ancak Erdoğan bunu sadece dışarıdaki neo-liberallere karşı değil, içerdekilere karşı da yapmayı başardı.
Erdoğan kitapları değil, gemileri yaktı... Tıpkı 711 yılında, İspanya’ya çıkan Tarık bin Ziyad gibi...
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018