Cihan AKTAŞ
Necip Fazıl, Cumhuriyet’in agorası konusunda umutsuzdur; bunu yazımın geçen hafta yayımlanan kısmında vurgulamıştım. Agora çürümesinden en fazla kadının etkilendiğinden de kuşku duymuyor. Koruma kaygısı, “kurtarma” temasını öne çıkarıyor. Türk kadının “agora” denilen cemiyet meydanındaki halini tasvir ederken “göz zinası”nın sebep olduğu çürümenin altını çiziyor.
İhtişamlı metaforlarla bezeli diliyle derme çatma bir kamusallık ve zorlama toplumsallık içinde kadın varlığının yaşadığı çarpılmayı tasvir ediyor. “Kadını kurtarınız” başlığıyla 1967’de kaleme alınmış yazısı, gardrop devrimciliği ve modernliğin baskıları karşısında derin bir kaygı halini yansıtıyor. Modern, medeni olmak mini etek giymekle mi sağlanacaktır? Mevcut medeniyet hedefinin aynası ve savaş alanı olan agoraya güvensizlik yazısının son cümlesinde şu şekilde tecessüm ediyor: “Türk kadınını, yüzünden başka her yerini örterek, kümes kaçkını tavuklar gibi evine iade etmeden hiçbir işe başlanamaz ve hiçbir mevzu konuşulamaz.” (Başmakalelerim 3, sf. 186, Büyük Doğu Yayınları, 2006 İstanbul)
Söz konusu ettiğim yazının ilahiyat fakültelerinde başörtüsünün yasaklandığı, Şule Yüksel Şenler’in sayısız davaya konu olan gazeteciliğinin toplumsal etkilerinin duyulduğu, gecekondu mahallelerinde “modern hayat kursları”nın açıldığı, bazı kadın derneklerinin “çarşafla mücadele” ve “çarşaflı kadınlara manto hediye etme” kampanyaları düzenlediği ve ulusalcı basında mini etek tarzındaki giyim kuşamın bazen ilericilik sembolü olarak gösterildiği bir dönemde yazıldığını hatırlamak gerekiyor. Ancak NFK 1940’lı yıllarda da kadının evine dönmesini bir kurtuluş olarak açıklayan yazılara imza atıyordu. Benzeri bir açıklamayı koruması, mevcut agora konusundaki umutsuzluğunun artarak sürdüğünü gösterir. Oysa Şule Yüksel’in kamusal misyonu gibi Hatice Babacan’ın başörtüsünün sebep olduğu boykot da tesettür mücadelesinin –hele ki dönem itibarıyla- bir kamusal alan meselesi olduğu konusunda fikir veren gelişmelerdir.
Onun agora umutsuzluğu mütedeyyin kesimlerde kendini duyuran agorafobinin atıf kaynaklarından biri olmaya devam etmektedir. Kimi bağlıları ve takipçileri, kadınların kurtuluşunu evlerine dönmesine bağlayan çağrısını, kadınların hayat alanı konusunda mutlak bir kural gibi benimsediler. Metin Önal Mengüşoğlu’nun “Öptüm Kara Gözlerinden” başlığını taşıyan denemeler kitabı İslami kesimlerde kadının ev hayatındaki yalnızlığı ve kamusal “görünür görünmezliği” konusunda ilginç özeleştiriler içeriyor. İsmail Kara’nın kadınlarla ilgili meselelerin Müslüman erkeklerin geleneğin kendilerine verdiği imtiyazları sahiplenirken sorumlulukları üstlenmeyi sürdürmekten kaçınmaya başlamalarından bağımsız tartışılamayacağına dair tespiti de süreci okumak açısından kayda değer.
Kadının “sır”lı varlığına atıf, böyle bir varlığa dönük vurgu iştiyakı belki de bu alanda gerçekleştirilmesi ciddi bir çaba ve sorumluluk isteyen bir görme biçimine henüz cesaret edememekten de ileri geliyor. Adeta “kasap dükkanında sergilenen et” teşbihinin duyurduğu iğrenmeyle baş etmenin bir yolu gibidir, kadının sırlı ve esrarlı “meleksi” varlığına duyulan inanç. Soyut kadın sevgisi ve saygısı bazen zihni konforun bozulmaması için abartılırken gerçek hayatın önemli taleplerini kaba bir genellemeye kurban edebilmektedir.
Gelgelelim NFK bu alanda sürdürdüğü eleştirilerle kadın meselesini tamamen sırlı perdelerin gerisine iteliyor da değildir. Kadına o denli yüksek bir misyon biçer ki mevcut agora o yerin yanına yaklaşamayacağı için –herhalde geçici olarak- kadının ev mevziine çekilmesi bir zorunluluğa dönüşmektedir bakışında.
NFK yeni agoraya mesafesini, nevzuhur ünvanlara dönük yergileri ve bu ünvanların ironi yüklü kullanımlarıyla da bildirmektedir. Halide Edip “Bayan”dır, fakat Samiha Ayverdi’den “kadın muharrir” diye söz eder. Neyyire Ertuğrul, sanatında cinsi cazibesini kullanmadığı için övgüye değerdir nazarında. Ondan, “Türk tiyatrosu manzumesinde, kadınlığının herhangi bir servetine dayanmadan, sadece san’at ve irfanına istinad eden ilk ve yegâne sanatkâr kadın” diye söz eder.
Benzeri övgüye değer tecrübelerin eve dönüş seferberliği sırasında nasıl canlı kalacağı anlaşılmaz. Toptan reddiye sonraki dönemlerde etkisini hissettirecek olan çekirdek aile eleştirilerini hatırlatır. NFK’nın agora reddiyesi bir yanıyla elbet kapitalizm eleştirisinden bağımsız değildir. O geleneksel ailenin sıcaklığını koruduğuna inandığı evi kapitalist ya da komünist ideolojilerde tezahür eden maddi medeniyetin cinsleri yozlaştıran ve aileyi dağıtan etkilerine karşı kadın ve aile için bir kurtuluş imkânı olarak görmüştür. 68 eylemlerinde ise çekirdek aile, kapitalizmin yabancılaştırıcı etkisiyle eleştiri konusu edilecekti.
Aşina ünvan, güven uyandıran yuvanın şifresi sayılır. Neslihan Kısakürek “Eski Hanım” başlıklı yazısında şunları dile getiriyor: “Bir zamanlar bir Türk kadını örneği vardı. Adı “küçük hanım”dı, “hanım”dı, “hanımefendi”ydi.”
O değerli hanımın varlığının eviyle ve ailesiyle ilişkisinde temayüz ettiğini, onu ailesinden, yuvasından kopartan her faaliyetiyle değerini pekiştiren “hanım”ın beceri, zarafet, şefkat ve estetik maharet alanında silikleşmeye başladığını anlatıyor yazı. “Evimiz” başlıklı bir diğer yazıda ise bu durum “facia” olarak nitelendiriliyor. Özel alan dağılırken kamusal alan bütün bilinemezliğiyle birlikte korkutucu gelen iddialarla yapılanmaktadır.
NFK çok köklü bir mesele olan kamusallığın mütedeyyin kesimler açısından nasıl bir imtihan alanı olduğunu seziyor, bununla bağlı olarak eksik ve problemli kalan muaşeret adabına dikkat çekmeye çalışıyordu. Neslihan Kısakürek Büyük Doğu’nun Kasım 1945’de yayımlanan ilk sayısında kocasının ondan mecmuanın iki köşesinde yazmasını istediğini belirtir: “Muaşeret Edebi” ve “Ev ve Kadın”. Bu ilk sayıda Neslihan Hanım Suadiye tramvayının kalabalığında kadınların sebep olduğu izdihamdan yakınıyor. Belli ki çoğu kadının gereksiz yere tramvaya bindiğini düşünmektedir. Oysa kendisi de o tramvaydadır işte!
BD’de muaşeret edebine has bir köşe açılması iki yanlı bir anlama ve öneme sahiptir: NFK Batı’yı tanıyan Müslüman bir sanatçı ve eylem adamı olarak başka türlü bir agora, apayrı bir kamusallık tasarımının öneminin farkındaydı ve bunun muaşeretini arıyordu. Sanki onun idealindeki agoraya günün birinde işte bu muaşeretin tesisiyle ulaşılabilirdi. Gerçi bu muaşeretin nasıl geliştirileceği sorusunun cevabı müphemdir. İktibas muaşeret listelerinden rahatsızlığını yansıtır NFK, ancak aynı zamanda din adına “ham softa” diye tabir ettiği kişileri hal ve hareketleriyle eleştirmekten geri durmamıştır.
BD’nin 13. sayısında Muaşeret Edebi köşesinde kadın-erkek takdimlerinde yapılan yanlışların çirkinliğinden dem vuruluyor. Mesela dünyanın hiçbir yerinde- genç kızlar müstesna- kadının erkeğe takdim edilmediği belirtiliyor. Benzeri, dünyanın her yerinde geçerli sayılan kaidelerin selim akılla ve kendi ruh ve terbiye köklerimize göre muhasebesinin ve doğruluğuna nüfuz edilmesinin önemi vurgulanıyor. Dini ve geleneksel değerlerin göz ardı edildiği bir muaşeret adabı kamusal alana yabancılığın akla ilk sebeplerinden biridir ve bu yüzden de “modern” muaşeret kurallarının anlaşılma kusurları ulusal kamunun başlıca sorunlarından biri olmayı sürdürmektedir. (Nitekim, 12 Eylül Darbesi’nin ardından Milli Güvenlik Konseyi’nin yayımladığı muaşeret kitapçığında kadın ve erkek arasında görülen yanlış anlaşılmış, Batı muaşeret adabıyla uyumsuz takdim usulleri üzerinde durulmuştur.)
BD’nin kadınlar için hedeflediği salim, geliştirici ortam ve imkânlar, somut hayat eleştirisinin büyük genellemesi nedeniyle yer yer belirsizleşmektedir. Anadolu göçünün kadınları hatta aileyi nasıl etkilediğine dair önemli ayrıntılar bu eleştiride hak ettiği yeri bulmaz. “Beyoğlu Sineması önündeki tuhaf hal ve hareketleri olan genç kız” gibi örnekler üzerinden sokak korkusunu derinleştiren tasvir ve tespitler sürer gitmektedir. Yabancı, sahte ve ayartıcı kamusal alanın erkekler için de problemli olduğunun düşünüldüğü muhakkak. “Muaşeret Edebi” köşesinde Neslihan Kısakürek zaman zaman genç erkekleri giyim, hal ve hareketlerini konusunda eleştirdiği paragraflara yer vermiştir. Bu paragraflardan birinde gençler şu olumsuz hal ve hareketler konusunda uyarılırlar: 1) Tam temizlik. 2) Tam sıhhilik. 3) Tam hicap ifadesi. 4) Âlayişsizlik. 5) Züppeliğe aykırılık. 6) Çapkınlık ifadesine aykırılık. 7) Başıboşluk ifadesine aykırılık.
Gerek NFK, gerekse Neslihan Kısakürek’in arka planında konağı andıran geniş imkânlara sahip mekânlar ve kalabalık ancak dağılmakta olan ailelerin hüznü bulunuyor. NFK’nın eve dönme hamlesiyle yetiştiği konağın maziye karışmasına izin vermeyecek bir geleceği çağırmaya çalıştığı da söylenilebilir. Her kadının bir erkek ya da kurulu bir çatı tarafından himaye edilebileceği kabulüyle kadınları evlerine dönmeye çağırmaktadır ne de olsa. Birçok kadının genellikle zor ve güvencesiz şartlar altında çalışmaya mecbur olduğu, büyük şehirlere göçle birlikte bu mecburiyetin daha da katılaşmasına yol açan bir evreye geçildiği gerçeğini paranteze almayı tercih etmiştir. “Erkek” kamuda süren mücadele sanki sadece erkekleri yıpratmaz, yozlaştırmazdı.
Beri taraftan “sır” ve “esrar” vurgularına karşılık NFK’nın kadınlara muhafazakâr kesimlerde alışıldığı gibi büsbütün bir mücevher gözüyle baktığı da söylenemez. Kadının toplumsal sorumluluğundan kuşku duymamaktadır çünkü. Eve dönüş bu sorumluluğun sağlam bir şekilde ifasının çaresidir. Bu anlamda kapitalizmin özel alan/kamusal alan ayrımı üzerinden oluşturduğu plana karşı farklı, İslami değerleri aktif kılmayı önemseyen bir başka tasarımı tasavvur etmeye çalıştığı söylenilebilir. Ancak kadının bu tasarımdaki yeri konusunda düşünceleri berrak olmaktan uzaktır. Dönemsel filmlerin yansıttığı tema kısır döngüyü özetler: Sokak kadın için bir batak olabilir, kadın sokaktan uzak durmalıdır. Evler eski evler değilse, gerekli derinliği ve çoksesliliği sağlayan kaynak, kadınların tamamen açığa çıkmamış özel alan bilgileri ve maharetleri olacaktır. Bu umut yeniden sır ve esrar yüklü kadın idealine dönmeyi kaçınılmaz kılacaktır.
Bununla birlikte gerek BD yazıları, gerekse de kitaplarıyla oluşturduğu eleştiri ve muhalefetin mütedeyyin kadınları özel ve kamusal hayatlarında cesaretlendiren bir etkisi olduğu söylenilebilir. Aristokrat terbiyesine karşılık “halkın benimsemesi” ilkesini öne çıkarması önemlidir. (BD, 22 Şubat 1946) Aydının rolünü işte şöyle tarif etmektedir: “…bir cevherin halktan alınarak yine halka teklifi vazifesi.” (Aynı yer.)
NFK’nın kadın meseleleri alanındaki düşüncelerinin dönemindeki Müslüman fikir adamlarına göre daha bir çözümlemeye dönük olduğu söylenilebilir. Eve dönüş çağrısı yanında kadınların kamusal varlık edinme ve meslek sahibi olmasına dönük teklif ve tespitlerden geri durmamıştır. Hiç görülmeyen mütedeyyin kadınları, onların gündeme alınmamış bazı meselelerini gördü. Onlarla ilgilendi, onların hesabına düşündü. Mütesettir kadınların görünüş ve hayat tarzlarını çirkinleştirmeye dönük gelenekselci ve ulusalcı baskı ve yargıları şiddetle eleştirdi. Ancak mütedeyyin kesimin agorafobisinin kadın varlığına yüklenmesine izin veren bir idealleştirmeyi de sürdürdü. NFK metinlerine göre eve dönüş kadın için bir milat olacaktır; ne var ki evdeki kadına –tesettürün gösterdiği toplumsal/kamusal boyuta rağmen- yüklenen agorafobinin bir çözümlemesi söz konusu edilmez. Yoksul, işçi, göçmen, dul kadınların evlerine çekilme şanslarının tartışıldığı da söylenemez.
Kadınlar konusundaki idealize eden ve genelleyen yaklaşımı, vasiyetnamesinde yer alan kadınların cenaze törenine gelmemesine dönük talebiyle birlikte nasıl yorumlanabilir acaba? O hep bir zamanlar içinde bulunduğu “modern ve çağdaş” hayattan İslam’ın tanımladığı bir hayata (çok sesli bir konağa) dönmeyi esas alan bir serüveninin içindeydi ve kadınlar konusunda da hayattan yükselen eleştiriye kulakları nispeten açıkken, aynı zamanda kadın meselelerini ikincil görmenin tabiileştiği eril bir tona sahip geleneksel külliyatın ayrıntılarına dönmeyi sürdürüyor olmalıydı.
Yine de onu seven okuru kadınlar, başörtülü öğrenciler cenaze törenine katılmaktan kendilerini alamadılar. Giderek sağ/muhafazakâr bir çizgide yorumlanabilecek yorumlarına karşılık en güçlü metinlerinde seslendiği insanları sadece İslam’a itaate çağırması karşılıksız kalmadı. Kimseye, hiçbir şeye değil de İslam’a itaate dönük vurgusuyla bir sorgulama, eleştiri ve başkaldırı alanının oluşmasına katkıda bulunduğu söylenebilir.
Bugün mütedeyyin kesimler agora korkusunu neredeyse aşmış bulunuyorlar. Ancak bu agorada meşruiyetleri, muaşeret problemleri nedeniyle hâlâ yer yer bulanık.
1990’lardaki gözlem ve okumalarıma dayanarak “Bacıdan Bayana/İslamcı Kadınların Kamusal Alan Tecrübesi” isimli bir kitap yazdım. NFK “Bacı” ve “Bayan” unvanlarından hoşlanmazdı. Aristokrat ve seçiciydi. “Kadın”, “hanım” ve “hanımefendi”den yanaydı. Neslihan Kısakürek “Yeni Bayan” başlıklı yazısında başlığın kastettiği tipin uyumsuz bulduğu mizacını işte şöyle tasvir ediyordu: “Öyle ki tamamiyle dış yüzünden bir garp hayatı kopyacılığı dışında bu bayan öz nefsine ait gerçek şahsiyet, hususi zevk ve milli mana ifadelerinin hepsini kaybetmiştir. Geçmiş zaman içinde, kalbur saman içinde meşhur İngiltere Sefiresi Lady Montegü’yü hayran bırakan dilber Fatma’ya karşılık acaba yeni bayan İngiltere sefiresine ne ilham edebilir?” (BD, sayı 5)
Kuşkusuz yukarıdaki paragraf döneminin kıstas ve kıyaslamaları, nispetleriyle okunmalı. Mesela İngiltere Sefiresi’nin beğenisini ölçü olarak almak ve Müslüman Türk kadınının değerli şahsiyetini ise Lady’nin “Dilber Fatma” hayranlığı, övgüsü üzerinden hatırlatmak şimdi bize öyle anlamlı gelmiyor. Bununla birlikte metinde yer alan “bayan” eleştirisi, plastik ünvana dönük erken tepkinin zaman içinde izlediği seyrin okunmasında değerli bir kaynak.
Şimdilerde agorafobinin baskısından, kısıtlamalarından kurtulmuş gözüken mütedeyyin kadınlar mevcut agoranın her türlü tonu ve ifadeyi bünyesinde eritmeye müsait görünen renksiz ünvanı “bayan”la çağrılıyor, mütedeyyin kadın ve erkekler de bu ünvanı benimseyerek ya da sorgulamaksızın kullanıyor.
Kurtarılmanın özgürleşme anlamına gelmediğini söylüyordu Şeriati. Abdullah Cevdet gibi Batıcı Osmanlı aydınları Müslüman kadını kurtarmak istiyordu. Mustafa Kemal bu kurtarışı uygulamada bir mesafe katetti. Yeterli olmadı. Ulusal agora kadının sürekli bir kurtarılışın içine itilmesini gerektiriyordu adeta. Ulusçu kamusal alan aslında kadın varlığını özgürleştirecek yerde vitrinlik ya da erkek nazarı açısından tarifleri mutlaklaştıran bir tasarıma sahipti.
NFK’nın ulusalcı kamusal alan konusunda gerektiği ölçüde bir eleştiri geliştirememiş olmasının sebepleri, kuşkusuz kendi döneminin agorafobiye yol açan sebepleri bağlamında açıklanabilir. Mevcut agora Osmanlı döneminden kopmanın bir gereği olarak da kadın varlığını kendinde görünür ve aktif kılmayı önemsemekteydi. Gelgelelim başka türlü bir yapısal devrim yaşamaya hevesli ve yetkin olmadığı için kadının katılımını, onu erkekler gibi davranmaya sevk eden görünür ve görünmez kurallara bağlamıştı. Aksi takdirde kadın nahifleşir, vereme yakalanır, düşer, düşkünleşir, sokaklarda çakallara yem olurdu.
İşte bu baskın algı ve kabullerin ortaya koyduğu ihtiyaçlar, mecburiyetler ve kabuller nedeniyle İdeolocya Örgüsü’nde kadın bir yandan eve dönmeye teşvik edilirken, diğer yandan güçlü, donanımlı, yapıcı, zamanına müdrik, “mananın fikir ve gaye sembolü” olma liyakatine haiz bir temsile çağrılıyor. Bu çelişkili çağrıların sorunlarını çoğumuz zihin dünyamızda ve uygulamada hâlâ aşabilmiş değiliz. İslamcılık kadının kamusal varlık talepleri üzerinden de yükselen bir dalgaydı sonuçta. Ve sanırım, NFK’nın İslamcı hareket ile yer yer kopmalar gösteren gerilimli ilişkisini çözümlemede kadın bağlamındaki görüşleri sembolik olmaktan öte geçen açıklamalar sunmaya devam ediyor.
http://www.dunyabulteni.net/yazar/cihan-aktas/19749/tesettur-agorafobisinde-necip-fazil-etkisi
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları






































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016