Cemil ERTEM
İngiltere Başbakanı Theresa May, geçen hafta Muhafazakâr Parti’nin konferansında yaptığı konuşma, İngiltere’nin hayli sert bir Brexit programı izleyeceğinin işaretini verdi. May’in bu konuşması yalnız İşçi Partisi ile Muhafazakâr Parti arasındaki ayrımı artıran yeni bir yol değil. Bu konuşma, Muhafazakâr Parti’nin şimdiye değin yürüttüğü geleneksel AB politikasını da sorgulayan hatta politik olarak Muhafazakâr Parti’yi de bölecek bir yol ayrımına işaret ediyor. May, İngiltere’nin AB’den çıkışını başlatacak 50. maddeyi, 2017’in mart ayına kadar uygulamaya sokacaklarını söylemenin yanı sıra, AB’nin Britanya üzerindeki egemenliğini sona erdirecek Büyük Fesih Yasası’nı da aynı anda işletmeye başlayacaklarına vurgu yaptı.
Bu şu demek oluyor: Britanya artık “eski günlerde” olduğu gibi pazar ve siyasi egemenlik arayışlarını AB’den bağımsız, dolasıyla, eski imparatorluk ruhuna uygun bir şekilde sürdürecek. Nitekim May’in konuşmasında buraya vurgu da önemli ölçüde vardı. Brexit sürecinin İngiltere için terörle mücadele, göçmen sorunu ve Britanya kökenli şirketlere pazarlara ulaşma konusunda kolaylık sağlaması gerektiğini vurgulayan May’in aslında söylediği şuydu: hem Brexit sürecinde hem de sonrasında İngiltere, kendi çıkarları doğrultusundaki siyasi ve ekonomik operasyonları AB’den bağımsız yapacaktır. Bu durumda ABD’nin buna nasıl cevap vereceği de ayrı bir tartışma konusu ama başta ABD’nin uzunca bir süredir tasarladığı Transatlantik Yatırım ve Ticaret Anlaşması olmak üzere AB-İngiltere ve ABD merkezli birçok entegrasyon çabasının artık yalnız kâğıt üzerinde kalacağı ortaya çıkmıştır. Nitekim Almanya Ekonomi Bakanı Gabriel, geçen ay TTIP’in fiilen boşa çıktığını açıklamıştı. Ancak şöyle bir şey daha var; Gabriel, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin de genel başkanı ve Sosyal Demokratların sol kanadı TTIP’e zaten baştan beri karşı. Şimdi Almanya, Gabriel’in de gayretleriyle TTIP’in kâğıt üzerindeki ölümünü de çabuklaştırmak için Kanada-AB arasındaki anlaşmayı öne çekiyor. TTIP’in doğmadan mezara gömülmesi esasında Hillary Clinton’un daha seçilmeden aldığı bir yenilgidir ama bu aynı zamanda, ABD’de kim seçilirse seçilsin, ABD’nin de AB ve İngiltere’den bağımsız olarak başının çaresine bakacağını bize gösterir.
Ne yapmalı?
Bu durum Türkiye’yi nasıl etkileyecektir? Hiç şüphesiz bu soru, aynı zamanda, Türkiye, bundan sonra nasıl bir AB ve dış ekonomi-politikası izleyecektir sorusuyla eşdeğer bir sorudur. Çünkü, tıpkı 19. yüzyılda olduğu gibi İngiltere, Almanya ve 20. yüzyılın önemli bir kısmında olduğu gibi ABD’nin kendi merkezlerinde yeni emperyal politikalara dönmesi Türkiye’nin de iki önemli alanda yeni politikaları öne sürmesine yol açacaktır. Bunlardan birisi tabii ki bölgesel ve küresel dış politika düzlemidir, diğeri de -buna bağlı olarak- ekonomi politikalarıdır. Bu anlamda Cumhur-başkanı Erdoğan’ın Lozan çıkışı iç politikaya dönük bir çıkış değildir, doğrudan -hem tarihsel olarak hem de konjonktürel olarak- dış politikaya dönük bir çıkıştır. Tabii ki CHP, her zaman olduğu gibi, dışarıdaki bu büyük değişimi ve Türkiye’nin buraya ayak uydurması gereğini hiç kavrayamadığı için bunu bir iç politika malzemesi olarak kullanmaya çalıştı ama bunu bile tam becerebildiği söylenemez.
Şimdi Brexit süreci ve sonrasında Başbakan May’in de söylediği gibi İngiltere, başta Ortadoğu ve Kafkasya coğrafyası olmak üzere, pazar ve enerji alanlarına yönelik stratejileri AB ve ABD’den bağımsız olarak geliştirecektir. Böyle olunca, Doğu Avrupa’dan başlayıp Türkiye’yi içine alarak Kafkasya’ya uzanan büyük coğrafyada yeni bir egemenlik mücadelesi başlayacaktır. Bu durumda Lozan, zaten biz istesek de istemesek de artık biten bir süreçtir. Kaldı ki burada Türkiye’nin sorgulaması gereken çok önemli başlıklar vardır.
Tarih ve gelecek...
İngiltere, burada 20. yüzyılın başında olduğundan çok farklı davranmayacaktır. Büyük Britanya İmparatorluğu, Türkiye ile masaya oturacağı Lozan Antlaşması’na giderken önüne iki temel amaç koymuştu. Birincisi, bugün Kuzey Irak bölgesinde bulunan -özellikle Musul- enerji kaynaklarının kendi denetimlerine geçmesi, ikincisi boğazların kontrolünün Türkiye dışında ama Türkiye’nin de ortak olduğu bir komisyona verilmesi... Britanya, Lozan’da bu iki temel amacını da gerçekleştirdi. Ancak bu iki temel amaç, enerji ve boğazlardan geçiş dışında da Türkiye için çok olumsuz şartlar sağlıyordu... Türkiye’nin 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk bu konuda şunu yazar: “Lozan’ı Atatürk, uzun Osmanlı dönemine ait tarihte emsali geçmemiş siyasi zafer olarak nitelemişti.(...) Lozan’ın Türk Boğazları dediğimiz Karadeniz Boğazı-Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı kompleksinde teşekkül eden coğrafi sınırlar içinde Türk egemenliğini tamamıyla sağlamış olamadığı da bir gerçekti. Boğazlar konusundaki bu zaaf Montreux Konferansı ve sözleşmesi sonunda ortadan kalkmıştır.” (S. Korutürk, Montreux Boğazlar Konferansı Tutanakları Sunuş Yazısı - A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi yayını, 1976) Tabii Montreux Konferansı, Britanya’nın ve Batı’nın Sovyet korkusu nedeniyle gerçekleşmiştir; burada Türkiye’nin bir siyasi iradesi yoktur -Fahri Korutürk, aynı yazısında Lozan’ın Türkiye için çok ciddi bir güvenlik zafiyeti oluşturduğunu da söyler... Çok haklıdır; çünkü Lozan’I doğuran süreç, bütün bu bölgeyi güvenlik ve buna bağlı siyasi istikrar açısından şüpheli hale getirmiş ve bölgede siyasi istikrarsızlık oluşturmuştur. Bölgedeki siyasi istikrar, askeri diktatörlüklerle sağlanmıştır. İşte bunun için Türkiye burayı, tam da burayı tartışmaya açıyor. Bu konunun bir diğer başlığı ekonomi-politikalarıdır. Oraya bir sonraki yazıda geleceğiz.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018