Fehim TAŞTEKİN
Lübnan yarım kalmış hesapların ülkesi. Lübnan’a her geldiğimde 15 yıllık iç savaşın ardından bunca zaman geçmesine rağmen o meşum günlerin yükünü görüyor, hissediyorum. Yanı başında kanayan ülke Suriye. Suriye’nin krizi her açıdan Lübnan’ınkinden çok farklı.
28 Aralık’ta Beyrut’tan Anti-Lübnan Dağları’na tırmandıkça hava buz kesiyor. Yol kalabalık. “Bu kadar kamyon Suriye yolcusuysa işler epey değişmiş demektir” diye söyleniyorum. Şoför “Yok” diyor. “Bunlar Chtaura’ya giden ve gelen araçlar.” Hakikaten Chtaura’dan sonra Masnaa ve Cideyde Yabus sınır kapılarına kadar yol tenha. Hâlbuki güzergâh sorunsuz, çatışmalardan uzak. Bu yolların vızır vızır işlemesi gerekiyor. Şoföre sordum:
- Sınır niye bu kadar tenha?
- Bilmem.
Şam çetin bir savaşla cebelleşen bir ülkenin başkenti gibi karşılamıyor bizi. Şam’dan bakıp ülkenin geri kalanına dair fikir yürütmek yanıltıcı olabilir. Karınca yuvasını andıran caddeler, çöplerin düzenli kaldırıldığı temiz sokaklar, işlek dükkânlar, doludizgin akan hayat “Burada asayiş berkemal” dedirtiyor ama bu yöndeki ilk izlenim yanıltıcı. “Özgürlükçü” dünyanın üstünkörü Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) diye sunduğu, Suriyelilerin ise “silahlılar” (musellahin) ya da “teröristler” diye kodladığı İslam Ordusu ve Nusra (Şam’ın Fethi) gibi örgütlerin kontrol ettiği Şam kırsalından ansızın gelip can alan roketler, yer yer yaşanan patlamalar, hayatı çekilmez kılan elektrik ve su kesintileri, artan fiyatlar, kontrol noktalarındaki aramalar ve bundan kaynaklanan trafik, çatışma bölgelerinden kaçan iki milyonu aşkın insanın getirdiği yükler savaşın başkente yansımaları. Yine de devlet mekanizmaları işliyor; toplumsal canlılık ve ekonomik devinim hızından bir şey kaybetmiş değil.
Su ve ateşkes
Halep’in Nusra Cephesi, Ahrar Ul-Sham ve Nureddin Zengi gibi silahlı gruplardan kurtarıldıktan sonra başkentin gündemine damgasını vuran iki şey var: Rusya, İran ve Türkiye’nin Moskova’da başlatıp Astana’da devam ettirmeyi kararlaştırdığı yeni süreçten çıkan ateşkes ve musluktan akan “terör.” Şam’daki kaynaklara göre Nusra Cephesi, Fije Pınarı’nın da bulunduğu Barada Vadisi’nde su kaynaklarına petrol karıştırdı ve tesisleri bombaladı.
30 Aralık’ta başlayan ateşkese dahil edilmeyen Nusra’nın 5 buçuk milyon insanı etkileyen su terörü, Türkiye’nin resmi haber kurumu Anadolu Ajansı tarafından iki haberle şöyle servis edildi:
- “Suriye'nin yeni 'Halep'i: Barada Vadisi… Esed ordusu ve Hizbullah, 6 gündür Şam'ın batı kırsalındaki Barada Vadisi'ne yoğun şekilde saldırıyor.”
- “Esed'in ateşkes ihlalleri Barada Vadisi'nde yoğunlaştı… Hizbullah ve Suriye ordusu, bölgedeki su kaynaklarının kontrolünü ele geçirmek için Barada Vadisi'ni temmuz ayı sonunda kuşatma altına almış, tüm giriş çıkışları kapatmıştı.”
Dünya medyasını sabahtan akşama kadar meşgul eden ateşkesin Şam’da büyük bir heyecan yarattığı söylenemez. Umursanmadığından değil, Türkiye’nin silahlı grupları dizginleme konusundaki taahhüdünü yerine getirebileceğine inanmamalarından. Suriye ordusunu asıl zorlayan örgütlerin başında Nusra ve IŞİD geliyor; onlar da ateşkese dahil değiller. Şam’ın ateşkese bakışı “Hiç yoktan iyidir ama derde deva değildir” diye özetlenebilir.
Ateşkesin siyasi çözüm sürecinin önünü açması ihtimalinden bağımsız olarak Suriye’nin silahlı isyan bitinceye kadar sonuna kadar götürmeye kararlı olduğu bir savaş, bir de silahlı grupların silah bırakmasına yönelik bir iç barış süreci var. Şam’daki havaya bakılırsa Astana’da dörtlü zirve olsun ya da olmasın sözünü ettiğimiz çift yönlü strateji devam edecek. Bugüne kadar onlarca yerde silahlı gruplarla pazarlık yapıldı, bunlardan sonuç da alındı. Başkentteki su krizini önlemek için Barada’da yapılan arabuluculuk bunun son örneği.
Bunun dışında ateşkesle ilgili tartışmalarda Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Astana’ya gidip gitmemesi de spekülasyon konusu. Esad’ın Astana’ya koşullara bağlı olarak kendisinin gidebileceği, olmazsa Dışişleri Bakanı Velid Muallim’i gönderebileceği konuşuluyor. Muallim’in sağlık sorunları nedeniyle başka bir isim de gidebilir. Suriyelilere bakılırsa Esad’ın Erdoğan’la aynı masaya oturmasına insanların gönlü el vermiyor. Ancak devletlerarası ilişkiler ve ulusal çıkarların hatırına iki lider masada buluşursa bunu, Esad’ın değil Erdoğan’ın yenilgisi olarak göreceklerini de ekliyorlar.
Şam’da üst düzey askeri bir yetkili “Esad gider mi?” sorusuna gülerek şu yanıtı verdi: “Esad gitmese de olur, Putin gidiyor ya! Putin’in orada olması Suriye için garantidir.” Putin’in Suriye’de bazı çevrelerde “Ebu Ali” kod adıyla anılması boşuna değil!
Olağandışı bir yılbaşı
Halep’te elde edilen zafer Şam’daki havayı da etkiliyor. Yılbaşı için her zamankinden daha fazla hazırlık vardı. Dükkânlar geç saatlere kadar açık, eski Şam’ın daracık sokakları kaynıyor. El ele tutuşup gezen genç kadın ve erkeklerin sayısında ciddi bir artış dikkatimi çekti. Aileler gençlere eskisi gibi karışmıyor; sosyal denetim ve baskılar azalmış görünüyor. Bu da savaşın yan etkisi!
Eski şehirde daracık sokaklarda küçük ve mütevazı kapıların açıldığı geniş avlulu konaklar Suriye’nin sosyal ve siyasal halini betimliyor. Dışarıdan basit bir duvar, içerde başka bir dünya. Konakların çoğu ya lokanta, kahvehane ya da otel olarak işletiliyor. Biz dolaşırken yılbaşına özel program yapmayan tek bir yer yoktu. Hepsi rezervliydi. Akşam yemeği için girdiğimiz üç yerin yanıtı aynı oldu: “Maalesef özel program var, yerimiz yok, servis yapamıyoruz.”
Yemekten sonra oturulacak bir kafe de yok. Tematik bir kafeyi kafadarlar kapatmış, müzik eşliğinde dans ediyordu. Müşterilerin eğlencesine eşlik eden kafe sahibi, Türk olduğumuzu öğrenince onca curcuna arasında iğneyi batırdı: “Altı yıl önce Erdoğancı’ydım. İki ülke dosttu. O zaman buraya gelip giden bir Türk arkadaşımız, ‘Yavaş ol, her şey göründüğü gibi değil’ diye uyardı. Haklı çıktı, biz fena halde yanıldık. Her şeye rağmen Türk halkının iyiliğini istiyorum ama Erdoğan’ın bize yaptığı kötülük maalesef Türkiye’ye de ulaşacak.”
Suriye’de “Türk olmak” bugünlerde biraz sıkıntılı. Elbette kimse sizi taciz etmiyor, size saldırmıyor ya da hakaret etmiyor ama herkesin Ankara’nın dostluktan düşmanlığa geçişine dair söyleyecek birkaç acı sözü var.
Şamlılar yeni yıla havai fişekler ve gerçek fişeklerle girdi. Yılbaşının cafcaflı görüntüsünü geri alsanız da Şam’da hayat en kötü günlerinde bile deviniminden çok az şey kaybetti. Şam en eskiye yaslanıp en yeniye uzanan bir kent. Savaş zamanında bile! Birkaç kez Emevi Camii’nin arka tarafındaki çarşının girişinde yer alan Nofara Kahvehanesi’ne uğradım. Her akşam kırmızı fes ve beyaz cübbesini giyinen meddah kürsüde hikâye okuma geleneğini sürdürüyor. Bir farkla; hikâyeci Ebu Şadi iki yıl önce ölmüş.
Yerinde Ebu Sami oturuyor. Çay için nargile tüttürenlere Memluk Sultanı Baybars’ın hikâyesini okuyordu.
Ticaret hayatı da canlı sayılır. Mithat Paşa ve Hamidiye Çarşısı her zamanki gibi kalabalık. Süleymaniye Külliyesi’ne uğradım. Turizm Bakanlığı külliyedeki dükkânları yenilemiş. Hamalı dokumacı Münir Müsaddi tezgâhının başında peşkir dokumaya devam ediyor.
Yeni yılın ilk gününde sabahın köründe Halep yolcusuyum. Yol arkadaşım Şam’da gazetecilik yapan Hediye Levent.
Bab Tuma’nın sokakları tenha, yerlerde yılbaşı gecesinden kalan mermi kovanları. İslam Devleti’nin (İD) zaman zaman çölden gelerek kestiği Humus-Hanasır yolu geçen yıla göre daha istikrarlı. 2015’teki seyahatim sırasında yolda tamir çalışmaları vardı. Hasat mevsimi geçtiğinden yük kamyonlarının sayısı daha az. Yolun güvenliğini sık aralıklarla kurulmuş gözetleme noktalarındaki askerler sağlıyor.
Humus ve Hama üzerinden Halep’e çıkan otoban kırsaldaki Nusra ve müttefiklerinin hakimiyeti yüzünden kapalı. Alternatif yol Humus’un kuzeyindeki Nusra ile kuzeydoğuda İD’in kontrol ettiği bölgelerin arasından önce Selemiye’ye, ardından doğudaki Isriye’ye, sonra Rakka yolu sapağından kuzeydeki Hanasır ve Safira’ya, ardından Halep’e çıkıyor. Sürücülerin bir an önce bitirmek için gaza bastığı bir yol. Bu yolu açmak için verilen savaş Hanasır ve Safira’yı harabeye çevirdi. Havaalanı yolu açılmış ama kurtarılmış bölgeler ulaşıma el vermediğinden yine güneyde Sukkari ve Selahaddin’in altından Halep’e giriyoruz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025