Hüseyin ÇAKIR
İnşallah bu kez tutar.
“Halkların Demokratik Kongresi”, Çatı Partisi girişimi bileşenlerinin devamı olarak ortaya çıktı. BDP ve öncesi partilerin Kürt hareketinin bağımsız adaylarla, seçim ittifakı yaparak seçimlere katılma politikası, “2011 Genel Seçimleri sürecinde oluşturduğumuz Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun ortaya çıkardığı başarının yarattığı umut ve heyecanla tüm toplumsal muhalefet kesimlerini, demokratik direniş odaklarını, demokrasi, eşitlik ve barış mücadelesi veren tüm özneleri, ortak bir mücadele hattında buluşturmanın tam zamanı olduğunu düşünüyoruz” açıklamasıyla ilan edilmişti.
İnşallah dememin nedeni, Sosyalist/ Marksist solun 25 yıldır değişik kombinezonlar deneyerek yaptığı birlik girişimlerinin kaderine benzememesi dileği.
TARİHE DÖNÜP BAKMAK
Büyük umutlarla 1990’da, Sosyalistlerin Birlik Girişimi, adıyla Türkiye sosyalist hareketininana akımlarından gelenler, aydınlar, gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, evrensel sosyal demokrat politika ve değerleri savunan “sosyal demokratlar”, liberal demokratlar, feministler, bağımsız Kürt aydınları... “Marksist olanların ve olmayanların” partisini kurmak için yola çıkmışlardı. SHP’den ayrılan üç milletvekili de bu çalışmaya katılmış, Sosyalist Birlik Partisi(SBP) kurulunca Meclis’te üç vekili olmuştu. “Sosyalistler Meclis’te temsil ediliyor” diye gurur duyulmuştu.
SBP, 12 Eylül sonrasında solun en kapsamlı çıkışıydı. Daha Berlin Duvarı yıkılmamış, sosyalizmin, çoğulcu olup olamayacağı, proletarya diktatörlüğü en gelişkin demokrasi mi değil mi, işçi sınıfının öncü partisi nasıl olmalı, parti mi/ cephe mi, yasal komünist parti kurulabilir mi, kurulamaz mı ve serbest pazar/ piyasa, özel sektör sosyalizme uygun değil mi tartışmalarının hararetle yapıldığı bir denemdi. Reformculuk: Sınıf uzlaşmacılığı, hainlik; Demokrasi mücadelesi: Sisteme boyun eğme, sistemle uzlaşmacılık olarak sınıf düşmanlığı gibi görülüyordu.
SBP böylesi bir ortamda kurulmuştu. Ülkenin temel meselelerine, politik çözüme kafa yoran falan yoktu. Pardon, kafa yoranlar vardı, ama onların bu partide yer alıp alamayacakları temel tartışma konusuydu. “Marksist olanlar ve olmayanlar aynı partide olabilir mi?” SBP’nin kuruluş kongresinde; Marksistlerle, Marksist olup da Marksist olmayanlarla birlikte olmak isteyenler iki kutba ayrılmıştı.
Partinin adı bu ayrışmanın ana hatlarını gösteriyordu. Marksistler “Sosyalist Birlik Partisi” adını,Marksist olan ve olmayanlar “Çağdaş Demokrasi Partisi” adını önerdiler, 18 oy farkla partinin adı Sosyalist Birlik Partisi oldu. SBP kurulduğu gün, “partinin kimliği” tartışmasının içine gömüldü, Marksist olmayanlar sosyal demokratlar ve reformcular bir yıl içinde ayrıldılar veya ayrılmak zorunda bırakıldılar.
MÜCADELE VE DİRENİŞ PARTİSİ
Halkların Demokratik Partisi, denenmiş “birlik” girişimlerinin “yeni” bir versiyonu. 1990’lı yıllarda ve sonrasında “solda birlik” tartışmaları ve birleşmelerin içinde yer alanlar, HDP’nin çekirdeğini oluşturuyorlar. İlk kez Kürt siyasi hareketi (PKK-BDP çizgisi) seçim işbirlikleri dışında, Türkiye solunun bir kesimiyle, siyasal birlik girişiminin içinde yer alıyor.
12 Eylül sonrası “solda birlik” girişimlerine PKK çizgisindeki legal Kürt siyasi hareketleri sıcak bakmadılar, bu girişimlerin içinde yer almadılar. Sosyalist solun, “sosyalizm, devrim, reform” tartışmalarından uzak durdular. Kürtlerin kimlik ve özgürlük mücadelesini sistemin sınırlarını zorlayarak Meclis’te ve yerel yönetimlerde sürdürmek temel amaçları oldu. ( PKK’nin silahlı mücadelesinin karakteri ve etkisi bu yazı dışında ele alınmalı. ) Bu politika BDP ve öncüllerini Kürtlerin bütün kesimlerinin desteklediği kitle partisi hâline getirdi. BDP geleneğinin siyaset yapma tarzı ile HDP’nin sosyalist bileşenlerinin siyaset yapma tarzı ve kültürü birbirini bütünlemiyor. BDP içinde ve seçmen tabanında, HDP içinde yer alma tartışması başlamışsa, demek ki sorun var, sorun görülüyor demektir.
Peki, bu birleşme Kürdistan’da heyecan ve sinerji yaratıyor mu? Daha önce Taraf’ta yazdığım bir yazıda “BDP’yi Türk soluyla birleştirmek, Kürtleri ideolojik tercihe zorlar” demiştim (http://www.taraf.com.tr/huseyin-cakir/makale-bdp-yi-turk-soluyla-birlestirmek-kurtleri.htm).
Altan Tan, “İslamcı ve liberal demokratları içine almayan bir girişim bu” açıklaması yaptı, “eksiklerle oluşmuş, sol kimlikli bir parti, saygı duyarım ama demokratik muhalefetin biraraya gelmesi için yeterli değil” diye eleştiride bulundu.
HDK’nin program metninde “sosyalizm” sözü hiç geçmiyor. Ama neoliberalizme, Türk- İslam sentezine, kapitalist sisteme, emperyalizme, onların kurumlarına, karşı mücadele, direniş partisi olarak kendilerini tanımlıyorlar. Demokratik taleplerin nasıl gerçekleşeceği AKP iktidarına adım attırarak veya iktidara geldiklerinde açık net belirtilmiyor. Mücadele ve direniş, örtük olarakdevrim yerine kullanıyor. Duran Kalkan- Mustafa Karasu’nun “Kürdistan’da devrim”tezlerinin başka bir ifadesi de denebilir.
HDP’nin kurucu bileşeni sosyalistlerin dünya görüşleri, siyasi ve ideolojik duruşları eklektik bir muhalif tablo ortaya çıkartıyor. Parti/cephe modeli bir örgütleme deneniyor. Kürdistan’da BDP, Batı’da HDP...Federal bir Cumhuriyet için mükemmel siyasi bir yapılanma olabilir, ama ne BDP ne HDP federalizmi savunuyor.
Kürtler, Kürt seçmenler, “Türk solu” olarak kendilerini tanımlayanların satır arası konuşmalarına alışkın değiller. BDP’nin ve aynı çizginin öncesindeki partilerin bütün yazılı, sözlü belgelerinde “sol, sosyalizm hatta sosyal demokrasi” gibi ideolojik kavramların kullanılmadığı görülecektir. BDP geleneğinin Türkiyelileşme amacı, sol söylemle gerçekleşir mi? AKP’ye alternatif muhalif seçenek HDP olur mu? Mücadele ve direniş politik çizgisiyle AKP’yi dize getirmek amaçlanıyorsa, bu pek mümkün görünmüyor.
HDP, Kürdistan dışında, Kürtlerin yaşadığı batı illerindeki Kürtlerden başka, toplumsal taban/ toplumsal muhalefete ulaşarak kitle partisi olabilir mi?
Olmasını temenni ederiz. Yerel seçimler ilk deneyim olacak.
Twitter: @huseyincakir1
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018