Erol KATIRCIOĞLU
eçenlerde Taraf’ın Hertaraf’ında Mücahit Bilici’nin kısa bir yazısı çıktı. Türkiye’de İslamcı siyasetin, dün, “geleceğin” peşinde koşarken, bugün beklenen “geleceğin” geldiğini, onun da“şimdinin ve sıradanlığın denizinde” boğulma anlamını taşımaya başladığını ve bu nedenle de“geleneğe” yöneldiğini yazdı.
Doğrusu oldukça etkileyici bir argüman. Gerçekten de AKP iktidarının başlangıçta reformlarla yeni bir Türkiye yaratmaya yönelik adımlarının, insanı bugün artık “şimdinin ve sıradanlığın denizinde”boğulur hâle getirmeye başladığı açık. Mağdur İslami kimliğin taleplerini sahiplenerek onlara daha özgür bir “gelecek” vaat eden Erdoğan şimdi artık “sıradan” konuları konuşan, geleceği değil“milliyetçi bir geleneği” arkasına almaya çalışan bir lidere dönüşmüş durumda.
Kimlikler üzerinden siyasetin kaçınılmaz sonuçlarından biri bence bu. Mevcut yapı içinde mağdur olan bir kimliğin mağduriyetlerini giderecek siyasi talepler, o kimliğin iktidara gelmesiyle nihayetlenince demokratik alan da genişliyor. Ama bunu başaran kadroların tüm toplumu kucaklayacak bir vizyonları yoksa sonuçta içinde yaşadığımız dünyanın “şimdiki zamanı ve sıradanlığı” ile baş başa kalınıyor. Bugün AKP kadrolarına da olan bu değil mi?
Kapitalizmin bin bir türlü oyunu ile zaten sıradanlığın eteklerinde dolaşan hayatlarımızın daha anlamlı olabilmesi yeni bir toplumsal hayalle mümkün. Bu hayal ise “kimliklerimizi aşan”, alabildiğine özgür ve belki tarihe de inat yeni bir demokratik toplum üretebilmekten geçiyor. Kimlikler arası kavgalardan değil.
Üstelik bu söylediklerim yalnızca AKP’yle de ilgili değil. Bugün Kürt siyaseti de “laik” kesim siyaseti de bence kimlik siyaseti yapmaktalar ve herkesi kapsayan “demokrat” bir siyaset üretememekteler. Siyasi alandaki en önemli sorun da bence bu.
Siyaset “kimliklere” kilitlendikçe buradan tüm kimliklerin taleplerini siyasete taşımak üzere“kimlikler-üstü” bir siyasetin oluşması da zorlaşıyor. Çünkü bir kimlik, adım atarken diğer kimliğin de bu adıma ne karşılık vereceğini düşünerek adım attığından kendi kararı diğerinin kararına bağlı hâle geliyor. Dolayısıyla hiçbirinin bağımsız bir biçimde çözüm üretecek özgürlüğü kalmıyor. Her iki taraf da; o “barış” derse ben “barış” derim aksi takdirde benim seçeneğim “savaş”tır diyorsa buradan her iki taraf için de “barış” çıkarmak mümkün değildir.
Doğrusu kimlik siyasetleri için söylediğim bu düşünceler özellikle Kürt siyaseti bakımından böyle. Önceleri “PKK ile mücadele, BDP ile müzakere” diye ifade edilen hükümet yaklaşımı, son BDP milletvekilleriyle gerillaların kucaklaşmasından sonra ”her durumda mücadele”ye dönüşmüş durumda. Karşınızdakine “her durumda mücadele” diyorsanız karşınızdakinden de “barış”demesini beklemeniz ve dolayısıyla böyle bir ilişkiden “barış” üretmeniz gerçekçi bir beklenti olmadığı gibi mümkün de değildir.
Bu da kimlik siyasetinin ikinci çıkmazı bence. Yani kimlik siyaseti kimliğin kendi çıkarları üzerinden siyaset yapmayı meşru kıldıkça “çatışmacı” bir siyaset ima ediyor. Yukarıdaki verdiğim örnek de sanırım bunu yeterince açıklıyor.
Türkiye’de Osmanlı bakiyesi topluma, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana bütün çeşitliliğine rağmen yukarıdan aşağıya doğru tek tip bir Türk milliyetçiliği gömleği giydirilmeye çalışılmış olması “kimlik siyaseti”nin nedeni. Bugün bu anlayış altında “mağdur” olmuş ya da kendini “mağdur hissetmiş”topluluklar kendi mağduriyetlerini gidermek için siyaset yapıyorlar. Ama çokluk her birinin mağduriyet nedeni bir diğerinin de mağduriyet nedeni olduğunu görmeden bunu yapıyor. O zaman bugünkü, kör dövüşü mü dersiniz kayıkçı dövüşü mü dersiniz, ortam aslında bu tür bir siyaset alanının doğal özelliği oluyor.
Bunu aşmak ise, refahı, özgürlüğü, eşitliği ve demokrasiyi arzulayan yeni bir siyaset anlayışını gerekli kılıyor. Bunun kolay olmayan bir amaç olduğu da ortada.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
28.10.2025
23.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
30.09.2025
23.09.2025
9.09.2025
3.09.2025
26.08.2025