Hakan AKSAY
Yazamıyorum...
Saatlerdir oturuyorum bilgisayarın başında.
Yazamıyorum.
Neredeyse tüm hayatı ve bütün işi kelimeler olan bir insanın yaşayabileceği en büyük acizlik içindeyim.
Bu zavallı kelimesizliğin içinden bir yazı çıkarmaya çalışıyorum.
Çıkmıyor!
Yazamıyorum...
Kan gölü...
Ne denir ki daha?
Ne yazılır ki?
Hangi cümleler karşılar duyguları?
Hangi kelimeler?
Hangi harfler?
* * *
Sabahtan beri kaç kere çığlık attım içinde tek başıma oturduğum odada!
Aaaaaaaaaaaaaahhhhh!..
Aaaaaahhh!..
Ahhh!..
(Şimdi fark ettim ki, çığlığın nasıl yazılması gerektiğini de bilmiyormuşum ben.)
* * *
Çığlık atmak!
Başka bir şey gelmiyor içimden.
Sadece çığlık atmak...
Anlamlı –ve sırf bu nedenle, yani anlam taşıdığından dolayı– alçakların da kullanımına açık olan, yalan söylemek için onların da kendilerine göre yararlanabileceği ses veya ses topluluğu olarak tanımlanan kelimeleri yazmak değil...
Yaralı hayvanlar gibi çığlık atmak istiyorum!..
* * *
Çığlık, çaresizliğin son noktasıdır.
Bazen ölümden hemen önce gelir.
(Acaba dün sabah Ankara’da ölen insanlardan kaçı çığlık attı?)
Çaresizlik... Çığlık... Ölüm...
2015 Türkiyesi’nin tablosu...
Nasıl bir tablo bu?
Kelimelerin yetmediği yerde renkler ve şekiller neyi, nasıl gösterebilir?
Bu soruya bir cevabım var.
* * *
“Çığlık”.
Tablonun adı bu.
Hani dünyada müzayede yoluyla satılan en pahalı resim olarak ünlenen...
Norveçli ressam Edvard Munch’un tablosu.
1893’te yapılmıştır.
Daha doğrusu ilk “Çığlık” o yıla rastlar; 1910’a kadar çizilen versiyonlarıyla “Çığlık” bir seriye dönüşmüştür.
İlk olarak “Çaresizlik” olarak adlandırılmış tablo.
Bir başka kaynakta ilk tablonun adı “Boğuntu” olarak geçiyor.
(Boğuntu... Ne kelime ama! Telaffuzu bile insanın nefes almasını zorlaştırır gibi.)

* * *
“Çığlık”, kan kırmızısı bir gökyüzünün altında ve karmaşık bir peyzajın içinde acı içinde çığlık atan bir insan figürünü görüntüler.
Oslo’nun en büyük hayvan kesim merkezinin yanında bir akıl hastanesi vardır. Munch’un kız kardeşi de o hastanededir. Kesilen hayvanların ve akıl hastalarının korkunç çığlıkları birbirine karışır.
Bundan derinden etkilenen ressam, bir gün güneşin batışı sırasında olağanüstü kızıl gökyüzünü gördüğü bir köprünün üzerinde çakılır kalır.
Ve ortaya “Çığlık” çıkar.
“Çığlık”... “Boğuntu”... “Çaresizlik”...
* * *
Dün sabah Ankara’da olanlar, tüm Türkiye’de yeri ve göğü kaplayan kan kırmızısı, bizi çaresiz ve nefessiz bırakarak esir aldı.
Artık söylenecek kelimelerin önemi yok.
O kadar çok kan ve gözyaşı aktı ki...
Konuştuğun ve yazdığın anda sözler anlamını kaybederek buharlaşıyor.
Ya sus!
Ya ağla!
Ya da çığlık at!
Ölümcül yara almış hayvanlar gibi, böğürerek!
* * *
Ne başlamasını ne de bitirmesini becerebildiğim bu yazıyı burada böyle kesip gönderecektim ki...
T24’te Fatih Pınar'ın videosunu gördüm.
Adı: “10.04: Vuruldun ey halkım, unutma!”
Korkunç görüntüler...
Yer kıpkızıl, kan gölü...
Onlarca insan bedeni yatıyor...
Ölüler pankartlar ve bayraklarla örtülüyor...
Birileri o bedenlerde can var mı, diye bakıyor: Yok, yok, yok!..
Bir kadın bağırıyor:
"Herkes öldürüldü burada!.."
Darmadağınık ve paramparça bir halde neredeyse otomatik olarak twitlemeye çalışıyorum, kadının sözlerini öne çıkararak.
Harfler ıslanıyor, bilgisayar sarsılıyor.
Haykırmak istiyorum...
Böğürerek ağlamak...
Ve yaralı hayvanlar gibi çığlık atmak!..
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025