Cemil ERTEM
Haftayı her anlamda kışla bitiyoruz. Baharın gelmesi kaçınılmaz iken kışın bir kaç gün daha ısrar etmesi çok önemli değildir. Zaten kışlık giysileriniz daha ortadadır ancak biraz daha kış masrafı ile karşı karşıya kalırsınız. Şu sıralar hem Türkiye’de hem de dünyada olan ve hepimizi bunaltan “bazı” gelişmeler için de bu metaforu kullanabilir miyiz; evet ama mevsim değişimi kaçınılmazlığı ile hava durumu uygunsuzluğu kadar kısa bir zaman dilimi beklentinizin burada olmaması gerekir. Örneğin haftanın son günü sıçrayan dolar, dün Diyadin’de yapılan terör saldırısı, Mısır’daki cuntanın arka arkaya idam kararları vermesi bize siyasetin kışının uzayacağını gösteriyor ama şunu açık olarak da yazalım ki, burada bir zaman sorunumuz var.
Doların böyle ikide bir yukarı çıkması tabii görünürde oldukça sinir bozucu bir durum. Bunu yalnız Türkiye ekonomisi için söylemiyorum; değerli ve küresel olarak yoğun talep gören ABD parası demek, aynı zamanda, siyasi olarak da savaşın karanlığına giden bir dünya demektir.
“İçişlerine karışmak”…
Bu hafta Cumhuriyetçilerin elindeki Fed başkanları, Obama’nın Amerika kıtası ülkeleri zirvesinde Küba lideri Raul Castro ile buluşması öncesi, yine yüksek faiz çağrısı yaptılar. Çünkü bu zirvede Obama’nın oldukça yumuşak ve savaş karşıtı bir konuşma yapacağını biliyorlardı. Nitekim Obama Castro ile tokalaştıktan sonra, yaptığı konuşmada ''bu yarım kürede ABD'nin hiç hesap vermeden bölgenin içişlerine karışabildiğini varsaydığı günler artık geride kaldı'' dedi.
Obama'nın konuşmasından kısa bir süre önce de ABD Dışişleri Bakanlığı, Küba'yı 'teröre destek veren ülkeler' listesinden çıkardı.
Şimdi 50 yıldan sonra bir ilk olan ABD-Küba başkanları arasındaki bu resmi temas, Obama’nın konuşması kadar anlamlı ve semboliktir. Obama, “ABD, hiç hesap vermeden içişlerine karışma dönemini kapatıyor” derken burada Latin Amerika’dan bahsediyor ama bunu genelleştirebiliriz. Ancak bu cümle, aynı zamanda, bir itiraf cümlesidir de… Demek ki, 1973 Şili Pinochet darbesi başta olmak üzere, yetmişli ve seksenli yıllardaki Latin Amerika cuntaları, ABD’nin “iç işlerine” karışmasının sonucu olarak da gelişmiştir. Bunu genelleştirirsek, yetmişli, seksenli hatta doksanlı yıllardaki Türkiye siyaseti de, ABD’nin bu “içişlerine” karışmasının sonucu belirlenmiştir diyebilir miyiz; yakın Türkiye tarihine ve bu tarihin ekonomisine baktığımızda bu sorunun cevabı tereddütsüz evettir.
Aynı durum, yalnız dünyanın az gelişmiş ya da gelişmekte olan bölgeleri için de geçerli değildir. Bu, Avrupa özellikle Doğu Avrupa için de geçerlidir.
ABD, 2. Savaş sonrası Avrupa’yı yeni sömürgecilik politikaları doğrultusunda yeniden inşa ederken, doksanlı yıllarda Yugoslavya gibi Doğu Avrupa ülkelerindeki balkanlaşma -parçalanma- ve yaşlanan nüfus ile karaya oturacak bir Avrupa ekonomisi ile karşılaşacağını biliyordu. Zbigniew Brzezinski, bunu yazmıştır hem de birkaç defa. Brzezinski, ABD’nin Pasifik’e yönelmesi gerektiğini, yakın gelecekte burayı kontrol etmenin güç olacağını da yazmıştır. Öyle de oluyor. Çin, yıllardır ABD’yi finanse ediyor, komünist olduğunu iddia eden bu ülke, yüz dolara insan çalıştırıp, Batı’nın fabrikası olarak ticaret fazlası verdi ve bu fazlalarla ABD’yi finanse etti. ABD de bu Asya paralarıyla radara yakalanmayan uçaklar, yerin yedi kat altında patlayan nükleer başlıklı kıtalar arası füzeler yaptı ve dünyanın jandarması ilan etti kendisini. Ama bu dehşet dengesi tam şimdilerde sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Savaş yanlısı Fed üyeleri istedikleri kadar yüksek dolar çığırtkanlığı yapsınlar, dünya bu şekilde devam etmeyecek.
Değerli dolar ne anlama gelir?
Obama, 50 yıl sonra Küba devlet başkanı ile tokalaşıyor ve "ABD, bir daha Latin Amerika’nın içişlerine karışmayacak" diyor, bu bir yerde ABD’nin Kennedy’ın bıraktığı yere dönmesidir. İşte burada Fidel’inde ileri görüşlülüğünü teslim etmek gerekir. Çünkü Fidel Castro, 1960 yılında BM kürsüsünde Nixon’u şeytan ilan ediliyordu. Fidel’in BM kürsüsünden Kennedy’den daha şeytan ilan ettiği Nixon, 1971’de Vietnam Savaşı’nın yükünü kaldıramayınca rahatça dolar basmak için doların altına olan bağımlılığını kaldırdı ve bu tarihten sonra dolar, altına değil, yoksulların kanına bağlı bir para birimi oldu. Nixon’a kadar 1 ons altın 35 dolar ediyordu; Nixon ve Vietnam Savaşı’ndan sonra 1 dolar, binlerce litre, Vietnamlı, Latin Amerikalı, Pakistanlı, Afganlı, Bosna Hersekli, Kürt, Türk kanı etmeye başladı. Ne kadar kan dökülerse dolar, o kadar değerli oluyordu.
İkinci savaş sonrası doların yüksek olduğu bütün dönemlere bakın, ABD’nin Asya’da, Latin Amerika’da operasyon yaptığı dönemlerdir. Yani Obama’nın itiraf ettiği gibi, Türkiye dahil olmak üzere, ABD’nin ülkelerin içişlerine karıştığı, operasyon yaptığı, ekonomilerini teslim aldığı dönemdir bu dönem.
Irak işgali ve Bush Dönemi bir yerde yüksek ama karşılıksız dolar dönemidir de... Bakın yineleyelim; bugün iktisadi olarak dolar karşılığı olan bir para değildir; Nixon’dan beri ABD en büyük kalpazandır; doların karşılığı, Asya’nın paralarıyla inşa edilen savaş sanayisinin öldürdüğü Asyalı kanıdır.
Fed’in faiz artırmasını isteyenler…
Şimdi aynı kanı isteyen neocon cephesi bu haziranda Fed’in faiz artırması için varını yoğunu ortaya koyuyor. Bir taraftan Türkiye gibi ekonomileri, yüksek dolarla tehdit edip, kendi ekiplerinin ekonominin başında olmasını istiyorlar bir yandan da ellerinin altındaki istihbarat teşkilatları ile bu ülkelerdeki çatışma ortamını hazırlıyorlar, sürekli terör ve iç savaş provaları yaptırıyorlar.
Onların bu senaryosuna giderek zayıflayan ve siyasi iradesini, yönünü yitiren AB de destek veriyor. Euro, artık dolarla birlikte anılan bir rezerv para olmaktan çıkabilir ve bu gelişme de küresel dolar talebini yukarı çekerek küresel savaş cephesine hizmet edebilir. Merkez Bankaları euro varlıklarını hızla elden çıkartıyor; küresel euro rezervleri, yüzde 30 seviyelerinden yüzde 22 seviyesine düşmüş durumda.
İki temel senaryo
Bu durumda karşımızda iki temel senaryo var; birincisi, ABD 2016 seçimlerini de Cumhuriyetçilerin kazanmasıyla dünyaya yeniden savaş cephesinin hakim olması… Buna bağlı olarak, Avrupa Birliği’nin Almanya merkezli içine kapanması ve Doğu Avrupa’dan başlayarak istikrarsızlık ve iç savaş süreçlerinin devreye girmesi. Bunun sonucu Türkiye dahil olmak üzere, bütün bu coğrafyadaki ülkelerde teknokrat hükümetlerin işbaşına gelmesi… İşte tam şimdi bu karanlık senaryoyu Türkiye’de seçim öncesi uygulamaya çalışanlar var; bakın şunu açık olarak yazıyorum; dün Diyadin’de askere ateş açanlarla, ekonomide “eskisi” gibi devam edelim, derecelendirme kuruluşlarının, IMF’nin, Fed içindeki neoconcuların dediklerini yapalım, ekonomide istikrar böyle sağlanır, seçim sonrasında da, var olan parlementer sistemi, Anayasayı aynen sürdürelim, başkanlık sistemi falan neymiş diyenler aynı yere hizmet ediyor.
İkinci senaryo ise, Türkiye gibi merkez ülkelerin, siyasette ve ekonomide bağımsız iradelerini daha da yukarı çıkarmaları ve ABD’nin, Obama’nın da söylediği gibi, geri çekilerek, yeni dünya düzenini çabuklaştıracak sürecin önünü açması ile başlayacak Doğu merkezli yeni dünya düzeni sürecidir.
Bunun için, bu seçimlere giderken, bu seçimin Başkanlık Sistemi seçimi olacağını söylüyoruz ve önümüzdeki meclisin bunun için mutlaka kurucu meclis olması gerektiğini savunuyoruz.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018