Gürbüz ÖZALTINLI
Şehirleri kavuran şiddet başlayıp hayatımıza hendekler, barikatlar girdiğinden beri durmaksızın iktidarı suçlayan bir çevre var. Silahı dayayıp “burası bizden sorulur, biz yöneteceğiz, sizi tanımıyoruz” cu siyasete dair soruları sevmiyorlar. Nominalizmin doruklarında dolaşıyorlar. Onlar nasıl isim koyuyorlarsa, hangi kavramsal şemaları seviyorlarsa hayat öyle belirleniyor zannediyorlar. “Barikatların bu tarafında şiddet aygıtı olarak devlet duruyor; öte tarafta mazlum halk… Hangi taraftasın söyle” diyorlar bize.
Oysa yüksek perdeden sözler savurmak; “sivil ve mağdurun” hamiliği pozlarıyla önüne gelene“zalimden mi mazlumdan mı yanasın” hadsizliğinde sorular sormak, içine yuvarlandığımız cehennemden çıkmaya katkı sağlamaz.
Önümüze sürdükleri kavramlar bu oyunu okumaya müsait değil. Devlet/halk karşıtlığı söylemi Kürt illerinde tanık olduğumuz gerçeği anlatmıyor. Ortada böyle romantik bir asimetri yok.
Sivil olana duyulan sempatiye yaslanıp, anarşizan “özgür ruh” ağızlarıyla “devlet alerjisi”üzerinden meşruiyet aramanın, ya da Marksist teorinin çoktan aşınmış prestijine sığınmaya çalışıp“sınıf egemenliği aygıtı olarak devlet” diye söze başlamanın inandırıcılığı yok. Böyle hazır kalıplara yapışıp kısa yoldan haklılık kazanılacak bir tartışma değil bu.
Evet, insanlar ölüyorlar. Hayat hepimiz için zehir gibi acı. Ama bunun nedeni (ezen) devlet/(ezilen) toplum ilişkisi değil. Yaşanmakta olan durum açık bir iktidar mücadelesidir. Devletle halk arasında değil; devletle, devlet olmak isteyen arasında yaşanıyor bu mücadele…
Buradan bakınca fonksiyonel aygıt olarak devletle PKK’nın bir farkı yok. (Böyle bir sözün Türk milliyetçilerini de Kürt milliyetçilerini de –hatta daha geniş bir yelpazeyi de- kızdıracağını biliyorum. Çünkü nesnel düşünmeyi bırakalı çok oldu. Bütün kavramlar birer politik cephaneye dönüştürüldü. Devlet ve PKK’nın iktidar mücadelesi yürüten yapılar olarak- bir analiz düzleminde- benzeştiğini yazdığınızda düz kafa bir savcı kolları sıvayabileceği gibi, Diyarbakır’da yaşıyorsanız kapınızı YDG-H’lılar da çalabilir ayrıca). Her ikisi de, ulus temsiliyeti iddiası taşıyan; kendisini kamu düzeni kurmaya ehil gören; hukuk yaratma ve şiddet tekeliyle yaptırım uygulama yetkisini kendisi için meşru sayan kurumsal yapılar. Kısacası, dönüp baktığınızda, devlete dair (meşrebinize göre olmasını iyi bulduğunuz; ya da hiç haz etmediğiniz) unsurlar ikisinde de ortak. Elbette farklı etkinlikte ve daha önemlisi (birazdan tartışmaya çalışacağım gibi) farklı karakterde. Dolayısıyla, yaşanan mücadeleyi Devlet/halk ilişkisi üzerine şemalandırmak, vicdanlara popülist tuzak kurma çabasından başka bir şey değil. Tipik bir propaganda. ( İlgi duyanların konuyla bağlantılı olarak, Halil Berktay’ın Taraf gazetesinde yazdığı ‘okuma notları’ köşesinde “ezilenlerin haklı şiddeti” kavramına getirdiği eleştirileri içeren yazılarına başvurmalarını özellikle öneririm. Bunlardan üç tanesi şöyle: 1) 14 Şubat 2013: Organize suç olarak savaş, devletin doğuşu ve PKK. 2) 16 Şubat 2013: Boris’ler, Suphi’ler, Musa Anter. 3) 20 Şubat 2013: Edebiyattan kopya çeken hayat .)
Kurulmuş bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti ile kendisini oluşturmaya çalışan “pre-devlet”olarak PKK arasındaki nitelik farkına gelince… Konuyu genişletip dağıtmak yerine karakteristik olana odaklanmakta yarar var. Her ikisinin toplumla kurduğu ilişkide rıza/şiddet ve hukuk/keyfilikunsurlarının oynadığı rolün karşılaştırılması çok önemli kanımca.
Genel bir önerme olarak; devletlerin, kendilerini herhangi bir normla bağlı görmeden şiddet kullanmalarının en yaygın ve yoğun olduğu dönem, onların kurulma, varlık bulma dönemleridir diyebiliriz. “Kurucu şiddet” olarak kavramsallaştırılabilecek bu zor kullanımı, siyasi otoritenin“fayda” anlayışıyla belirlenir. Meşruiyetini hukuktan değil, büyük davanın ideolojisinden ve politik amaca hizmet ediyor olmasından alır. Herhangi bir hakem (hukuk-yargı) denetimine tabi değildir. İç ve dış düşmana karşı sınırsızca işletilir. Kimin düşman olarak tanımlanacağına ise gücü elinde tutan merkez karar verir. Sonuna kadar sübjektiftir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarını, İttihatçıları, Teşkilatı Mahsusa’yı, Şeyh Sait’i, İstiklal Mahkemelerini, Dersim’i, tabi daha da önce Ermeni Tehcirini hatırlayın.
PKK’ya baktığınızda da; 1)kendi içine dönük infazlardan 2)siyasi rakiplerinin tasfiyesine ve 3)devletle olan mücadelesinden 4) ihtiyaç derecesinde Kürt toplumuna kadar uzanan, kural tanımaz şiddetin nasıl işletildiğini görürsünüz.
Kurumsallaşmış, yerleşikleşmiş bir devlet ise aynı özellikleri taşıyamaz. Kuşkusuz derin ve illegal katları vardır ve kirli şiddet araçlarına başvurabilir. Nitekim özellikle darbe dönemlerinde ve olağanüstü koşullarda devlet eliyle neler yapılabildiğinin tanıklarıyız. Fakat ne olursa olsun; kararları veren asıl otoritenin seçimle geldiği; çok partili siyasi hayata dayanan; hukuk/medya mekanizmalarının (ne kadar hasarlı olursa olsun) varlıklarını korudukları bir düzende, şiddet kullanımı, pre-devletin keyfi şiddetiyle kıyaslanmayacak kadar normlara bağlıdır.
Zor kullanımında kural/keyfilik karşılaştırmasının yanı sıra, politik gücün kaynağı olarak yoğunluğunu da sorgulamak zorundayız. Yani, siyasi irade otoritesini ağırlıklı olarak toplumsal rızaya mı, yoksa şiddet mekanizmalarına mı dayandırıyor?
Gerçeğin söz götürmez açıklıkta olduğu kanısındayım. PKK, mevcut devlet yapısıyla kıyas kabul etmez derecede çoğulculuğa kapalı, totaliter, yukarıdan aşağı işleyen ve her kritik durumda kendini silahın üstünlüğüyle dayatan bir yapıdır. Yönetiminin oluşma mekanizmalarına; sivil siyaset aktörü olan HDP ile ilişkisine; silah bırakma, ateşkes vb aktüel sorunlarda iradesini ortaya koyma biçimine bakmanız yeterlidir. KCK sözleşmesini tartışmaya sıra bile gelmez.
Özetle; karşı karşıya olduğumuz Kürt sorunu, içinde bulunduğumuz somut koşullarda devlet/halk ikilemi üzerinden sadeleştirilerek taraf olabileceğimiz bir sorun değil. Siyasi aktörlerin (devlet/ PKK) varoluşsal özelliklerinden gelen mistik bir haklılıkları yok. Meşruiyetlerini yürüttükleri siyasetten almak zorundalar. Verdikleri kararlara göre demokratik ölçütler ışığında desteklenir ya da eleştirilirler.
Kimse “halkın yanındayım” demekle halkın yanında olmuyor.
Kimse de PKK’nın savaş siyasetini eleştiriyor diye halkın karşısına geçmiş bulunmuyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023