Kurtuluş TAYİZ
Geleceği değiştirme şansına sahibiz, peki ya geçmişi?
Geride bırakılan, yaşanıp tüketilen zamana sonradan müdahale edebilir miyiz?
Geçmişi yeniden inşa etmek mümkün mü?
Halil Berktay’ın 1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nda çıkan olaylardan solu sorumlu tutan açıklamalarını ve bu açıklamalara gösterilen tepkileri izleyince uzun süredir zihnimi meşgul eden bu sorular, yeniden aklıma hücum etti.
Türkiye, tuhaf bir dönemden geçiyor. Toplumsal yapı ve siyasal kurumlar, düşünce biçimleri hızlı bir çözülme ve dönüşüm yaşıyor. Büyük bir koşuşturma ve telaş içinde hayatlarımız, geleceğimiz yeniden şekilleniyor.
Bugün ve gelecek böyle devinim halindeyken geçmişin olduğu gibi yerinde, sabit durması mümkün mü? Üzerine ölü toprağı serpilmiş geçmişin canlanıp bugünkü hayatımıza karışması imkân dâhilinde mi?
Bilim bu soruya açık kapı bırakıyor. Hafıza sonradan oluşturulmaya müsait bir yapıda. Bazen olgularla bazen de kurmacayla yeniden oluşturulabilir. Hayatlarımızı, kurumlarımızı, geleceğimizi yeniden kurarken kişisel ve sosyal tarihimizi de değiştiririz, bu kaçınılmaz. Yeni bir gelecek inşa ederken aslında geçmişi de yeniden inşa etmiş oluruz.
Tekrar 1 Mayıs 1977’ye, Halil Berktay’ın tepki uyandıran o açıklamalarına dönelim. Berktay, 1 Mayıs 1977’deki kanlı olaylardan solu sorumlu tutuyor. “Devlet tertibi” iddialarını ise reddediyor. Ama bu “reddediş”e dikkat edelim. Berktay, o gün, o alanda devletin bizzat kendisinin, gizli polisinin, hatta sol içindeki ajanlarının olmadığını savunmuyor. O gün devlet ajanlarının da alanda bulunabileceğini söylüyor. Fakat Berktay, bu kanlı olayın asıl hazırlayıcısının sol olduğu fikrinde. Solun izlediği politik çizgi 1 Mayıs 1977 olaylarına elverişli zemin sundu. Elbette Berktay, efsaneye dönüşmüş bazı iddiaları da reddediyor, o meydanda yaşananların bir tanığı olarak.
Dönemin devlet arşivlerinin açılmaması 1 Mayıs 1977’de olup bitenler hakkındaki bilgimizi elbette sınırlıyor. Ne var ki bugün solun olaylardaki rolünü ve sorumluluğunu görmeye yetecek kadar da tanık ve arşiv bilgisine sahibiz. Her kanlı toplumsal olayın ardından sol ve Türkiye solunun devamı olarak Kürt hareketinin “devlet terbini” işaret ettiğine alıştık artık. Tamam. Haksız sayılmazlar. Bu ülkede devletin elinin nerelere kadar uzandığını yakın zamandaki büyük Ergenekon yargılamalarında gördük. Ama bu ülkede olup biten pek çok kanlı olayın arkasında bizzat sol ve Kürt hareketi çıktı. Silahlı siyasi hareketler bir dönem sonra, silah kullanma tekelini elinde tutan devletten rol çalmaya başlıyor, yani devlete benzeşiyor, karşıtına dönüşüyor; bu inkâr edilemeyecek bir gerçek. Sol ve onun daha silahlı organize hali olan Kürt hareketinin daima “üçüncü neden” bulmaları ve bütün kötülükleri bir “dış” etkene (tanrı gibi) yüklemeleri anlaşılır, buna zihnin bir tür “doktriner realizasyonu” diyebiliriz. Ama zaman bu yükü sırtında sonsuza kadar maalesef taşıyamaz. Tarihin bir aralığında bu ağırlıktan kurtulur. Son yıllarda çözülen resmî Türk toplum yapısı gibi. Eski toplumsal düzenin içinde varlık bulan, şekillenen sol da bu dağılmadan payını alıyor. Resmî olarak kurgulanan geçmiş yeni toplumsal güçlerce yeniden inşa ediliyor.
Halil Berktay’ın 1 Mayıs 1977 olaylarıyla ilgili görüşlerine tepki gösterenlerin çıkardığı gürültü nedense bana çok tanıdık geliyor. Son 10 yıldaki gelişmelere direnen Kemalistler de benzer bir gürültüyü çıkarmışlardı. Önce şiddetli bir refleks göstermişler, sonra sonra onlar da geçmişi sorgulamaya başlamışlardı. Sol da bu sorgulamayı yapmaktan kaçınamaz. Tarihin sayfaları yeniden yazılana kadar da bu hesaplaşma sürecek. Çünkü tarih, geçmişin değil geleceğin meselesidir.
Tabii, Türkiye solunun bir kısmı zaten uzun süredir bu sorgulamayı yapıyordu. Halil Berktay’ın görüşleri onlara zaten yabancı değildi. Bu tartışmaya bence en büyük katkıyı zaten solun kendisi yapıyor. Unutmayalım, bu tartışma “dışarıdan” değil, içeriden. Solun bir dönem liderliğini yapmış isimler bu hesaplaşmayı domine etti. Sadece solla da sınırlı değil bu tarih sorgulaması; ne İslamcılar, ne Aleviler, ne Kürtler bu tartışmanın dışında kalabilir. Bu ülkedeki etnik, sosyal ve kültürel bütün gruplar bu değişim sancısını yaşıyor.
Hayat sürdüğüne göre geçmişin inşası da devam edecek.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019