Gülay GÖKTÜRK
Dokunulmazlık kriterleri
7.12.2012
3830
AK Parti'nin BDP'li vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırma teşebbüsü, dokunulmazlık konusundaki bütün problemleri, tutarsızlıkları, çifte standartları iyice su yüzüne çıkardı ve bu da çok iyi oldu.
Böylece, bu vesileyle konuyu daha kökten bir şekilde ele almak; adil ve tutarlı düzenleme yapmak zorunda kalacağız.
Her şeyden önce, Meclis'te 900 fezleke beklerken sadece BDP'lilerinkinin gündeme getirilmesi elbette olacak şey değildi.
Bunun üzerine formül arayışları başladı.
Ne var ki, ortaya atılan formüllerin birçoğu son derece keyfi kıstaslar içeriyor.
Mesela, Burhan Kuzu'nun ortaya attığı formül...
"Eğer istenirse tüm dokunulmazlık dosyalarının incelenmesi için hazırlık komisyonları kurulabilir ancak Avrupa ülkelerinde olduğu gibi terör ve cinsel taciz iddiaları ile ilgili dosyaların incelenmesi daha yerinde olacaktır" diyor Kuzu. Konuşmasının bir başka yerinde ise kamuoyu tepkisinin kıstas olarak alınabileceğini söylüyor. "Ki burada bizim de çalışmalarımızda kriter olarak aldığımız budur. Türkiye genelinde teröristlerle kucaklaşan BDP'lilere kamuoyundan çok tepki geldi" diye ekliyor.
Terör ve tacizin farkı ne?
Önümüzde iki farklı kriter var ve ikisi de birbirinden problemli.
Bir kere, neden sadece terör ve taciz dosyaları? Terör ve tacizin bütün suçlardan daha ağır suç olduğu mu düşünülüyor? Mesela terör darbe yapmaktan ya da taciz cinayetten daha mı ağır suç? Öyleyse neden cinayetin cezası tacizden ağır?
Yoksa terör ve tacizin milletvekilliğiyle hiçbir şekilde bağdaşmayacağı, diğer suçların biraz olsun bağdaşacağı mı düşünülüyor? Mesela casusluk, işkencecilik ya da yolsuzluk milletvekilliği görevi ile daha çok mu bağdaşıyor?
Açıkça görülüyor ki, terör ve taciz suçlarının bütün diğer suçlardan ayrılıp dokunulmazlığın sadece bu iki suç için kaldırılmasının hiçbir mantıklı gerekçesi yok. Avrupa ülkelerinde böyle olması, bu ayrıma bir mantık kazandırmıyor; olsa olsa Avrupa ülkelerinin de bu meseleyi doğru dürüst çözemediğini gösteriyor.
Kuzu'nun getirdiği "kamuoyu tepkisi" kriteri ise en az birincisi kadar sorunlu. Bir milletvekilinin kaderi kamuoyunun gelgeç tepkilerine bakarak tayin edilebilir mi? Ayrıca tepkinin zayıf mı, güçlü mü olduğuna neye göre karar verilecek? Bu bir bakıma, kamuoyunu manipüle etme gücüne sahip olan basının kimin dokunulmazlığının kaldırılacağına, kimin kaldırılmayacağına karar vermesi anlamına gelir. O zaman hukuk nerede kalır; eşitlik, adalet nerede kalır? Bu durumda azınlıkta olan siyasi partilerin milletvekilleri her zaman topun ağzında olurken, çoğunluk desteğini almış siyasi parti milletvekilleri kamuoyu çoğunluğunun sağladığı bir "dokunulmazlık zırhı"na sahip olacak demektir.
MHP'nin kriteri
Gelelim; MHP'nin savunduğu kritere...
MHP, milletvekili dokunulmazlığının "ağır cezayı gerektiren suçüstü ve terör eylemlerine katılma ve de terörü destekleme halleri ile devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetlerde" kaldırılmasını savunuyor.
"Terörü destekleme" denilen şeyin farklı yorumlarının başımıza ne kadar iş açtığını Terörle Mücadele Kanunu'nun uygulaması boyunca gördük. "Sayın Öcalan" diyenler bile teröre destekten yargılandı bu ülkede. "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" diye başlayıp "laik ve demokratik cumhuriyete" diye devam eden o kalıp cümlenin ifade ve örgütlenme özgürlüğü üzerinde nasıl Demokles'in kılıcı gibi sallandığını da çok iyi biliyoruz.
Eğer MHP iktidar olsa ve böyle bir kriter getirmeyi başarsa, eminim ki kendi milletvekilleri dışındaki bütün vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırabilirdi bu kritere dayanarak. Malum, şu anda AK Parti başta olmak üzere bütün partileri "bölücü" ve "vatan haini" olarak görüyor.
Peki doğru kriter nedir?
Doğrusu, hiçbir ayrım yapılmaksızın suç isnat edilen bütün milletvekillerinin yargı karşısına çıkartılabilmesidir. Hakkında dava açılan bütün milletvekilleri gider yargılanır; hüküm giyerse milletvekili olduğu süre içerisinde cezası infaz edilmez, tutuklanma gerçekleşmez ama zaman aşımı da işlemez ve görevi bittiği zaman da cezasını çeker.
Bunun dışında getirilecek olan her türlü ayrım siyasi istismara açık, adaletsiz ve keyfi olacaktır
.
Her şeyden önce, Meclis'te 900 fezleke beklerken sadece BDP'lilerinkinin gündeme getirilmesi elbette olacak şey değildi.
Bunun üzerine formül arayışları başladı.
Ne var ki, ortaya atılan formüllerin birçoğu son derece keyfi kıstaslar içeriyor.
Mesela, Burhan Kuzu'nun ortaya attığı formül...
"Eğer istenirse tüm dokunulmazlık dosyalarının incelenmesi için hazırlık komisyonları kurulabilir ancak Avrupa ülkelerinde olduğu gibi terör ve cinsel taciz iddiaları ile ilgili dosyaların incelenmesi daha yerinde olacaktır" diyor Kuzu. Konuşmasının bir başka yerinde ise kamuoyu tepkisinin kıstas olarak alınabileceğini söylüyor. "Ki burada bizim de çalışmalarımızda kriter olarak aldığımız budur. Türkiye genelinde teröristlerle kucaklaşan BDP'lilere kamuoyundan çok tepki geldi" diye ekliyor.
Terör ve tacizin farkı ne?
Önümüzde iki farklı kriter var ve ikisi de birbirinden problemli.
Bir kere, neden sadece terör ve taciz dosyaları? Terör ve tacizin bütün suçlardan daha ağır suç olduğu mu düşünülüyor? Mesela terör darbe yapmaktan ya da taciz cinayetten daha mı ağır suç? Öyleyse neden cinayetin cezası tacizden ağır?
Yoksa terör ve tacizin milletvekilliğiyle hiçbir şekilde bağdaşmayacağı, diğer suçların biraz olsun bağdaşacağı mı düşünülüyor? Mesela casusluk, işkencecilik ya da yolsuzluk milletvekilliği görevi ile daha çok mu bağdaşıyor?
Açıkça görülüyor ki, terör ve taciz suçlarının bütün diğer suçlardan ayrılıp dokunulmazlığın sadece bu iki suç için kaldırılmasının hiçbir mantıklı gerekçesi yok. Avrupa ülkelerinde böyle olması, bu ayrıma bir mantık kazandırmıyor; olsa olsa Avrupa ülkelerinin de bu meseleyi doğru dürüst çözemediğini gösteriyor.
Kuzu'nun getirdiği "kamuoyu tepkisi" kriteri ise en az birincisi kadar sorunlu. Bir milletvekilinin kaderi kamuoyunun gelgeç tepkilerine bakarak tayin edilebilir mi? Ayrıca tepkinin zayıf mı, güçlü mü olduğuna neye göre karar verilecek? Bu bir bakıma, kamuoyunu manipüle etme gücüne sahip olan basının kimin dokunulmazlığının kaldırılacağına, kimin kaldırılmayacağına karar vermesi anlamına gelir. O zaman hukuk nerede kalır; eşitlik, adalet nerede kalır? Bu durumda azınlıkta olan siyasi partilerin milletvekilleri her zaman topun ağzında olurken, çoğunluk desteğini almış siyasi parti milletvekilleri kamuoyu çoğunluğunun sağladığı bir "dokunulmazlık zırhı"na sahip olacak demektir.
MHP'nin kriteri
Gelelim; MHP'nin savunduğu kritere...
MHP, milletvekili dokunulmazlığının "ağır cezayı gerektiren suçüstü ve terör eylemlerine katılma ve de terörü destekleme halleri ile devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetlerde" kaldırılmasını savunuyor.
"Terörü destekleme" denilen şeyin farklı yorumlarının başımıza ne kadar iş açtığını Terörle Mücadele Kanunu'nun uygulaması boyunca gördük. "Sayın Öcalan" diyenler bile teröre destekten yargılandı bu ülkede. "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" diye başlayıp "laik ve demokratik cumhuriyete" diye devam eden o kalıp cümlenin ifade ve örgütlenme özgürlüğü üzerinde nasıl Demokles'in kılıcı gibi sallandığını da çok iyi biliyoruz.
Eğer MHP iktidar olsa ve böyle bir kriter getirmeyi başarsa, eminim ki kendi milletvekilleri dışındaki bütün vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırabilirdi bu kritere dayanarak. Malum, şu anda AK Parti başta olmak üzere bütün partileri "bölücü" ve "vatan haini" olarak görüyor.
Peki doğru kriter nedir?
Doğrusu, hiçbir ayrım yapılmaksızın suç isnat edilen bütün milletvekillerinin yargı karşısına çıkartılabilmesidir. Hakkında dava açılan bütün milletvekilleri gider yargılanır; hüküm giyerse milletvekili olduğu süre içerisinde cezası infaz edilmez, tutuklanma gerçekleşmez ama zaman aşımı da işlemez ve görevi bittiği zaman da cezasını çeker.
Bunun dışında getirilecek olan her türlü ayrım siyasi istismara açık, adaletsiz ve keyfi olacaktır
.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015