Gülay GÖKTÜRK
Dokunulmazlık kriterleri
7.12.2012
3837
AK Parti'nin BDP'li vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırma teşebbüsü, dokunulmazlık konusundaki bütün problemleri, tutarsızlıkları, çifte standartları iyice su yüzüne çıkardı ve bu da çok iyi oldu.
Böylece, bu vesileyle konuyu daha kökten bir şekilde ele almak; adil ve tutarlı düzenleme yapmak zorunda kalacağız.
Her şeyden önce, Meclis'te 900 fezleke beklerken sadece BDP'lilerinkinin gündeme getirilmesi elbette olacak şey değildi.
Bunun üzerine formül arayışları başladı.
Ne var ki, ortaya atılan formüllerin birçoğu son derece keyfi kıstaslar içeriyor.
Mesela, Burhan Kuzu'nun ortaya attığı formül...
"Eğer istenirse tüm dokunulmazlık dosyalarının incelenmesi için hazırlık komisyonları kurulabilir ancak Avrupa ülkelerinde olduğu gibi terör ve cinsel taciz iddiaları ile ilgili dosyaların incelenmesi daha yerinde olacaktır" diyor Kuzu. Konuşmasının bir başka yerinde ise kamuoyu tepkisinin kıstas olarak alınabileceğini söylüyor. "Ki burada bizim de çalışmalarımızda kriter olarak aldığımız budur. Türkiye genelinde teröristlerle kucaklaşan BDP'lilere kamuoyundan çok tepki geldi" diye ekliyor.
Terör ve tacizin farkı ne?
Önümüzde iki farklı kriter var ve ikisi de birbirinden problemli.
Bir kere, neden sadece terör ve taciz dosyaları? Terör ve tacizin bütün suçlardan daha ağır suç olduğu mu düşünülüyor? Mesela terör darbe yapmaktan ya da taciz cinayetten daha mı ağır suç? Öyleyse neden cinayetin cezası tacizden ağır?
Yoksa terör ve tacizin milletvekilliğiyle hiçbir şekilde bağdaşmayacağı, diğer suçların biraz olsun bağdaşacağı mı düşünülüyor? Mesela casusluk, işkencecilik ya da yolsuzluk milletvekilliği görevi ile daha çok mu bağdaşıyor?
Açıkça görülüyor ki, terör ve taciz suçlarının bütün diğer suçlardan ayrılıp dokunulmazlığın sadece bu iki suç için kaldırılmasının hiçbir mantıklı gerekçesi yok. Avrupa ülkelerinde böyle olması, bu ayrıma bir mantık kazandırmıyor; olsa olsa Avrupa ülkelerinin de bu meseleyi doğru dürüst çözemediğini gösteriyor.
Kuzu'nun getirdiği "kamuoyu tepkisi" kriteri ise en az birincisi kadar sorunlu. Bir milletvekilinin kaderi kamuoyunun gelgeç tepkilerine bakarak tayin edilebilir mi? Ayrıca tepkinin zayıf mı, güçlü mü olduğuna neye göre karar verilecek? Bu bir bakıma, kamuoyunu manipüle etme gücüne sahip olan basının kimin dokunulmazlığının kaldırılacağına, kimin kaldırılmayacağına karar vermesi anlamına gelir. O zaman hukuk nerede kalır; eşitlik, adalet nerede kalır? Bu durumda azınlıkta olan siyasi partilerin milletvekilleri her zaman topun ağzında olurken, çoğunluk desteğini almış siyasi parti milletvekilleri kamuoyu çoğunluğunun sağladığı bir "dokunulmazlık zırhı"na sahip olacak demektir.
MHP'nin kriteri
Gelelim; MHP'nin savunduğu kritere...
MHP, milletvekili dokunulmazlığının "ağır cezayı gerektiren suçüstü ve terör eylemlerine katılma ve de terörü destekleme halleri ile devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetlerde" kaldırılmasını savunuyor.
"Terörü destekleme" denilen şeyin farklı yorumlarının başımıza ne kadar iş açtığını Terörle Mücadele Kanunu'nun uygulaması boyunca gördük. "Sayın Öcalan" diyenler bile teröre destekten yargılandı bu ülkede. "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" diye başlayıp "laik ve demokratik cumhuriyete" diye devam eden o kalıp cümlenin ifade ve örgütlenme özgürlüğü üzerinde nasıl Demokles'in kılıcı gibi sallandığını da çok iyi biliyoruz.
Eğer MHP iktidar olsa ve böyle bir kriter getirmeyi başarsa, eminim ki kendi milletvekilleri dışındaki bütün vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırabilirdi bu kritere dayanarak. Malum, şu anda AK Parti başta olmak üzere bütün partileri "bölücü" ve "vatan haini" olarak görüyor.
Peki doğru kriter nedir?
Doğrusu, hiçbir ayrım yapılmaksızın suç isnat edilen bütün milletvekillerinin yargı karşısına çıkartılabilmesidir. Hakkında dava açılan bütün milletvekilleri gider yargılanır; hüküm giyerse milletvekili olduğu süre içerisinde cezası infaz edilmez, tutuklanma gerçekleşmez ama zaman aşımı da işlemez ve görevi bittiği zaman da cezasını çeker.
Bunun dışında getirilecek olan her türlü ayrım siyasi istismara açık, adaletsiz ve keyfi olacaktır
.
Her şeyden önce, Meclis'te 900 fezleke beklerken sadece BDP'lilerinkinin gündeme getirilmesi elbette olacak şey değildi.
Bunun üzerine formül arayışları başladı.
Ne var ki, ortaya atılan formüllerin birçoğu son derece keyfi kıstaslar içeriyor.
Mesela, Burhan Kuzu'nun ortaya attığı formül...
"Eğer istenirse tüm dokunulmazlık dosyalarının incelenmesi için hazırlık komisyonları kurulabilir ancak Avrupa ülkelerinde olduğu gibi terör ve cinsel taciz iddiaları ile ilgili dosyaların incelenmesi daha yerinde olacaktır" diyor Kuzu. Konuşmasının bir başka yerinde ise kamuoyu tepkisinin kıstas olarak alınabileceğini söylüyor. "Ki burada bizim de çalışmalarımızda kriter olarak aldığımız budur. Türkiye genelinde teröristlerle kucaklaşan BDP'lilere kamuoyundan çok tepki geldi" diye ekliyor.
Terör ve tacizin farkı ne?
Önümüzde iki farklı kriter var ve ikisi de birbirinden problemli.
Bir kere, neden sadece terör ve taciz dosyaları? Terör ve tacizin bütün suçlardan daha ağır suç olduğu mu düşünülüyor? Mesela terör darbe yapmaktan ya da taciz cinayetten daha mı ağır suç? Öyleyse neden cinayetin cezası tacizden ağır?
Yoksa terör ve tacizin milletvekilliğiyle hiçbir şekilde bağdaşmayacağı, diğer suçların biraz olsun bağdaşacağı mı düşünülüyor? Mesela casusluk, işkencecilik ya da yolsuzluk milletvekilliği görevi ile daha çok mu bağdaşıyor?
Açıkça görülüyor ki, terör ve taciz suçlarının bütün diğer suçlardan ayrılıp dokunulmazlığın sadece bu iki suç için kaldırılmasının hiçbir mantıklı gerekçesi yok. Avrupa ülkelerinde böyle olması, bu ayrıma bir mantık kazandırmıyor; olsa olsa Avrupa ülkelerinin de bu meseleyi doğru dürüst çözemediğini gösteriyor.
Kuzu'nun getirdiği "kamuoyu tepkisi" kriteri ise en az birincisi kadar sorunlu. Bir milletvekilinin kaderi kamuoyunun gelgeç tepkilerine bakarak tayin edilebilir mi? Ayrıca tepkinin zayıf mı, güçlü mü olduğuna neye göre karar verilecek? Bu bir bakıma, kamuoyunu manipüle etme gücüne sahip olan basının kimin dokunulmazlığının kaldırılacağına, kimin kaldırılmayacağına karar vermesi anlamına gelir. O zaman hukuk nerede kalır; eşitlik, adalet nerede kalır? Bu durumda azınlıkta olan siyasi partilerin milletvekilleri her zaman topun ağzında olurken, çoğunluk desteğini almış siyasi parti milletvekilleri kamuoyu çoğunluğunun sağladığı bir "dokunulmazlık zırhı"na sahip olacak demektir.
MHP'nin kriteri
Gelelim; MHP'nin savunduğu kritere...
MHP, milletvekili dokunulmazlığının "ağır cezayı gerektiren suçüstü ve terör eylemlerine katılma ve de terörü destekleme halleri ile devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetlerde" kaldırılmasını savunuyor.
"Terörü destekleme" denilen şeyin farklı yorumlarının başımıza ne kadar iş açtığını Terörle Mücadele Kanunu'nun uygulaması boyunca gördük. "Sayın Öcalan" diyenler bile teröre destekten yargılandı bu ülkede. "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" diye başlayıp "laik ve demokratik cumhuriyete" diye devam eden o kalıp cümlenin ifade ve örgütlenme özgürlüğü üzerinde nasıl Demokles'in kılıcı gibi sallandığını da çok iyi biliyoruz.
Eğer MHP iktidar olsa ve böyle bir kriter getirmeyi başarsa, eminim ki kendi milletvekilleri dışındaki bütün vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırabilirdi bu kritere dayanarak. Malum, şu anda AK Parti başta olmak üzere bütün partileri "bölücü" ve "vatan haini" olarak görüyor.
Peki doğru kriter nedir?
Doğrusu, hiçbir ayrım yapılmaksızın suç isnat edilen bütün milletvekillerinin yargı karşısına çıkartılabilmesidir. Hakkında dava açılan bütün milletvekilleri gider yargılanır; hüküm giyerse milletvekili olduğu süre içerisinde cezası infaz edilmez, tutuklanma gerçekleşmez ama zaman aşımı da işlemez ve görevi bittiği zaman da cezasını çeker.
Bunun dışında getirilecek olan her türlü ayrım siyasi istismara açık, adaletsiz ve keyfi olacaktır
.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015