Kemal CAN
İki gün önce medyascope’da “mülteci meselesi” üzerine “5 Soru 10 Cevap” yayını yaptım. Mülteci sorunundan bahsetmenin, iktidarın veya tüm dünyanın bu konudaki çirkin politikasını eleştirmenin, hangi sınırı geçince ırkçılık ya da yabancı düşmanlığı topraklarına girdiğinden bahsettim. En kolay savunma biçimi olan “bir sorundan bahsetmek neden ırkçılık olsun” argümanına karşılık; bahsetmenin değil nasıl bahsedildiğinin, bağlamının ve hedefe yerleştirilenin kim olduğunun bir detay sayılamayacak kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Bir sorunun sahici, ondan neşet eden kaygıların hakiki olmasının, gösterilen bütün tepkileri masum ve haklı yapmadığını ifade etmeye çalıştım. Mülteci (çok da önemsiyorlarmış gibi hukuki tanım tartışması açmaya bayılıyorlar ama isim önemli değil aslında) sorununu tartışmak ile “istenmeyen yabancıları” göz önünden kaldırma arzusu arasında, Afganistan’dan Türkiye’ye geliş kadar uzun bir mesafe olduğunu söylemek istedim. Hasbelkader kendilerine hak gördükleri ev sahipliği konumunun aslında nasıl da güvenilmez sahte bir zemin olduğuna değindim. (Bu konuda Murat Sevinç’in güzel değinmesini de şuraya bırakayım) Sonra bu yayının altına yazılan yorumlara veya benzer değerlendirmelere verilen tepkilere bir göz gezdirdim. Bu paylaşımlar, ırkçılık sınırından yığınlar halindeki kontrolsüz geçişlerin nasıl arttığını, nasıl teşvik gördüğünü, nasıl saldırganlaştığını çok net gösteriyordu. Hatta o kadar çarpıcı örnekler vardı ki, neredeyse başka bir şey yazıp söylemeye bile gerek kalmıyor.
Mesela, “bana ırkçı diyemezsin” diye çemkiren birinin yazdığı cümle şöyle: “Evini böcekler bassa ilaçlamazsın sen değil mi?” Gelen insanları evi basmış böcekler gibi itlafı gereken haşarat olarak tarif etmekte bir sakınca görmemiş, kalkmış “bana nasıl ırkçı dersin” diyor. Bu arkadaş tek örnek mi? Hayır. Duyduğu rahatsızlığı öyle bir endişe seviyesine taşıyanlar var ki, ırkçılığını “nefsi müdafaa” sayma mecburiyeti talep ediyor: “İçeri giren kişiler bizi ve yaşam kültürümüzü yok etmek için geliyor”. Kendinden emin bu bilgiye itibar edeceksek, seçimden sonra gelecek iktidarın onları geri göndermek yerine SİHA’ları üstlerine göndermeyi vaat etmesi gerekir. Bir başkası meseleyi kişiselleştirmenin daha etkili olacağını düşünmüş, itlaf listesini biraz daha genişletmiş: “Neslinizin son bireyinden de kurtulduğu gün bu ülke daha güzel bir memleket olacak.” Çok müstesna bir başka örnek; “Bu kadar seviyorsanız alın evinizde besleyin, bacınıza koca yapın bunları. Başka bir şey de olmaz.” Bu arkadaşa lümpen filan demeyin aynı cümleyi “ana-bacı” karıştırmadan söyleyen çok takipçili profesörler var. Bu örneklerden sonsuz sayıda çıkartmak mümkün. Ancak bakmayın kabalıklarına hepsi de çok alıngan, çok kırılgan, pek hassas; “bana nasıl ırkçı dersin” ile başlayıp, "bizde ırkçılık zaten hiç olmadı” iddiasına bir adımda geçebiliyorlar. E be kardeşim sana kim ne desin, ne etiket yapıştırsın ki? Sen kendini gayet güzel ifade etmişsin. Sıfatını da hak ederek kendin kazanmışsın zaten. Mülteci meselesindeki hassasiyetin içinde ırkçılık yoktur diyenler ise eleştirilere verilen bu tepkilerdeki motivasyona nasıl bir özel isim buluyorlar acaba. “Münferit” olabilir mi?
Bu tür tartışmalar açıldığında, “bu ülkede faşistler veya ırkçılar ne yaptıklarının farkında değiller” şeklinde yorumlar yapılıyor. Aslında mesele bilme, bilmeme, farkında olup olmamayla ilgili değil galiba. Evrensel kriterleri gayet açık, tesbiti son derece kolay olan siyasi pozisyonları, kendine has (Türk tipi) bir tarif yoluyla üzerlerine yapışmadan geçebileceklerine inanıyorlar sadece. Çünkü rol modellerinden, kendilerine anlatılanlardan aldıkları çok sağlam ezberleri var. Yaptıklarıyla ilgili iddiaları inkar ederek, onlara “sözde" diyerek idare etmenin mümkün olduğunu görmüşler. Bizim milliyetçiliğimizde ırkçılığa yer yoktur” diye başlayan satırların hemen ardına “kanı bozuk” veya “asil kan” gibi bir nitelemeyi kolayca koyarken hiçbir tuhaflık hissetmiyorlar. Bu durum, sadece bir hakaret içerdiği için itiraz edilen “negatif” pozisyonlar için geçerli değil. Demokratlık veya adil olmak gibi “pozitif” iddiaları giyinirken de böyle. Oysa bazı siyasi pozisyonlar, doz ayarıyla seyreltilerek kullanılacak ünvanlar veya “birazından bir şey çıkmaz” denilebilecek şeyler değil. Bazı tutumlar, bir damlası bile karışsa bütün kuyunun suyunu mundar edecek bulaşıklık yaratıyor. Irkçılık böyle bir mesele. Aynı şekilde herhangi bir konuya adaletle bakmak veya demokratça yaklaşmak, bazı zamanlarda söylediklerinize/yaptıklarınıza katacağınız baharat gibi kullanılamaz. Açık bir süreklilik gerektiren/yaratan tercihler bunlar. Başkalarından nefret etmeden, eşitlerini düşman bellemeden kendi memleketini (veya insanını) sevmek mümkün. Evinden ailesinden olmuş insanları haşarat olarak görmeden, günah listesinde hayli aşağılarındakileri her şeyin sorumlusu olarak atamadan, “gerçek sorunları” da konuşabilirsiniz. O zaman kimse ama öncelikle kendiniz size ırkçı etiketi yapıştırmış olmaz.
Bir noktadan sonra karşı karşıya olunan meseleyi, neden sonuç ilişkisi içinde anlatmaya gayret etmenin pek bir faydası yok aslında. Zira “bana ırkçı diyemezsin” tepkilerinin gerçek bir alınganlıkla pek ilgisi yok. Böylesine saldırganlaştıran şey, sadece kendisi için özgürlük isteyen çoğunluk hissiyatıyla ilgili. Evet siz daha kalabalıksınız, üstelik sadece burada değil bütün dünyada daha kalabalıksınız. Samimiyetsiz bulduğunuz batıda da öylesiniz. Eleştiriyor gibi yapıp, 'onlar yapıyor biz niye yapmayalım' demenizden geliyor akrabalığınız. Her geçen gün oy artıran, sadece bununla oy toplayan, tıpkı buradaki gibi “merkez partileri” korkutup "kendilerine benzeten” koca koca partiler bile var orada. Şimdilik burada sadece siyasi iştah ve sınırlı sözcülük söz konusu ama bakalım. Mültecilik sorununu değil de sorun olan mültecileri konuşmaktaki ısrarınızı eleştirenleri “batı uşağı” ilan ediyorsunuz ama “mülteci karşıtlığını” emperyalist batının imal ettiğini unutuyorsunuz. Mülteci sorununu, sadece kendi sınırları dışında tutulması gereken bir mesele olarak tartışmakla, küfrediyor gibi yaptığınız batıya çok daha yakın değil misiniz? Mültecileri çok boyutlu bir pazarlık nesnesi haline getiren Türkiye’deki iktidarın, onlardan faydalanması yerine, onlara ne sağladığı tartışmasını her türlü yalan eşliğinde sürdürmeniz, samimiyetsiz fırsatçılığa istediğini sağlamıyor mu? “Mültecileri kullanan” yerine “mültecilere bakan” ümmet lideri payesinin hem batıya hem doğuya satışında kimin anlattığının daha fazla reklam değeri var? “Sizin gibi düşünmeyen herkese ırkçı, faşist diyorsunuz” gürültüsü iddia ettiğiniz gibi “gerçekçilik” sevdasından değil. Çünkü sorunun nedenini değil nesnesini mesele etmek istiyorsunuz.
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları



























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.11.2025
16.11.2025
3.11.2025
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025
14.09.2025
17.08.2025
17.08.2025