Gülay GÖKTÜRK
Partilerin aday listelerinin seçimde alacakları sonucu hemen hemen hiç etkilemeyeceğini biliyoruz. Seçmenin, hele böylesi bir politik kutuplaşmanın varlığında, adaya değil partiye oy vereceği aşikâr. Ama listeler bize seçim sonuçlarıyla ilgili olmasa da, partilerin gelecek dönem stratejileriyle ilgili bazı ipuçları veriyor. Tabii en önemli ipuçları da seçim sonrasında da iktidar partisi olacağı neredeyse kesin olduğu için, AK Parti listelerinde gizli.
AK Parti listelerini inceleyen bütün yorumcuların üzerinde birleştikleri nokta şu:
AK Parti’nin girdiği ilk seçimlerde yaptığı listeler Milli Görüş Hareketi’nden gelen öz güçlerinin yanı sıra, yaptığı çeşitli ittifakları yansıtıyordu. Partinin o dönemde hem topluma “birleştirici” bir imaj vermek açısından; hem Batı dünyası nezdinde daha güven verici bir tablo çizebilmek açısından; hem de yetişmiş siyasetçi ve entelektüel kadro eksikliği açısından ittifaklara ihtiyacı vardı. Öz güçlerinin yanına, 28 Şubat’a karşı birlikte mücadele ettiği demokratik kesimleri, entelektüelleri, merkez sağda yetişmiş kimi siyasetçileri ve cemaat mensuplarını da katarak eksikliklerini gidermeye çalışmış, daha “kucaklayıcı” listelerle çıkmıştı toplumun karşısına.
13 yıllık iktidardan sonra bugünkü AK Parti listelerine baktığımızda ise, artık çok büyük ölçüde kendi gücüne dayanma kararlılığı görüyoruz. Açıkça görülüyor ki, AK Parti “Yeni Türkiye”ye partinin kendi ocağında pişen, siyasi ve ideolojik çizgisinden emin olduğu, 13 yılda yaşanan krizlerde “sıkı durmayı” başarmış, sadakatinden şüphe etmediği kadrolarla ilerlemeyi seçmiş.
Bu tercihte 2000 başlarında girişilen ittifakların büyük ölçüde hayal kırıklığıyla sonuçlanmasının önemli bir payı var. O zamanlar birlikte yürüdüğü birçok demokrat aydının daha sonraki yıllarda resmen diyet ister hale gelmesi ve bugün birçoğunun yeminli düşmana dönüşmesi AK Parti’nin “taşıma suyla değirmen döndürülemeyeceği’ düşüncesine varmasında önemli rol oynamıştır kuşkusuz. Merkez sağdan gelen kadroların eski siyaset yapma anlayışını AK Parti’ye de taşımaları; bu hareketin ruhunu ve dönüştürücü misyonunu bir türlü anlayamamaları bir başka hayal kırıklığı sebebi olmuş olabilir. Ama partinin kendi kadrolarına yönelme kararında en önemli etkenin uğradığı büyük ihanet, Gülen Cemaati’nin ihaneti olduğunu söyleyebiliriz... Bu ihanet o kadar derin izler bırakmış ki, sadakat beklentisi aday seçiminde birinci kıstas haline gelmiş. Yeter şart değilse bile kesinlikle gerek şart!
***
Tabii “kendi güçlerine dayanma” tercihini yapmak sadece bir arzu değil, aynı zamanda imkân meselesidir. O güçlerin genişlemiş ve belli bir tecrübe birikimine ulaşmış olması gerekir ki, AK Parti iktidar olduğu 13 yılda bunu büyük ölçüde gerçekleştirmiş bulunuyor.
Doğrusu 13 yıllık iktidarın AK Parti açısından ciddi bir kadro okulu olduğunu söyleyebiliriz. Bugün listelerde baş sıralara oturan danışmanların birçoğu bu dönemde yetişti. Şu anda AK Parti’nin elinde genç yaşlarında ciddi bir entelektüel birikim ve politik tecrübe sahibi olmuş geniş bir kadro var. Ayrıca, yüzde 50’lik tabandan partiye sürekli taze kan akıyor ki, kadro kaynağı açısından başka hiçbir partiye nasip olmayan büyük bir nimet bu...
Dolayısıyla, AK Parti hareketinin yeni dönemde “geçici yol arkadaşları”ndan ziyade kendi kadrolarını ön plana çıkarması anlaşılabilir bir tercih. Bütün mesele, bu yeni siyasi elitlerin parti içi fikir üretimi yapabilmeleri, vizyon geliştirebilmeleri için gereken özgürlük ortamını bulup bulamayacaklarında; bir başka deyişle partinin “sadakat- özgür tartışma” dengesini doğru bir biçimde kurup kuramayacağında...
Zira, hepimiz biliyoruz ki, muhalefetin “düzeltme” fonksiyonundan mahrum kalan hâkim parti, bu eksikliğini tamamlamak için deyim yerindeyse, “kendi muhalefetini de kendisi üretme” durumunda kalır. Kendi içindeki fikir hayatını canlı tutabilmesi, dinamizmini koruyabilmesi ve yenilenebilmesi bunu ne kadar iyi yapabildiğiyle orantılıdır. Dileyelim de parti, siyasete yeni giren gençlere bu ortamı sunabilsin. Sadakat sınavında sınıfta kalma korkusu bu genç beyinlerin parlaklığını söndürmesin.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015