Lale KEMAL

Nükleer santral korkusu derinleşti...
21.05.2014
1787

 Soma maden ocağında 301 kişi, ilk bilirkişi raporlarına göre, yerin yüzlerce metre altında ciddi ihmaller sonucu bile bile ölüme gönderildiler.

Delillerde karartma olmazsa, maden ocağının ne denli ilkel koşullarda işletildiğine dair daha çok rapor okuyabiliriz. Ne var ki, başlatılan savcılık soruşturması, olayda olası ihmali bulunan kamu görevlilerine uzanmaz, hükümete bağlı Türkiye Kömür İşletmeleri’nin kontrolünde maden ocağını işleten Soma Holding çalışanları ve yöneticileri ile sınırlı kalırsa -ki 8 kişi tutuklandı- bu facianın da üstünün örtüleceğinden emin olabiliriz.

Hem işçi güvenliğine yönelik, örneğin yaşam odaları gibi, ulusal ve uluslararası mevzuatları uygulamadığından kusurlu görünen hem de faciada taşıdığı siyasi sorumluluktan dolayı istifa kurumunu çalıştırmayan iktidar, Soma felaketi kurbanlarının ailelerinden özür bile dilemedi. Dolayısıyla bu felaket dosyasının da, birkaç günah keçisi bulunduktan sonra kapatılacağının ipuçları şimdiden veriliyor aslında.  

Soma maden ocağı faciasının, derin ihmaller zinciri sonucu yaşandığı, devlet denetleme kurumunun birkaç yıl önce madenlerin vahim durumuna yönelik hazırladığı raporun bile göz ardı edildiği dikkate alındığında, yapımı için hazırlıkların başladığı nükleer enerji santralleriyle bizleri ne tür felaketlerin beklediği daha iyi anlaşılıyor.

Malum, 1960’lı yıllarda başlayan Türkiye’nin nükleer enerji santralleri kurma macerasında, nihayetinde bu yüzyılda, 2010 yılında, Rusya ile imzalanan anlaşma ile ilk adım atıldı. Mersin Akkuyu’da ilk santralin kurulması çalışmaları başladı. Akabinde, Ankara, Sinop’ta yapılması planlanan ikinci nükleer enerji santrali için Japonya’yı seçti. Gerek Akkuyu gerekse Sinop, deprem riski taşıyan bölgeler arasında.

Deprem ülkesi Japonya’nın Fukuşima kentinde, bizim maden ocaklarında ihmal ettiğimiz güvenlik tedbirlerinin misliyle alındığı nükleer santralde, Akkuyu seçiminden bir yıl sonra kaza oldu. 160 bin kişinin yerinden olduğu nükleer kazayı şiddetli deprem tetikledi.    

1999 Marmara faciası ile bir deprem ülkesi olduğunu hatırladığımız Türkiye’de, dolayısıyla bu doğal felakete hazırlıklı olunmadığı ortaya çıktı, bir müteahhit dışında suçlular cezasız kaldı. Depremle haberleşmenin yerle bir olduğu anda, yerli üretim diye böbürlenilen askerî telsizler bile çalışmadı.  

Türkiye’de siyasetçilerin, ihmallerin çok açık olduğu facialarda bile savunma refleksiyle kullandıkları hakaretamiz, incitici dil ya da milleti hafife alan üslup, bugün olduğu gibi dün de ibret verici. Başbakan Erdoğan, Soma faciasına normal deyip, protestocuyu tekmeleyen müşavirine yaptırım yoluna gitmezken dünkü grup konuşmasında yine hükümetini eleştirenlere ağır sözlerle yüklendi.

1999 yılında dönemin koalisyon hükümetinin MHP’li Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, o zamanlar yine gündemi meşgul eden nükleer santrallerin yapımına gelen tepkilere, “Nükleer santrale karşı çıkanlar geri zekâlıdır.” dedikten sonra balık muhabbetine girmiş ve devamla, “Akkuyu’da kurulacak santral kayabalıklarına bile zarar vermeyecek.” demişti. 1986 yılında yanı başımızda meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası sonrası, dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral da, radyasyon sızıntısı endişelerini sözüm ona gidermek için radyasyonsuz olduğunu söylediği çayı içmişti.

Şimdinin Enerji Bakanı Taner Yıldız da, facianın yaşandığı Soma maden işletmeleri için en güvenli maden tanımlaması yapmıştı.

Bugün Soma’da, insan eliyle yapılan hatalar sonucu yüzlerce canın gittiği düşünüldüğünde alınan yüksek güvenlikli tüm tedbirlere rağmen deprem gibi doğal afetlerin dahi bir felaketi tetikleme riski bulunan nükleer santrallerin yapımını, Türkiye’deki siyaset tarzının kaldıramayacağı görülüyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Hrac Madooglu

    Hrac Madooglu

    16.02.2015 07:08

    "Amerikada da oluyor, hadi simdi kapayin cenenizi" diye tweet atan hanimefendi Yeni Safak yazarlarindan. O gazetede yazilan kose yazilarini kuvvetli bir sinir ilaci almadan okursaniz, sagliginiz bozulabilir. Tesetture gelince: elbette kadinlar icin bir nevi koleligin simgesi. Fakat yetiskin yasa gelmis kadinlarin ortunmesi de insan hak ve ozgurlugune girer. Ustlerinde toplumun, mahallenin veya ailenin baskisi olsa bile degismez bu. Ustelik, bazilarinin iddia ettigi gibi, tesettur konusunda Kuranda belirsizlik de yoktur (Nisa Suresi, 31. ayet). Zaten Peygamber yasarken de kadin ve kizlarin ortunmelerini emretmistir.

Yazarlar