Cemil ERTEM

Gerici restorasyonu kimse beklemesin!
10.06.2015
2645

 Haziran-2015 seçimleri Türkiye için sonuçları itibarıyla da tarihi bir ders oldu. Sanıyorum bu sonuçları, iktisadi, sosyolojik ve siyasi düzlemlerde, soğukkanlı olarak değerlendirmek önümüzdeki günlere de ışık tutacak. 

Öncelikle katılımın yüksek olması önemli. Bu yüksek katılım sonrası ortaya çıkan tablo, seçim öncesi bazı çevreler tarafından yapılan dezenformasyonları boşa çıkardı. Demek ki, Türkiye’de sandıkla iktidar değişebiliyormuş ve buna Nişantaşı sakinleri de inanmış. Türkiye’de artık iktidarın, tankların üzerinde değil de, sandıkla değişebileceğine Nişantaşı ve Etiler sakinlerini inandırmak da, AK Parti’nin başarısı olarak tarihe geçti. 
Bence bu durum seçimin en önemli kazanımıdır. Ama işin ilginci Nişantaşı’nın, “aşağıdan” gelen orta sınıfın “diktatörlüğünden” kurtulmak için Marksist ideolojiden “yararlanmış”(!) HDP’ye sığınması... Tabii HDP’nin Nişantaşı emaneti olan oyların hakkını verip vermeyeceği de ayrı bir tartışma konusu. Kandil’den Mustafa Karasu, “HDP yöneticileri emanet oy falan diye bahsediyor ama bu tahlil yanlış bir çıkarım” dedi; o zaman Kandil neresi, Nişantaşı neresi demeyelim; burada sıkı bir ideolojik hatta sosyolojik bağ var demek ki... İdeolojiler,  sosyolojik oluşumları haber verirler... Kandil’in ve Nişantaşı’nın siyasal bakışları tabii çok farklıdır ama her iki kesimin de ideolojisinin temeli seküler-pozitivist- kültüre dayanır. Birincisi Batı’nın ta kendisidir; ikincisi ona öykünür ve onu amaçlar. Bu anlamda Kemalist “aydınlanma” ile Doğu’da PKK’nın amaçladığı Kürt ulusal “aydınlanması” arasında nihai olarak çok fark yoktur. Sonuçta her ikisi de seküler ve Batıcıdır. PKK için, Marksizm ise, her zaman kendisini sınıfsal düzlemde meşrulaştırmak için kullandığı bir araç olmuştur, bu bakış açısını hiç bir zaman benimsememiş ve bunun gereklerine bağlı bir siyasa yürütmemiştir. 
Bu açıdan HDP için, Kürt yoksulları hatta Kürt orta sınıfının refahı gibi bir dert yoktur. Dolayısıyla Nişantaşı burjuvazisiyle rahatlıkla işbirliği yapabilirler. Bundan dolayı Mustafa Karasu “bizde emanet oy yoktur” diyor. Yine bundan dolayı HDP’nin “seni başkan yaptırmayacağız” sloganı Kürt yoksullarının talebi değildir; Nişantaşı burjuvazisinin talebi hatta o burjuvaziyi 19. yüzyılda oraya yerleştiren küresel finans oligarşisinin talebidir. 

Talepler ve sonuçlar 

Yeni anayasa ve başkanlık sistemi talebi, yalnız Türkler için bir talep değildir; bu talep, Irak coğrafyasından başlayarak, Türkiye sınırları dışındaki Kürtler için de demokrasi ve refah yolunun başlangıcıdır. Bütün bölge halkının kendi doğal kaynaklarını, kendi iradesini ortaya çıkartacak demokratik ve adem-i merkeziyetçi bir taleptir. Ayrıca bakın ve bundan sonra da izleyin, HDP’nin, IMF’ci neoliberal politikalara karşı ciddi tek sözü var mı; başkan yaptırmayacağız dedikleri Erdoğan kadar bu politikalara karşı çıkmışlar ve bu alanı ciddiye almışlar mıdır? Hayır; bulamazsınız... Böyle bir metin onların belgelerinde ve sözlerinde yoktur ve olmayacaktır da... Çünkü arkalarındaki güç, ne yazık ki, bu halkı soyan küresel finans oligarşisidir. Türkiye, HDP gerçeğini daha çok tartışacak... 

AK Parti neden kazandı/neden kaybetti? 

Şimdi tam burada seçimin bir başka sonucuna değinmek istiyorum.  
Şu büyüme ile oy oranları arasındaki çok sıkı korelasyon (ilişki) herkesin bildiği bir gerçek ama burada bir başka ayrıntıyı söylemek için hatırlatalım: 
AK Parti’nin 2002’deki oy oranı %34,4 bu yıl büyüme ise 0,8, 2007’de büyüme %6 oy oranı % 46,6; 2009 yerel seçimlerinde oylar düşüyor; % 38,8 ama küresel krizin etkisiyle % 4,8 büyüme düşüşü var... İşte bundan sonrası ilginç; Erdoğan’ın IMF’siz yeni yolu, 2010 ve 2011’de ilk sonuçlarını veriyor; büyüme her iki yıl yüzde 9’lara yaklaşıyor ancak bu iki yıl yalnız niceliksel sıçrama olmuyor, Türkiye’de yeni bir orta sınıf ve geleneksel sermaye dışında da yeni bir sermaye sınıfı kendisini gösteriyor. Anadolu adeta yeniden doğuyor; sağlık, eğitim ve ulaştırma yatırımları yeni orta sınıfı pekiştirdiği gibi, onun maddi ve kültürel taleplerini de yukarıya çekiyor. İşte sorun burada başlıyor... 2012’de, nedeni çok anlaşılamayan bir fren hikayesi ortaya çıkıyor, Erdoğan dışında, AK Parti, kendisinin ortaya çıkardığı yeni orta sınıfın taleplerini tam okuyamıyor ve bu yeni sosyal oluşumun gerisine düşüyor. Ancak bu yeni sosyal oluşum, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçiyor ve onu, aynı zamanda, doğal liderleri ilan ediyor. 
Bence Yeni Türkiye denilen olayın iktisadi ve sosyal yanı çok kabaca budur. 
Erdoğan’ın tam burada başlattığı faiz tartışması, faiz lobisi çıkışları ve buna bağlı olarak yeni bir ekonomik model arayışı da bu durumun siyasi düzlemdeki formülasyonu ve özetidir. Zaten AK Parti’yi bütünüyle değil ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı CHP ve diğerlerinden-yukarıda anlattığım gibi- HDP’den de ayıran temel budur ve bu temel aslında halkın doğrudan iktidarını bize anlatır. 

Erdoğan, neden tek hedef ve ne yaptı? 

İşte bu süreçte bundan dolayı yalnız Cumhurbaşkanı hedeftir ve bundan sonra da, bundan dolayı, yalnız o hedef olacaktır. Bu tarihi bir saptamadır ve Abdülhamid süreciyle çok benzerdir. 
Bundan dolayı, Erdoğan bütün seçim süreci boyunca, ben tarafsız değilim diyerek meydanlara çıkmıştır ve doğru yapmıştır. Burada anlattığı, kendi döneminde, halk için yaptıkları ve yapacakları olmuştur. 
Seçim sonuçları, bu gerçeğin belki yeterince-kurumsal ve bütünlüklü olarak- anlatılamaması, ekonomide gereksiz küçülme operasyonları ve buna bağlı sapmalar ve de “eski” nin HDP’de konsolidasyonuna bağlı olarak şekillenmiştir. 
Peki bundan sonra ne olacak: 
Kimse endişelenmesin, Türkiye’nin, bu son on yılda, elde ettiği demokratik kazanımlar iki temel alanda kök bulmuştur; birincisi yukarıda bahsettiğimiz orta sınıf, artık Türkiye toplumunun direğidir ve hem demokrasi hem de refah yönündeki kazanımlarına sahip çıkacaktır. 
Öte yandan bu süreçte Türkiye devleti de demokratikleşerek yenilenmiş ve Batı’nın çıkarları yerine kendi halkının çıkarlarını gözeten yeni bir bürokrasiyi içselleştirmiştir. 
Bundan dolayı, halkın bütün kazanımlarına devlet sonuna kadar sahip çıkacaktır. 
Hükümet değişebilir ama Türkiye’nin temel yolu bellidir ve artık bunun değişmesi çok zordur. Gerici bir restorasyonu kimse beklemesin...         

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar