Cemil ERTEM

Büyük oyun ve küçük politikalar...
24.07.2015
1888

 Suruç saldırısı ve arkasından PKK tarafından iki polisin şehit edilmesi, Türkiye için bir çok açıdan zorlu bir dönemi başlattı. Ama bütün bunların bir sonuç olduğunu, Irak ve Suriye coğrafyasındaki terörü Türkiye’ye taşımak için kimlerin, uzun zamandır, çırpındığını biliyoruz. Aslında bu süreç, seçim öncesi Diyarbakır’da HDP mitinginde patlayan bombayla başlamıştı. Şimdi bu son saldırılarla bütün taşlar yerine oturuyor. Koalisyon adı altında Türkiye’yi kimliksiz bir teknokrat hükümete teslim etme ve son on yıldaki sessiz devrimin bütün kazanımlarını ve aktörlerini tasfiye süreci bütün bu olan bitenin nihai hedefidir. İlkönce HDP’nin oylarını artırmak ve bu yönde bir konsolidasyon için patlayan bombalar, daha sonra, AK-Parti’yi çaresizleştirmek ve teslim almak için patlamaya başladı. Söylenen şuydu; “görüyorsunuz, bu bir başlangıç, sivil halk, askerler, polisler ölecek, iç savaş çıkacak teknokrat kimliksiz bir koalisyonu acilen kurun, başka seçenek yok..”

UCUZ POLİTİKA...

Ama şimdi daha dün bunun da pek tutmayacağını, Türkiye’yi bu çözümsüzlüğe teslim etmeyecek bir siyasi irade olduğunu anladılar. Sonra yine, dün itibariyle, ekonomik kriz senaryoları devreye girdi; Baykal’ın ve Kılıçdaroğlu’nun “koalisyon zor, erken seçime gidiyoruz” açıklamaları aslında “bizimle koalisyon yapmazsanız, ekonomi ne olur bir görün” açıklamalarıdır. Bu restleri Türkiye çok gördü, bunu da görür ama önemli olan bu ucuzcu siyasetin ve insan aklıyla yakından uzaktan alakası olmayan bu taşeroncu politikanın ortaya çıkarılmasıdır. CHP’liler “bizimle koalisyon olmayacak galiba” diye şikayet ettikten sonra, dolar fırlamış, borsa çökmüş... Bunlar inanın, bu zihniyetin Türkiye’yi yağmalamak üzere işbaşına geldiği bir Türkiye’ye vereceği zararla karşılaştırılamaz bile...

Türkiye eğer bu taşeronların eline kalmazsa zaten önümüzdeki on yılda alıp başını gidecek. Hem Avrupa’nın hem de Britanya ile birlikte ABD’nin Türkiye’nin ayağa kalkacak gücünü kabul etmekten başka çaresi de yok. Terör ve iç savaş senaryoları da ancak Türkiye’de siyasi iradenin zayıf olduğu, halkın gücünü ve isteğini siyasete yansıtamadığı kararsız dönemlerde ve iktidarlarda olur. Bunların yer aldığı bir sözüm ona hükümette terör ve iç savaş tehdidi, Demokles’in kılıcı gibi her zaman başımızın üzerinde sallanacak. Türkiye, ne zaman savunma sanayinde, enerjide, finans alanında, olası bir pazar kapışmasında Batı’nın dışında, yalnız kendi çıkarları doğrultusunda bir adım atmaya kalksa yeni Suruçlar olacak ve bu tehditlerle yaşayacağız.

EKONOMİK KRİZ OLMAZ...

O zaman tam şimdi, bu işi bıçakla keser gibi bitirmek lazım. Türkiye’de yeniden bir seçim olursa öyle iddia edildiği gibi bir ekonomik kriz falan da olmaz. Tam aksine, daha güçlü ve istikrarlı bir meclisin yolu açılır. Bu da ekonomik olarak orta ve uzun vadede Türkiye için yeni bir kalkınma yolu  ve Batı’nın içinden çıkılmaz hale gelen krizinden ayrı arayış ve ittifak fırsatı demektir.

İşte İran’ın Batı ile anlaşması Türkiye için çok önemli bir fırsattır. Almanya daha şimdiden İran’ın kapısını heyetlerle aşındırmaya başladı. Türkiye’nin enerji ve diğer alanlarda İran ve kendi doğusuyla, Batı’dan bağımsız ilişki kurması şu an Batı başkentlerindeki en ciddi korkudur.

İsterseniz burayı biraz ayrıntılı hale getirelim ve somut olarak, yalnız  enerji üzerinden rakamlarla anlatalım.

BİZE NİYE MECBURLAR: SOMUT BİR ÖRNEK

Şunu biliyoruz ki, Türkiye bugün hem enerji hatlarının geçişi hem de Asya ve Afrika pazarları açısından en stratejik konumdaki ülke. Akdeniz ve Kuzey Afrika ekonomik ve ticari çevrimi ve hem Hazar hem de Irak-ve artık- İran enerji hatları Türkiye olmadan Avrupa’ya ulaşamaz. Ancak Türkiye burada yalnız bu enerji ve emtia geçişlerine ev sahipliği yapmayacak Türkiye, aynı zamanda, hem bu enerji ve temel emtia ve pazar  geçişlerini kontrol edecek ve bunların fiyatını da belirleyecek.  İşte istenmeyen budur. Neden CHP koalisyonu bunlar için önemli; çünkü CHP, Türkiye için bir lojistik ambalaj ekonomisi öngörüyor. Bunu seçim vaadi olarak açıkladılar biliyorsunuz. (Utanmadan!)

Zaten İran’la P5+1 ülkelerinin anlaşması olmadan önce de, Türkiye’nin Hazar  enerji kaynaklarını Güney Gaz Koridoru ile Avrupa’ya taşıması ve burada hakim güç konumuna geçmesi bu, enerji geçişini ve fiyatlamasını, şimdiye değin belirleyenler için çok önemli bir sorundu. Ancak İran’ın Batı ile anlaşması bu sorunu, deyim yerindeyse, ikiye katladı.

      İran'la nükleer anlaşmanın ardından, İran doğalgazının Asya ve Avrupa pazarlarına ihracı için Pakistan ve Türkiye en stratejik iki geçiş yolu olarak öne çıkıyor. Bunun için Türkiye ve Pakistan’ın istikrarsızlaştırılması artık “birileri” için siyasi projedir.  

Uluslararası piyasalara ihracı artacak İran doğalgazının, Asya'da Hindistan ve Çin pazarlarına ulaştırılması için Pakistan, Avrupa ülkelerine iletilmesi için ise Türkiye, ekonomik ve stratejik konumda bulunuyor.

Burada Çin’in Rusya ile yaptığı enerji hattı anlaşmalarına da dikkate alırsak, Rusya ve İran Pasifik Asya’ya enerji hatları ile ulaşacak ve bu yeni bir ekonomik-ticari cycle’ın en önemli adımlarından birisi olacak. Ama İran’ın Pakistan ve Çin hattını devreye sokabilmesi için, öncelikle Avrupa’ya ihracatının başlaması ve burada sıcak para girişini sağlayacak ivedi anlaşmalara ihtiyacı var. Bunun için de tek yol Türkiye... Daha doğrusu İran doğalgazının Avrupa’ya ulaşmasının en kısa ve en verimli yolu Türkiye. Türkiye, Tebriz-Ankara boru hattını Güney Gaz Koridoru ile birlikte işlevlendirebilir. Tebriz-Ankara boru hattının yanı sıra, İran'ın Güney Pars doğalgaz sahasından Türkiye'ye yeni bir hat çekilmesi de konuşulan projeler arasında. İran-Avrupa, Pars boru hattı veya IGAT-9 olarak anılan bu yeni hattın İran'ın batısında bin 800 kilometrelik bir mesafeyi güney-kuzey doğrultusunda kat ederek Türkiye sınırına ulaştırılması planlanıyor. Projenin yaklaşık 8 milyar dolara mal olması ve yılda ortalama 35 milyar metreküp gazın Türkiye üzerinden Yunanistan, İtalya ve diğer Avrupa ülkelerine taşınması hedefleniyor. (Bkz: http://www.aa.com.tr/tr/u/559615iran-gazi-icin-iki-kritik-rota-pakistan-ve-turkiye)

Bu durumda, Almanya’nın Rusya ile yaptığı bütün anlaşmalar gözden geçirilir hale gelecek. Ve Avrupa’nın enerji tedarikinde Almanya-Rusya ittifakı ciddi yara alacak. Ancak bu durum, AB’nin lehine olacak çünkü rekabet artacak ve yeni-daha düşük-  bir fiyat dengesi oluşacak. Ama mesela Almanya ve Britanya’nın lehine olmayacak!

YENİ İPEK YOLU BİRLİĞİ...

Peki bütün bu tablo karşımıza nasıl bir ekonomi çıkartıyor? Hiç şüphesiz ki, ortaya çıkan yalnız bir enerji olayı değildir. Ortaya çıkan Türkiye’nin merkez olacağı yeni bir siyasi ve ekonomik entegrasyon hatta yeni bir paradigmadır. Çünkü bu tablo çok hızlı olarak yeni siyasi ittifaklar, yeni bir diplomasi ve yeni bir ekonomi-politikası ortaya çıkartacaktır.

Çin’in ekonomik kalkınması Pakistan, İran ve Türkiye ile birlikte Yeni İpek Yolu Birliği’nin oluşuturulması doğrultusunda buluşacaktır. Yeni İpek Yolu Birliği ilk önce karşılıklı  ikili ticaret anlaşmaları ve yerel paralarla ticareti öne çıkartacak ve daha sonra bu, sınırların geçersiz olacağı beşeri sermaye geçişini beraberinde getirecektir ki, bu A.G. Frank’ın Re-Orient ‘de ( A. G. Frank- Re-Orient-1998) dediği gibi Batı’nın yaklaşık 500 yıllık hegemonyasını bitirecek yeni barış yolu ya da yeni Doğu Kalkınmasıdır.

İşte bu geniş perspektiften bakarsak, Türkiye’nin doğusunda ortaya çıkan yeni iç savaş provasının ne amaçla, hangi güçler tarafından tam şimdi kotarıldığını anlarız.  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar