Elif ÇAKIR
Fethullahçı Terör Örgütü’nün emniyet ve yargı içindeki üyelerinin, iktidarı devirmek amacıyla gerçekleştirdikleri 17-25 Aralık operasyonlarının devam ettiği günlerde eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’yı Silivri’de ziyarete gitmiş, kendisiyle bir röportaj yapmıştım.
Devrimci Karargah davasından tutuklu olan Hanefi Avcı’nın dosyası o dönemin yani FETÖ yargısı bakımından sembol davalardan biriydi.
Avcı Fethullahçı yapının Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalarla devletin kılcal damarlarına kadar nasıl sızdığını anlatmıştı. Sayın Avcı’ya şaşkınlıkla şöyle sormuştum: “Diyelim ki emniyette sahte delil üretildi, soruşturmayı başlatan, delilleri inceleyen savcı görür, savcı görmüyorsa hakim görür. Yani dosyadaki hukuksuzluğu mutlaka birileri görür. Göz göre göre bu kadar hukuksuzluk nasıl olabilir? Nasıl oluyor? Nasıl görülmüyor?”
Avcı da şöyle demişti: “Haklısınız, sahte delil örneğinden gidelim. Diyelim ki polis yaptı, amiri anlar, amiri anlamazsa Ankara anlar. Savcı anlamazsa hakim kesin anlar. Mahkeme anlamazsa Yargıtay anlar. Yargıtay anlamazsa… liste uzayıp gider ve elbette anlayan birisi çıkar. Ama ya hepsi bu için içindeyse o zaman nasıl ortaya çıkabilir?” (Star, 3 Şubat 2014)
***
Fethullahçı yapının operasyonlarını devam ettirdikleri, iktidarı devirme konusunda umutlarının kırılmadığı günlerdi dedim. Şundan: 2014 yılında üç önemli seçim yaşandı.
Birincisi 29 Mart 2004 Belediye Seçimleri.
İkincisi 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri.
Üçüncüsü ise kamuoyunun çok ilgilendiği değil hatta hiç ilgilenmediği hatta ruhunun bile duymadığı bir seçimdi. Ama Fethullahçı yapı için o yıl gerçekleşen iki seçimden daha önemli bir seçimdi.
12 Ekim 2014 ,Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Seçimleri. HSYK seçimleri, Fethullahçı yapı için hayati öneme sahipti. Çünkü, HSYK’ya hakim olmak demek bütün yargıya sahip olmak anlamına geliyordu.
***
Bugünlerde adı sanı anılmayan, hatta unutulan, hatta mümkünse kendilerini unutturmaya çalışan, kendilerine hiç yokmuşlar muamelesi çekilsin isteyen Yargıda Birlik Platformu o dönem çıktı ortaya.
Yargının içindeki Fethullahçı yapıyı bitirmek, yargıyı birilerinin yargısı olmaktan kurtarmak, yargıya hak ettiği itibarı kazandırmak, yargıda şeffaflık ve hesap verilebilirliğin sağlanması, adalet fikri, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusunda kamuoyu bilincinin oluşturulması, yargı içindeki zümre hakimiyetini bitirmek ve ülkemizin kronik sorununu çözerek yargımızı bağımsızlığına ve tarafsızlığına kavuşturmak için…
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda çoğulcu yapı sağlanacaktı. Çoğulculuk sayesinde yargıçlar kimseden talimat almayacaktı.
Bir hakim meslek etiğine ve açıkça hukuksuz bir karara imza attığında Yargıda Birlik Platformu o hakimin ensesinde olacaktı. Yani Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ifadesiyle “Yargının lügatinden pardon sözü çıkacak”, hukuk sistemimiz adaletsizlik üretmeyecekti.
Hatta şimdinin HSK Başkanvekili olan Yargıda Birlik Platformu’nun kurucu başkanı, dönemin HSYK Başmüfettişi Mehmet Yılmaz “Yargı eliyle kumpas yapacak, delil uyduracak hakim ve savcılar dönemi bitecek. Olabilir, diyelim ki bir mahkemede hak ihlali yaşandı, bir üst mahkemeden döner, Yargıtay’dan döner, Anayasa Mahkemesi’nden döner, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hukuksuzluk yapan hakim ve savcılar hakkında gerekli işlemleri başlatacak. Yargımıza güven yerlerde sürünüyor. Biz bunu alacağız yukarılara çıkartacağız. Yargı hak ettiği itibara kavuşacak” açıklamaları yapmıştı.
Nitekim 12 Ekim 2014 HSYK Seçimlerini “Yargıda Birlik Platformu” kazandı.
Yargıda Birlik Platformu’nun HSYK Seçimlerini kazandığı dönemde yani 2014 yılında yapılan kamuoyu araştırmaları yargıya güvenin yerlerde süründüğünü gösteriyordu. Türkiye Sosyal -Siyasal Eğilimler Araştırması’ndan çıkan sonuçlar toplumun yüzde 59.7’sinin yargının bağımsız olmadığını, yine yüzde 52.5’i yargının siyasallaştığını düşündüğünü ortaya koymuştu.
Sorum şu: Bugün yargıya güven ne durumda? Daha iyi durumda olduğumuz söylenebilir mi?
Elbette Mehmet Yılmaz HSK Başkanvekili olarak her fırsatta adalete güveni sağlamak için yargıçları uyarıyor “Kıyamet günü Allah’ın gölgesinde tarafsız hüküm verenler olacak” hatırlatmaları, ikazları yapıyor.
Ama mahkemelerin aynı dosya hakkında bir uçtan başka bir uca savrulan kararlarıyla ilgili bir şey yapmıyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymayan, AYM’ye kafa tutan hakimler hakkında HSK olarak ne yapıyor?
HSK bugün bir hakim hukuk zemininde kalarak ve vicdanının sesinin dinleyerek karar vermesini mümkün hale getiren adımlar mı atıyor, yoksa tam tersi mi?
HSK hukuk sistemimiz adaletsizlik üretmesin diye hangi adımları atıyor?
***
Şimdi gelelim yazımın başlığına…
Başlığa çektiğim ifade AİHM’in Litvanyalı yargıcı Egidius K?ris’e ait. K?ris, Ahmet Altan kararında görüşünü açıklarken, ülkemizdeki hukuksuzluk zincirini, yerel mahkemelerde yaşanan hak ihlallerini görmeyen İstinaf’ı, Yargıtay’ı, Anayasa Mahkemesi’nden çıkamayan kararları anlatabilmek için Bob Dylan’ın efsane şarkısı “Blowin’in the Wind”den alıntı yaptı. Şarkıdan alıntı yapabilmek için de başlığa çektiğim ifadeyi kullandı:
“Yargıçların yalnızca yasalarla meşgul oldukları doğru değildir. Sanatsal yaratıcılığın ürünü olan bu satırlar gerçeğe yakınsa bazen bir şarkının belirli satırlarını kendi görüşlerinde anılmaya değer bulabilirler. Hatta bazı jüri üyeleri görüşlerinde en sevdikleri şarkı yazarlarından alıntı bile yapabilirler.”
K?ris’in bu sözlerini okurken, kendimi K?ris’e cevap verirken buldum: “Kesinlikle haklısınız, yargıçların sadece yasalarla meşgul olmaları zaten anormal olurdu. Siz çok naifsiniz. Bazen müzikte dinlerler demişsiniz. Bizim ülkemizde yargıçlar bazen çay toplamaya gidiyorlar. Özel hobi olarak iktidarın hoşuna gitmeyen, sevmediği siyasetçilere elbiseler giydirip paylaşan savcılarımız var mesela. Hangi birini anlatsam size?”
K?ris, Ahmet Altan kararında hem dosyadaki hem yargılama sürecinde yaşanan hukuksuzların görmezden gelinmesini şarkıdaki şu sözlerle sordu : “Evet, bir adam kaç kez başını çevirebilir// ve görmüyormuş gibi davranabilir?”
Ve şöyle diyor K?ris,”Dylan’ın sorusunun muhatabı sadece belirsiz bir ‘adam’ mı? Bence değil. Bu soru aynı şekilde kurumlar için de geçerli. Ve bu kurumlara yurt içi ve yurt dışı mahkemeler de dahil.”
AİHM’in Ahmet Altan’ın dosyasında gördüğü hukuksuzları ülkemizdeki yerel mahkemeler görmedi mi? Gördü ama başını çevirdi. İstinaf görmedi mi? Gördü ama başını çevirdi. Anayasa Mahkemesi’nin Genel Kurulu’ndaki 11 üye Ahmet Altan’ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan “emniyet ve güvenlik”, “adil yargılanma” ve “ifade özgürlüğü” haklarının ihlal edildiğini görmedi mi?
Gördüler elbette.
Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 5 üyesi (AYM Başkanı Zühtü Arslan, Engin Yıldırım, Celal Mümtaz Akıncı, M.Emin Kuz, Yusuf Şevki Hakyemez) Ahmet Altan dosyasında, Altan’ın yargılandığı söz konusu yazılarda ve konuşma içeriğinde kuvvetli suç belirtisi oluşturduğuna dair ilgili ve yeterli gerekçelerin soruşma makamlarınca ortaya koyamadıklarını karşıoy gerekçelerinde yazdılar. Altan’ın yazılarının ağır eleştiri ve kendi açısından uyarı mahiyeti taşıdığına hükmettiler.
Anayasa Mahkemesi’nin 5 üyesi de “Dosyada, Ahmet Altan’ın eylemlerinin Hükümeti devirme planının bir parçası olduğunu gösteren hiçbir kanıt olmadığına” karar veren AİHM ile aynı görüşteydi.
Ama bütün bunlara rağmen AYM Genel Kurulu’nun 11 üyesi Altan’ın tutukluğunun “hak ihlali olmadığına” karar verdiği için oy çokluğu ile başvuru reddedilmişti.
Şimdi ne oldu peki?
AYM reddetti, AİHM hak ihlali gördü ve Türkiye’nin Ahmet Altan’a 16 bin Euro tazminat ödemesine karar verdi. Karar Yargıtay 16. Ceza’ya gitti ve tahliye kararı çıktı.
Bu Türkiye için iyi oldu mu?
Ahmet Altan davası başından itibaren hukuka uygun olarak yürüseydi, dosya AİHM’e gider miydi?
Osman Kavala davasın da böyle olacak. Ve hak ihlallerinin yaşandığı bütün davalarda aynısı olacak, AYM başvuruları reddetse, “hak ihlali yok” kararları çıksa bile, AİHM’den “hak ihlali var” kararlarıyla dönecek.
Yargıya yakışan, yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına özen göstererek, kanunları evrensel hukuk ilkelerine göre uygulamaktır.
***
Bu vesile ile Ahmet Altan’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024