Lale KEMAL

Darbenin yıkıcı etkileri ve 48,5 milyar liralık silah alımı
4.04.2012
2309

 Darbeler istikrarsızlık getirdi, ekonomiye darbe vurdu, terörü azdırdı. Darbecilerle işbirlikçi siyasetçiler keselerini doldurdular, olan onlarca yılı kaybolan vatandaşa yani bizlere oldu. 32 yıl sonra bugün, bir hayli gecikmeli olarak Türkiye tarihinde ilk kez bir darbe sanık sandalyesine oturuyor, darısı diğer darbelerin başına. Malum, Ergenekon, Balyoz, İrticayla Mücadele Eylem Planı kod adlarıyla darbe teşebbüsünde bulundukları iddia edilenler de sanık sandalyesinde. Umudum, Türkiye darbelerle yüzleştikçe gelecek nesillerin daha demokratik, refah içinde bir ülkede yaşayacaklarıdır. Ama bunun koşulu, bizim neslin, vatandaşın kesesinden çaldıklarını bize karşı silah olarak kullananların azmini kırmak için mücadele kararlığını sürdürmesinden geçiyor.

İlk kez bugün, 12 Eylül 1980 darbesi yargılanmaya hazırlanırken halen demokrasiyi yerli yerine oturtacak, dolayısıyla askerî vesayeti sonlandıracak yasal reformlar için parlamento çatısı altında adım atılmıyor olması kaygı verici. TSK’nın, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması, askerî darbelere yasal zemin hazırlayan İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesinin kaldırılması, askerin ideolojik eğitim müfredatının değiştirilmesi gibi kritik yasal reformlar için parlamentodan çıt çıkmıyor. Daha da önemlisi, bugün sanık sandalyesine oturan 12 Eylül darbesinin ürünü 1982 Anayasası’nın yeniden yazımı yolunda başta ana muhalefetteki ciddi irade eksikliği, demokratikleşme sürecinin umulandan daha uzun süreceği işaretlerini verdiği için biraz ümit kırıcı.

Askerin, vesayetin önemli bir aracı olarak kullanageldiği devasa büyüklükteki askerî harcamaların demokratik denetimi için 2010 yılı aralık ayında Sayıştay Kanunu çıktığı halde, TSK bu denetimi güçleştirmek için olanca gücüyle kulis yapmaya devam ederken bir parlamento düşünün ki, silah alımlarını mercek altına alamayacak kadar iradesiz. İngiltere Başbakanı David Cameron, ülkesinin satın alacağı Amerikan önderliğindeki geleceğin büyük uçağı JSF’lerin fiyatlarının çok artmış olması nedeniyle araştırma yapılması talimatını verirken bizde,16 milyar dolara 100 adet JSF alınacağı açıklanıyor, parlamentodan çıt yok.


Türkiye’de hükümetlerin, parlamentoların hesap sormadığı bu silahlarla darbeler yapıldı, komisyon adı altında rüşvetler dağıtıldı, yeni darbeleri hayata geçirmek için toprak altına silahlar gömüldü.

Son yıllarda, mevcut hükümet, silah tedariki süreci üzerinde kontrolünü arttırdı da “kaçaklar,” biraz olsun önlenebiliyor. Silah harcamaları denetlenmediği için hep dışa bağımlı olan Türk savunma sanayii, hükümetin aldığı bir dizi önlemlerle, çok gecikmeli de olsa, dışa bağımlılığı bir nebze olsun azaltırken ancak yeni yeni kritik askerî teknolojilerin yurtiçinde üretimi için kolları sıvayabildi.

AB reformları sayesindedir ki, artık, silah alımlarının neredeyse yüzde 90’ını gerçekleştiren Savunma Sanayii Müsteşarlığı, son iki dönemdir, stratejik planlarını kamuoyuna açıklamak zorunda da, her silah sisteminin bedelini halen bilmesek de toplamda bir fikir sahibi olabiliyoruz. Örneğin, 2012-2016 yıllarını kapsayan ve yeni açıklanan stratejik plana göre, müsteşarlık, 300’e yakın silah sistemi üretimi için geçen yıl 27,3 milyar dolar tutarında (48,5 milyar TL) firmalarla kontrat imzalamış. Miktar bir hayli yüksek tabii ancak en azından bu silahların önemli bölümü artık, Müsteşar Murad Bayar’ın da ifade ettiği üzere, “Beşikten mezara,” formülüyle, Türkiye’de geliştirilmesi, idamesi ve kullanım süresini doldurup envanterden çıkartılana kadar olan süreçte yerli sanayiinin kontrolünde olacak.

2004 politikası, yerli savunma sanayiinin, silah teknolojileri üretir hale getirilmesine dönük bir dönüşüm içine girmesini sağlarken kritik olan askerî sistemlerin yerli üretimi için ancak yeni yeni adım atılabiliyor. Müsteşar Bayar, hükümetin Stratejik Plan çerçevesinde uygulamaya koyacağı yeni politikayı, “Teknoloji ve sanayide derinlik,” olarak açıklayıp, içini şöyle dolduruyor;


“Kritik teknolojilerde Türkiye, yüzde 35’ler civarında dışa bağımlı. Teknolojik derinlik politikasıyla, artık yerli olarak ürettiğimiz silahların kritik olan; motor, pervane, zırhlı çelik gibi hammaddelerini de Türkiye’de üretmeye başlayacağız. Bu hedefi tutturmak için sivil sanayi kuruluşlarının da bu türden teknolojileri destekler kapasiteye ulaşmaları gerekiyor.”


Türkiye, önceki gün açıklanan rakamlara göre, geçen yıl yüzde 8,5 ile Çin’den sonra dünyada en hızlı büyüyen ikinci ülke oldu. Bayar’a, 48,5 milyar liralık silah faturasının bu büyümeye nasıl bir katma değer sağladığını sorduğumda, bunun oranını hesaplamanın zor olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Türkiye yılda silah tedariki için dört milyar dolar harcıyor, silah üretiminde yerli katkı oranını yüzde 52’ye çıkardığımız için bu toplamın iki milyar doları Türkiye’de kalıyor. Silah sanayiinin yaratmakta olduğu bir ekonomik değer ve şirketlerin yarattığı teknolojiler var.”


Silah harcamalarının, aş ve iş şeklinde geri dönmesi için, ekonomiye yük olmaya devam eden askerî firmaların özel sektöre devri de gerekiyor. Bayar bu amaçla adımlar atıldığına da dikkat çekiyor.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar