Demir Küçükaydın
Olaylara kurbağa perspektifinden de kartal veya kuş perspektifinden de bakılabilir. Olayların genel gidiş yönü hakkında belli bir fikir sahibi olabilmek için, olabildiğince uzaktan ve yukarıdan bakıp olabildiğince geniş bir alanı görmek hayati önemdedir. Yani diğer bir deyişle, ağaçlardan ormanı göremez durumda olmamak gerekir.
Yukarıdan ve uzaktan bakış zaman ve mekân (temporal ve lokal) boyutlarda olur.
Biri (lokal), dünya çapında bakmakla olur.
Diğeri (temporal), toplum tarihinin binlerce yılından bakmakla olur.
Bu nedenle tarih ve tarihin genel eğilim ve yasalarını bilmek stratejik bir bakış açısı için hayati önemdedir.
Bu iki boyut bir arada olmadığında, sosyolojik açıklamaların yerini komplo teorileri alır; yani enayiler teorisyenliği.
#HAYIR için çalışmalarda da böyle bakılmalı. Taktikler böyle bakışla oluşturulan stratejilere göre belirlenmelidir.
Biz günlük acil görevlerimizi hep böyle belirlemeye çalışırız.
*
Bu kısa girişten sonra gelelim Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin kaderinin bağlı olduğu referandumun kaderine.
Referandum’un kaderini de, son duruşmada, referandum çalışmaları değil; dünya ve Ortadoğu çapındaki genel gelişmeler belirleyecektir.
Bu genel önermeden ancak düz bir mantıkla şöyle bir sonuç çıkarılabilir: “madem bu sonucu bizlerin çalışmaları değil, dünya ve Ortadoğu çapındaki gelişmeler belirleyecek o halde bir şey yapmaya gerek yok.”
Bu baştan aşağı yanlış bir çıkarımdır. Elbet elimizden geleni yapacağız, örneğin bu satırların yazarı, neredeyse her gün yazı yazmak, küçük de olsa #HAYIR’a bir katkı sunmak için elinden geleni yapıyor ve bunun için de bütün sınırlarını zorluyor.
Ama aynı zamanda Referandum’un kaderini belirleyecek olanın da kendi çalışmaları değil; dünya çapındaki gelişmeler olduğunu da söyleyebiliyor.
Bu ikisi birbiriyle çelişmez; ya da düz mantıkla çelişirler; diyalektik mantıkla çelişmezler. Ve tarih, ve olaylar, ve süreçler, düz mantıkla kavranamayacak kadar karmaşıktırlar.
Çünkü toplumda da tüm tarihin genel bir yasası daha vardır: hiçbir şey önceden belirlenemez. Daima bir “belirsizlik ilkesi” vardır. Bizzat şu satırlar bile konu ettiği süreçlerin aynı zamanda bir öznesidir ve onlar üzerinde bir karşı etkide bulunurlar. Diyalektik de özünde bu karşılıklı ilişkinin incelenmesinin bir metodolojik ilke olmasından başka bir şey değildir.
Bizlerin şu veya bu şekildeki davranışı, sürecin genel gidişi üzerinde hiç hesaplanamayacak etkilerde bulunur ve bunlar da kısa vadede olayların gelişimini etkiler. “Suya bir taş atsan evren o denli değişir”. Terazinin kefelerinde eşit ağırlıklar varsa, bir tarafa konacak bir sivrisinek bile o tarafın ağır basmasına ve dengelerin bozulmasına yol açabilir. “Çin’deki kelebeğin kanat çırpışı Amerika’da bir kasırgaya yol açabilir”. Yani evrendeki olaylar eğilimsel ve periyodik olduğu kadar kaotiktir de. Yapısı gereği önceden hesaplanamazlar; ama önceden hesaplanamazlıkları hesaplanabilir.
Bu nedenle evrenin ve yaşamın ve toplum tarihinin kaseti yeniden çalınsa, dinleyeceğiniz aynı şarkı olmayacak, her seferinde başka bir şarkıyı dinleyeceksiniz demektir.
Ve yaşamın her anı, kasetin yeniden çalınabileceği yeni bir başlangıç noktasından başka bir şey de değildir.
Özetle, bir yandan #HAYIR’ın örgütlenmesi için en küçük ayrıntıya bile dikkat etmek, emek vermek gerekir. Çünkü “eylem ayrıntılarla ilgilenmeyi öngörür”; “Şeytan ayrıntıda gizlenir.” Ama diğer yandan da bütün bu çabaları daha genel bir strateji içinde yapmak ve daha az hatalı işler yapmak için genel eğilimleri göz önüne almak gerekir. Çünkü son duruşmada genel eğilimleri onlar belirler
Böyle yapmaya devam edelim.
*
Evet, Referandum’un kaderi Sandık’ta değil, Suriye’de belirlenecektir.
Suriye’nin kaderi de dünya ölçüsündeki güçler mücadelesine göre belirlenecektir.
Ama dünyayı şimdilik bir kenara bırakalım. Suriye’ye bakalım.
Barış sürecini de savaş sürecini de başlatan Suriye’deki gelişmeler oldu. Türkiye Suriye’de “Baba bir Hırsız tuttum”a döndü. “Bırak”, “Gitmiyor”; “Getir”, “Gelmiyor”. Suriye’nin kaderi ile Türkiye’nin kaderi birbirine bağlandı. Ceza suçun cinsindendir. Suriye’nin kaderini belirlemeye kalkarsan, Suriye de senin kaderini belirler.
“Barış süreci” denen ateşkesi başlatan, Türk devletinin, “Kürtlerle savaşarak bölünmektense Kürtlerle barışarak büyümek” stratejisine geçmesine yol açan da; 7 Haziren seçimlerinden sonra Kürtlerle savaş konseptine dönmeye yol açan da son duruşmada Suriye’deki gelişmeler oldu.
Geriye doğru bakalım. 90’larda egemen olan Ergenekon’un güç yitirmesine yol açan değişmelerin başlangıcı, önce AKP’nin seçimleri kazanmasıydı. Ama AKP bunlarla mücadele edecek kararlılıktan ve niyetten yoksundu.
Mücadele edecek gücü niyeti ve kararlılığı olmayan AKP’nin değişimini mümkün kılan ise, Hırant’ın ölümünden sonra ortaya çıkan kitle hareketinin AKP’ye Genelkurmay’ın tehditlerine meydan okuma cesareti vermesi ve böylece Devletin içindeki Ulusalcı-Avrasyacı kanadın, Ergenekon, Balyoz, vb. tevkifatlarıyla büyük ölçüde güçten düşürülmüş olması, devletin böyle bir strateji değişimi için koşulları hazırlamıştı.
Bu özgül koşullar altında Öcalan’ın örgütünün birden bire Rojava’ya egemen olması ve kantonlar kurması, Türkiye’de de Kürt hareketinin her şeye rağmen sürekli yeni mevziler kazanması, hem Ergenekon’un zayıflaması; hem de bunların Erdoğan’ın kendi başkanlık amacına bağlı taktik hesaplarının çakışmasıyla, “barış süreci” denen ateşkesin yapılmasını mümkün oldu.
Ancak ateşkesin kendisi yepyeni dinamikleri de harekete geçirdi.
Şehirlerin aydın ve modern kesimleri bu antik devletin ve sistemin baskısına ve Erdoğan’ın İslam devleti hayal ve girişimlerine karşı seslerini yükseltme olanağı buldular ve Gezi ortaya çıktı.
Böylece hiç hesapta olmayan bir devrimci dinamik yükselmeye başladı. Kürt hareketinin başarıları Türkiye’deki demokratik muhalefetin ortaya çıkmasına, radikalleşmesine, yükselişine yol açıyor; demokratik muhalefet de Kürt hareketinin gelişmesine yol açıyor; tecritten kurtulmasını sağlıyordu.
Bunlar da Suriye’deki yeni kazanımları mümkün kılıyordu, Suriye’deki gelişmeler (Kobane gibi) Türkiye’deki gelişmeleri etkiliyor ve ileri gitmesine yol açıyordu. Bütün bu karşılıklı etkilerin sonucu 7 haziren başarısı oldu.
7 Haziran seçimlerinin Devlet ve Erdoğan için iki sonucu oldu.
Devlet, harekete geçen dinamizmden korktu ve gelişmelerin kendi kontrolü dışına çıkabileceğini gördü ve bu da onun kendi fabrika ayarlarına dönüşüne yol açtı.
Cin şişeden çıkıyordu. Kürtler, Aleviler ve Şehirlerin laiklerinin bir ittifakı ve yükselişi, var olan bütün o antik devletçiliği, Kürtleri ezelim diyeniyle de barışalım diyeniyle de, topunu havaya uçurabilirdi.
Bu durumda, tıpkı 19. Yüzyılda burjuvazinin, kitlelerin ileri gittiğini görünce korkusundan daha önce kendilerine karşı mücadele ettiği toprak ağalarına el verip ittifaka girmesi ve onlara rant haracını vermeyi kabul etmesi gibi, Türk devleti de bu gelişmeden korktu, “Kürtlerle savaş” ve onları ezme stratejisine geri döndü ve “savaşarak bölün”memek için, tek yolu zor olan, her türlü rızayı bir tarafa iten, tümüyle Kürtleri ezmeye ve Suriye’deki oluşumu yok etmeye yönelik stratejiye geçti.
Aynı şekilde, HDP’nin seçim başarısı da ve bu başarının da “Seni başkan yaptırmayacağız”a bağlı olarak gelişmesi nedeniyle Erdoğan için de Kürtlerin desteğini almanın bir anlamı kalmamıştı; çünkü alamayacağını görmüştü. “Barış Süreci”nin taktik bir hamle olarak bile kullanamadığı ortaya çıkmıştı.
Yani Türk devletini stratejik dönüşünden de; Erdoğan’ın taktik dönüşünden de kendi demokratik programına geniş kesimleri kazanmaya ve gücünü arttırmayı başaran Kürt hareketi; daha doğrusu Öcalan’ın stratejisi kazançlı çıkınca kaybedenlerin ikisi de “sayım suyum yok” deyip masayı yıktılar. Bu noktada Kürt hareketi, çizgisini sürdürerek çok büyük başarılar elde edebilirdi. Ama Öcalan ile bağlar koparılınca onlar da fabrika ayarlarına, derinlik ve uzak görüşlülükten yoksun çoktan bir kenara atılmış stratejilerine döndüler. Sonuç ağır bir yenilgi oldu ve bu yenilgi sayesinde Kürt hareketi yavaş yavaş kendisine başarılar getirmiş stratejiye dönmeye çalışıyor. Tabii bu Öcalan’sız kolay olmuyor ve el yordamıyla gidiyor.
Aynı şey Türk devleti için de geçerlidir. Onun da tekrar savaştan barış taktiğine geçmesi ağır bir yenilgi almasına bağlıdır.
Masanın tekrar kurulması, muhtemelen Türk devletinin Suriye’de Rojava’yı yok edemeyeceğini kesin kavramasından sonra olabilir.
Bu aynı zamanda Ordu ve Devlet içindeki Kürtleri zorla ezerek de birliği ve devleti koruyabiliriz stratejisinin yani ulusalcıların, Avrasyacıların, Ergenekon’un güç yitirmesine, buna paralel olarak Erdoğan’ın da tasfiyesine yol açar.
Türk devletini bu kadar rahat hareket ettiren, bu iki büyük dönüşümü tekrar yapabilmek için de yolların hala var olmasıdır.
Yani bu dönüşü Türk devleti hala kolaylıkla yapabilir.
Kürtleri ezme ve Rojava’yı yok etme stratejisinden vaz geçmek için Öcalan’ın ve HDP’nin tekrar önünün açılması yeter.
Oyunun kurallarına uygun olarak (Yani meclis aracılığıyla, “Demokratik yollarla” Erdoğan’ın tasfiyesi için de MHP içindeki muhalefetin ve AKP içindeki muhaliflerin, başta Gül ve Arınç’ın, önünün açılması yeter. Erdoğan neye uğradığını anlamadan, birden bire kendini uluslararası mahkemelerin sanık sandalyesinde bulur.
*
Erdoğan’ın da, devletin de, şimdiki taktiği “kuşa bak” taktiğidir. Kuş ise Türkiye’de “Fetö”; Suriye’de IŞİD’dir
Erdoğan, Fetullahçıları göstererek, bütün demokratik muhalefeti, kendisi için tehlike olacak tüm güçleri tasfiye ediyor.
Erdoğan nasıl "Fetö"yü bahane edip gücü elinde topluyor ve tüm demokratik muhalefeti tasfiye ediyorsa; Ergenekon ve Ordu da, IŞİD'e karşı mücadele edeceğiz diyerek, kantonları ve YPG’yi ortadan kaldırmanın, bunun için de YPG’nin egemen olduğu alanlara kesin el koymanın hesabını yapıyor.
Kendi gücüyle bunu başaramayacağını bildiğinden, ABD ve Rusya arasındaki çelişkilere dayanarak uygun bir durumda çelişkilerin kendisine bunu yapma imkânı sağlayacağını umarak “sahada ve masada” olmaya çalışıyor. Ve bu şu ana kadar başarılı gibi görünüyor.
(Bu arada şunu da belirtelim ki, Erdoğan aslında Genelkurmayın bu politikaların bir uygulayıcısından başka bir şey de değildir. “Vesayet rejimi” denen şey hiçbir zaman ortadan kalkmamıştır. Birtakım Ergenekoncuların uzaklaştırılması, bir takım politika değişiklikleri sorunu değildir “Vesayet Rejimi”. Yapısal bir sorundur. Bu merkezi ve bürokratik cihaz, yani bugünkü devlet tasfiye olmadan “vesayet rejimi” her zaman ortaya çıkar. Liberallerin en büyük kötülüğü, bu kadro ve politika değişimlerini “Vesayetin tasfiyesi” olarak tanımlamalarındadır. Bizim liberallere eleştirimiz, ulusalcılarınkinden farklı olarak, vesayet rejimine karşı mücadele etmeyip onun kendisini yenilemesinin araçları olmaktan öteye gidememelerinden dolayıdır.)
Ancak bu arada Ergenekon ve Erdoğan’ın aralarındaki çelişkiler de yoğunlaşıyor. Çünkü ikisinin de hedefleri ve dayandıkları toplumsal kesimler ve güçler farklıdır.
Erdoğan kendi tek kişi egemenliği altında, İslam’a dayalı bir ulus ve ulusçuluk peşinde. Her egemenlik bir ideolojiye de dayanır. Erdoğan ancak İslam’ı araç olarak kullanarak bu ideoloji ihtiyacını karşılayabilir. Bu ideoloji ezilenler arasında güçlüdür, oralarda yankı bulabilir.
Buna karşılık, devlet sınıfları klasik Avrasyacı Kemalizm yorumuyla bu ihtiyacını karşılıyor ve en büyük ideolojik desteği de eski Marksistlerde ve antiemperyalizmde buluyor. Ama ilişkili oldukları toplumsal kesimler de farklı ve Erdoğan’ın ideolojisiyle kesin bir çelişki içinde. Ergenekoncular için İslam’la tanımlanmış bir ulus, baskı altına alınmaları, ezilen ulus konumuna düşmeleri demektir. Onlar binlerce bağla, “laik yaşam tarzı”ndakilere bağlıdırlar. Hem bu bağlar hem de Erdoğan’a destek, ilânihaye bir arada bulunamaz.
Bu nedenle Erdoğan’ın büyük bir güç biriktirmesi onlar için büyük bir risktir aynı zamanda. Bu nedenle, Referandum’dan Erdoğan’ın başarısız çıkmasından çıkarları vardır. Böylece Erdoğan kendilerine daha mahkûm kalacak ve ona kendi politikalarını daha rahat dikte ettirecekler; Erdoğan’ın kendilerini tasfiye tehlikesi de epeyce uzaklaştırılmış olacaktır.
Bu nedenle ikisinin de hareket kabiliyeti nispeten azalmış görünüyor. İkisi için de ortada varlık yokluk, “Beka Sorunu” var. Bu onları ittifaka zorluyor. İkisi de “Fetö” ve “YPG” korkuluklarıyla ortaklaşa tasfiyeler yapıp ayakta kalabilmek için her türlü akıl almaz girişimi yapmaya hazırlar. Ancak aralarındaki çelişki, bir bakıma hareket kabiliyetlerini de sınırlıyor. Bir yandan da, ilerdeki bir kapışmaya karşı mevzilerini korumak ve güçlendirmek; birbirlerini de kollamak zorunda kalıyorlar.
Dikkat edelim, darbeden önce Bahçeli’nin ayağı kayıyordu, Gül’lerin, Arınç’ların falan sesi daha yüksek çıkmaya başlamıştı. Çünkü Türkiye Suriye’de iyice sıkışmıştı. Ordunun içinde geleneksel güçler Suriye’ye girmeye ısrarla karşı çıkıyorlardı. Darbe içinde darbe, bir vuruşta bütün bu sorunları tasfiye etti ve aynı şekilde Rusya’ya yanaşılarak belli bir hareket alanı sağlandı.
Ancak bu bir atımlık baruttur son duruşmada. Savaşta ilerleyebilmeniz için, arkanızda “stratejik derinlik” olması gerekir. Yani sizin birlikleriniz ileri gittikçe, savaş yayıldıkça, birliklerinizin yoğunluğu ve gücü azalır. Bunun için bol yedek birlikler gerekir; onlara mermi, malzeme, yiyecek getirmek için daha uzun yollar kat edilecektir, daha çok araç olmalıdır. Kurmaylık da aslında bu hesapların yapılmasından başka bir şey değildir. Yoksa bir süre sonra soluğunuz tıkanır. Deposunda fazla bir benzini bulunmayan bir araba gibi yolda kalırsınız.
Aslında şimdi tekrar yolda kalmak üzereler. El Bab’ta takıldılar. Ama bu noktada hala zaman kazanarak kritik bir eşiği aşmanın planlarını yapıyorlar. Şu an tek umutları kalmış bulunuyor. Trump’a “gel bizi Rakka'yı almak için kara ordusu olarak kullan, biz Mehmetçikleri kurban etmekten çekinmiyoruz” dediler. Şimdi onun bu yağlı teklifi kabul etmesini bekliyorlar. Belli ki Trump ta (tıpkı bir zamanlar Türkiye’nin Barzani ve Talabani’yi istihbaratçılarla görüştürmesi gibi, İstihbarat örgütünün başkanını Erdoğan’a yollayarak, Türkiye’ye bir “aşiret devleti” muamelesi de çekerek) ağızlarına bir parmak bal çalmış olabilir ki, Erdoğan hemen ertesi gün yine bir dönüş yaparak Membiç ve Rakka demeye başladı. Her ne olursa olsun, Nisan sonundan önce kesin bir cevap alamayacakları belli gibi. Ama Nisan’ın ortasında referandum var. Şöyle bir bağıntı ortaya çıkmış bulunuyor. ABD’nin tavrı Referandum’u Referandum’un sonucu da ABD’nin tavrını belirleyici etkilerde olacaktır.
Türkiye gel beni asker olarak kullan dedi. Ama tabii bunu, “Özgür Suriye Ordusu” denen şeriatçı çapulcu sürülerinin adının ardına gizlenerek yapıyor. Tabii El Bab’ta görüldüğü gibi, bu çapulcularla bir şey yapamayacakları için, fiilen Türk Ordusunun bütün Kuzey Suriye’yi işgaliyle yapabilirler. Tabii YPG de armut toplamayacaktır. Türk ordusunun El Bab kapısındaki hezimeti ortadadır. Ergenekon ve Erdoğan, Rakka’ya en kısa yol diyerek Rojava'yı çiğnemek isteyeceklerdir. Ama her halükarda yenileceklerdir. Ama çok acılar çekilecektir.
Yol yakınken HAYIR’ın başarısı bütün bu planları bozabilir.
Ama Hayır’ın başarısı da ABD’nin Türkiye’nin asker olma teklifini kabul edip etmemesine bağlı. ABD de Türk ordusunun teklifini kabul etmenin aynı zamanda, Suriye gibi meşru bir devleti işgal ve Rusya’ya savaş anlamına geleceğini; bunun da bir dünya savaşına yol açabileceğini her halde hesap eder. Eğer bunu da göze aldığını göstermek için, Avrupa’da da Rusya’yı bir dünya savaşı ile de tehdit ederek, iyice gerilemeye zorlamak için, Türk ordusunu böyle kullanmaya karar verirse ki verebilir, HAYIR’ın kazanması güçtür. Bu nedenle, ABD’de şimdi “estabilishment” ile yani ABD’nin yerleşik kurumları ile Trump arasındaki mücadelenin sonuçları bizlerin de, hatta belki insanlığın kaderi için de belirleyici olabilir.
Ama bizlerin buradaki mücadeleleri de oradaki savaş üzerinde etkilerde bulunacaktır.
Bu arada, Erdoğan referandumda kaybedeceğini fark edince, içerdeki provokasyonlarıyla netice alamayacağını görünce hem Evet çıkarmak, (çünkü gerilimlerden karlı çıkan kendisidir); hem de ABD’yi bir emrivaki ile kendisini seçme zorunda bırakmak için, Rojava’ya saldırabilir.
Hâsılı önümüzde her şeylere hazırlıklı olmamız gereken iki ay var.
ABD’nin genel dünya çapındaki çıkarları açısından belirlenecektir, Rakka için YPG ile mi Türkiye ile mi işbirliği yapılacağı. Şimdiye kadar, Obama’nın zorla sürdürmeye çalıştığı bir yol var. İkisini de idare etme. Bunun sonuna gelenmiş gibi. Trump, ikisine de baskı yaparak, ikisini de idareden, ikisini birlikte çalışmaya zorlama gibi bir yola geçebilir.
Bu ise, Ergenekoncuların tasfiyesini; Natocu subayların tekrar yerlerine gelmesini ve Öcalan’la görüşmelerin başlamasını, HDP vekillerinin tekrar dışarı çıkarılmasını gerektirir.
Ama Trump’ın kararını referandum’un sonucu da etkileyebilir. Bütün bunların olması için ise, Erdoğan’a referandumda hayır çıkması gerekir.
Eğer ABD, YPG’ye dayanarak Rakka’yı almaya karar verirse, bu da yine Türk ordusu ve devleti içinde bir çatışmayı ve Ergenekoncuların tasfiyesi sonucunu doğurur. Tabii onlar bunu kolayca kabul etmeyecektir. Ellerindeki gücü ve konumu korumak için, her yolu deneyeceklerdir.
Özetle, ABD’nin kararları Evet veya Hayır çıkacağında tayin edici olacaktır. Ama Amerika’nın kararlarında da evet veya hayır çıkması veya çıkacağının belli olması, belli bir ağırlığa sahip olacaktır.
ABD de #Hayır oyu almış bir politikaya ve Türkiye’nin dayatmalarına karşı daha rahat hayır diyebilir.
*
Herkesi karşıya alması ve karşısında bu kadar bütün farklı amaçlardaki güçlerin yığılması, şimdiden Erdoğan’ın hareket alanını daraltmış bulunuyor. Bu da #HAYIR’ın yükselen trendinde görülüyor. Bunun sonucu olarak, Ergenekoncularla arasındaki çelişki giderek derinleşmeye de başlamış bulunuyor ve bu da yine #HAYIR’ın hareket alanını ve gücünü arttırıyor.
Ancak her ikisi için de bu son şanslarıdır. İkisi de konumlarını koruyabilmek için her yolu denemeye hazırdırlar. Operasyon el güçleri var. Bu da onları kader ortaklığına ve birlikte davranmaya zorluyor. Aralarında bir ateşkes yapıp uzlaşma yapabilirler.
Bu nedenle, referanduma kadar olan sürede, Evet çıkarmak için gerilim, gerilim için de provokasyonlar, saldırılar, bombalamalar hiç de sürpriz olmayacaktır.
*
Muhalefet şimdiden şarkılı türkülü HAYIR'lara gark olmuş bulunuyor. Elbet bunlar yılgınlık ve yenilgi ruhunun atılmasında belli bir işlev görmüşlerdir. Ama şimdi şarkı türküyle Hayır deme zamanı değil. Bir anda gözyaşları ve yılgınlık tekrar onun yerini alabilir. 7 Haziran sonrasını hatırlayın.
Bu nedenle HAYIR’ın nasıl örgütleneceği; bir örgütlenme için altyapının gerekliliği; bunun nasıl oluşturulabileceği; en geniş kitlelerin katılımıyla nasıl hareketler oluşturulabileceği esas sorun olmaya devam ediyor.
Bu nedenle bıkkınlık verse ve bugünlerin şarkılı türkülü atmosferine pek uymasa, biraz demode ve arkaik gibi kalsa da biz #HAYIR’ın örgütlenmesinin sorunları üzerine yazmaya devam edeceğiz.
14 Şubat 2017 Salı
Demir Küçükaydın
@demiraltona
https://demirden-kapilar.blogspot.de/
https://www.youtube.com/user/demiraltona
https://drive.google.com/open?id=0BxCB_Gtx8VYAcDREeTJVLW93MjA
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020