Kemal BURKAY
Günü gelince göç edip giderler
2 Temmuz’da Dersim merkezine uğradık, arkadaşlarla görüştük ve Munzur kıyısında yemek yedik. 3 Temmuz günü ise köyümüzde bir başka tepeye, Dêdar’a tırmandık.
Dêdar Kürtçede Ana Ağaç anlamına geliyor. Burası da bir ziyaret yeri ve köyümüzün kuzeyine düşüyor. Köylüler eskiden beri, özellikle de harmanlarını kaldırıp rahatladıkları sonbahar günlerinde burayı ziyaret ediyor ve kurban kesiyorlar. Tepede yaşlı meşe ağaçları var ve bu ağaçlara kimse dokunmuyor. Tepenin doğu eteğinde ise bir pınar var.
Sabahleyin, ortalık fazlaca ısınmadan yola çıktık. Köyden Dêdar’a birkaç yoldan ulaşılır. Biz köyün batı yakasındaki yolu izledik, İram Dedelerin evinin önünden Govê’ye çıktık. Govê’nin üst başında eskiden Ezîzî Alî Xidê’lerin evi vardı. Onlar göçüp gitmişler. Şimdi tepedeki yeni evde komşumuz Şahismail Amca’nın torunlarından Sinan, annesi ve kardeşleriyle birlikte kalıyor. Bir pompa ile bu sırta Govê’nin suyunu taşıyıp bu taşlık alanda bahçe ve bostan yetiştirmişler.
Orayı aşınca önümüze bir başka tepe çıktı. Sonra bir başka tepe ve bir başkası… Köylüler buraya Tata Şilkê derler (Şilk Taşlığı) anlamında. “Tat” ekilip biçilmeyen taşlık toprak ve bir tür otlaktır. Toprak hafif engebeli. Böylece dört tepeyi aştıktan sonra Dêdar’a ulaştık. Orası beşinci tepe idi…
Yol boyunca otların, çalıların ve enginlerin resimlerini çektik. Bizim köy çukurda kaldığı için buradan görünmüyor; ama güney yönünde Palu ovası ve Güneydoğu Toroslar, kuzey yönünde Mazgirt sıradağları, Doğu’ya doğru Bingöl dağları görünüyor. Batı yönünde ise iki gün önce tırmandığımız Sawa var. Dêdar’ın yüksekliği de Sawa’ya ulaşmasa bile, ona yakın, 1800 metre dolaylarında.
Güney yönünde, Govê’den sonra, Dêdar’a ulaşıncaya kadar orman yok, Meşelikler Govê’de bitiyor. Toprak Sawa’da olduğu gibi dikenli ve dikensiz otlar ve çiçeklerle kaplı. Ama Dêdar’ın, Şilk deresine doğru uçurumlar biçiminde inen kuzey yamacı gibi, doğu yamacı da meşe ormanıyla kaplı.
Tepeler arasında toprak yer yer düzlük. Taş toplanıp tarla açılmış, sonra otlağa dönmüş yerler de var. Burada bir yere “Bêdera Fıllan” (Ermeni Harmanı) deniyor. Bu isim nerden geliyor, bilemem. Bizim evin birkaç yüz metre üst tarafına düşen düzlüğün adı da “Dêrê”dir (Kilise). Kiliseden şimdi bir iz kalmamış. 1930’lu-40’lı yıllarda bizim köyün okulunu yaptıkları zaman, söz konusu yıkık kilisenin taşlarını söküp taşımışlar.
Belli ki bizim köyde eskiden Ermeniler yaşarmış. Bir Kürt aşiretine (Şadî) mensup olan bizimkiler ne zaman bu köye gelip yerleşmişler, köyü bir süre Ermenilerle paylaşmışlar mı, ya da Emeniler ne zaman göçüp gitmişler, bilmiyorum. Bu konuda köyümüzün yaşlılarından da fazla bir şey duymadım. Öyle anlaşılıyor ki bizimkiler bu köye 2-3 yüzyıl önce gelip yerleşmişler. Öte yandan bizim köydeki Ermenilerin göçünün 1915 olaylarıyla bir ilgisi yok; bu çok daha önce olmuş olmalı. Benim çocukluğumda köyümüzde “Mala Qemî Fılle” (Ermeni Qemo Ailesi) denen bir aile de vardı. Dilleri Kürtçe idi ve inanç olarak da Aleviliğe uyum sağlamışlardı. Sonradan, özellikle 1950’lerden sonra, köyümüzden pek çok aile gibi onlar da göçtüler.
Dêdar’ın batı yakasındaki sırtta taşlık bir alan ilgimi çekiyor. Burası bir yıkıntı gibi. Taşlar sanki burada daha önce var olan bir yapıdan kopup dağılmışlar. Buradan ziyaret yerine uzanan kısımda ise yine benzer taşların oluşturduğu geniş bir avlunun ve döşeme taşlardan oluşan yolun izleri var.
Burası geçmişte bir manastır mıydı acaba? Dêdar’ın bir ziyaret yeri olması belki de bundandır. İzleri Derya’ya ve İrfan’a gösterdim. Bu onların hiç ilgisini çekmemiş ve daha önce de böyle bir şey duymamışlar.
Sonra doğu yönündeki küçük tepeye, yaşlı meşe ağaçlarının bulunduğu ziyaret yerine doğru yürüdük. Kutsal sayıldıkları için bu ağaçlara dehre ya da balta dokunmamıştı. Çevrelerindeki taşlar dört bir yana saçılmışlardı. Belli ki burada da taştan kulübeler varmış. Buradaki taşların bir bölümü kurşuni-kahverengi ve volkanik tipte iken, daha önce sözünü ettiğim alandaki taşlar beyazdı ve düzgünce kesilmiş gibiydiler.
Orada bir süre ağaçları ve çevreyi resimledik, video ile görüntülemeye çalıştık. Ne yazık ki fotoğraf makinem doluydu ve bunu iyi yapamadık.
Daha sonra tepenin doğu yamacından aşağı doğru indik, Bizim köyden gelip kuzeyde Çat ve Dawali köylerine giden yol buradan geçiyor. Bu köyler dere boyundadır ve eskiden bizimkiler oradaki değirmenlere zahirelerini götürür öğütürlerdi. Ben de çocukken eşeğimle bu yollardan değirmene gidip gelmişimdir…
Köye bu yoldan, yani bu kez doğu yakasından döndük. Yolumuzun üzerinde kirvem Kekıl Dede’nin ve Momın gillerin evleri vardı. Kekıl Dede artık hayatta değil ve kardeşleri de köyden göçüp gitmişler. Momın gillerden ise şimdi köyde çok az kimse kalmış.
Yolumuzun üzerinde bu yıl wefat etmiş olan Zülfü Amcaların (Zilfî Alî Aysî Simê) evinin yanından da geçtik, onun dikip büyüttüğü dut ağacının meyvesinden yedik. Oğlu Hüseyin yaz tatili nedeniyle köye gelmiş, baba ocağını şen tutuyordu. Zülfü Amca babamın arkadaşıydı. Babam 1981 yılında vefat etmişti ve 80 yaşındaydı; Zülfü Amca ise daha uzun yaşadı 2014 yılında bu dünyadan göçtü; yaşı 110 dolaylarında idi. 2011-2013 yıllarında köye uğradığımda Zülfü Amca bastonuna yaslanarak beni ziyarete gelmişti.
Köyün en iri ve uzun ömürlü ağaçları, eğer dokunulmazlarsa meşeler, dutlar ve cevizlerdir. Ama onlar gibi, yaşlı dostlar da günü gelince bir bir göçüp giderler…
Dört günlük köy izlenimlerimi bitirirken köyüm (Dırban) için 22 yıl önce, gurbette yazdığım bir şiiri de buraya almak isterim. Şiirin orijinali Kürtçe ve “Berf Fedî Dike” (Kar Utanır) adlı, Deng Yayınları arasında basılan kitabımda yer alıyor. Kürtçesindeki tadı vermese de, Kürtçe bilmeyen okurlar için onu ilk kez Türkçeye çeviriyorum. Orada geçen isimlerin çoğu yukarda gezi notlarım arasında geçti; okur onlar hakkında belli bir fikir edinmiştir.
D I R B A N
Carcaran li Govê, Kanya Sipî me
Li Kelemê Qerê, Pozî Gulan im
Sawa û Kêslîng, Dara Bahîvê
Li Tata Şîlkê û Serê Billan im
Xirêbe û Dostel û Goma Lotê
Hopik û Dêdar wek xewn û xeyal in
Perê min li der e
Koka min li wir e
Wek dara berûyê, gûzeke kevn
Li welat im, li Dirban im
Heziran 1992
D I R B A N
Bazen Govê’de, Beyaz Çeşmede’yim
Qerê Meşeliğinde, Gül Tepesi‘ndeyim
Sawa ve Kêsling, Badem Ağacı (1)
Şilk Taşlığı’nda, Bılan Sırtı’ndayım
Harabe (2) ve Dostel (3) ve Lotê’nin Komu
Hopık(4) ve Dêdar, düş-hayal gibiler
Kanadım dışarda
Köküm orada
Bir meşe ağacı, yaşlı ceviz gibi
Ülkemdeyim, Dırban’dayım
Haziran 1992
(1) Badem Ağacı (köyde bir yer ismi)
(2, 3, 4) Köyde yer isimleri
Kemal Burkay
(Bitti)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2022
28.08.2021
16.05.2020
12.05.2020
8.05.2020
4.05.2020
29.01.2020
18.10.2019
10.10.2019
24.03.2020