İlhami IŞIK
Eminim sizin de tıpkı benim gibi, küçük dilinizi yuttuğunuz anlarınız olmuştur, ya da olan o şey karşısında, biraz sarsılarak, geri çekilip ‘’Bu kadarı da olmaz artık ’’ dediğiniz, tuhaf bir hayal kırıklığı yaşadığınız meşum anlarınız olmuştur. Hatta daha da ileri giderek, onurunuzun incindiğini hissedersiniz. Onur incinmesi derken Quentin Tarantino’nun “Pulp Fiction’’ yani ‘’Ucuz Roman’’ filmini hatırlamadan olmaz. Filmi izleyen değerli okurlarım hemen o sahneyi anımsayacaklardır. Bruce Willis’in oynadığı boksör karaktere mafya patronu şike teklif eder ve konuşmasını şöyle sürdürür ‘’Kafanın içinde bir acı duyacaksın, işte acı incinen ve kırılan onurunun acısıdır’’.
Yıllarca birlikte yürüdüğünüz, insanlığından, adaletinde ve üstün ahlakından hiç şüphe etmediğiniz arkadaşınızın, ya da çoğul ifade kullanayım, arkadaşlarınızın, günün birinde değişip zalimleştiğini, adaletten yoksun, ahlaktan uzak ve sadece kendi çıkarını düşünen vasat insanlar olduklarını gördüğünüzde; artık onları tanıyamıyorum deyip işin vahametini geçiştiremezseniz; Tıpkı Tarantino filminde söylediğini gibi, kendinizi bir şikeci olarak hisseder ve onurunuzun incindiğini de hissedersiniz.
Elbette yol arkadaşlarımızı tanımak gibi bir ahlaki sorumluluğumuz var. Ben onları tanıyamadım gibi bir bahaneyle kendi sorumluluğumu geçiştirmek gibi bir kolaycılığa sapmayacağım. Evet, onları tanımak benim görevimdi. Evet, onların hakikatte nasıl insanlar olduğunu görememek de benim bir hatam ve yanlışımdır. Bunu kabul ediyorum. Eğer bu bir tür özeleştiri gerektiriyorsa, bir saniye bile düşünmeden bunun bedelini ödemeye hazırım.
Ne demişti filozof, “akıllı insan hata yapmayan insan değildir, akıllı insan hatasını telafi eden insandır’’. Hepimiz hatalar yaparız. Burada önemli olan şey hatayı çok idrak edip, gereğini yerine getirmektir. Ama bazen de hatayı telafi etmek gecikir. Çünkü, ‘bunu yapmazlar, bu kadar da kötü olamazlar’ düşüncesi sizde öyle yer edinmiş ki gözünüzün önünde cereyan eden değişimlere kör kalırsınız.
Önce bir nedeni var diye kendiniz avutur ve onlara yakıştıramazsınız. Sonra düzelir dersiniz. Ama devam ettikçe hayal kırıklığı başlar ve önce kendinizi sorgularsınız. Öyle safça hem de. Yine onlara toz kondurmazsınız. Belki de ben hatalıyım dersiniz, uzunca bir süre kendinizle cebelleşirsiniz. Ben anlamıyor veya iyi okuyamıyor olabilirim diye düşünürsüz. Anlamaya çalışırsınız. Hak vermek için çırpınırsınız. Bu bazen uzun bir zaman alır ve her geçen zaman sizde derin yaralar bırakır. Kendinizle hesaplaşırsınız. Bu hesaplaşma çok can yakıcı olabilir. Derin sarsıntılar yaşarsınız.
Cevapsız sorular beyninizi yüreğinizi kemirir. Amalar fakatlar sizi belirsiz bir yolculuğa sürükler. Ve bu yolculuk son derece fırtınalıdır. Çünkü çok inanmışsınız onlara, sonra derin bir aldatılmışlık duygusu sizi allak bulak eder. Düşünmemeye çalışırsınız. Ama elinizde değil. Sürekli kemiren bir şey vardır beyninizde. Deprem gibi sarsıcı. Sizi silkeler. Eğer ayakta duracak gücünüz varsa şanslısınız.
Yok eğer zaaflarınız çoksa artık yaşayan bir ölüsünüz ya da "yürüyen bir et parçası". Ne zor bir ikilem. Kendinle giriştiğin amansız bir savaş bu. Yara bere içinde kalırsınız. Bu kadar mı kördüm ben diye çırpınırsın.
Nasıl olur, neden göremedim.
Görmedim diyerek ölümcül vuruşu kendi bedenine nişan alırsın.
Kendinden başka suçlayacak ya da yargılayacak kimseyi bulamazsın.
İşin kolaycılığına kaçıp sıyrılmak sana ahlaki gelmez ve gelmemeli dersin.
İnsanlar bu kadar mı kötücül bir dönüşüme uğrarlar diye sürekli kendi kendini sorulara boğarsın.
Artık tanıyamazsın onları.
Kendi aklında kurduğun kurgu yok olup gitmiştir.
Yalan söylemez bunlar.
İftira atmaz bunlar.
Kul hakkına girmez bunlar.
Adaletsiz davranmazlar bunlar.
Para, onlar için hiç önemli olmadı diye inanmıştın.
Güç bunlar için önemsiz bir değerdir diye düşünmüştün.
Bir inançları var.
Bir tutarlı ahlakları var.
Yoksula kucak açan bir davaları var.
Offf ne yaman çelişki!
Meğerse hepsi yalanmış…
Hiç umurlarında değilmiş hak, hukuk ve adalet.
Tek istedikleri iktidar olmakmış.
Ve iktidardan hiç gitmemek için her yol mubahmış onlara.
Para ve güç hedefledikleri tek yolculukmuş onlar için.
Ve ben görememişim tüm bunları….
Yazık bana….
Yazarlar
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025