Lale KEMAL
Seçmenden yüzde 50 civarında oy alan iktidardaki AK Parti dâhil, Meclis’te temsil edilen hiçbir partinin, özgürlükçü, din, dil ve etnik köken farkı gözetmeksizin bireyi kucaklayacak yepyeni bir sivil, demokratik anayasa yapma niyetlerinin olmadığı artık iyice gün yüzüne çıkmış bulunuyor. Üç muhalefet partisi, yapılan kimi değişikliklere rağmen askerî vesayetin olanca ağırlığını hissettirdiği çağdışı kalmış 30 yaşındaki köhne Anayasa’yı yok hükmünde sayıp, yepyenisini hazırlama gibi bir dertlerinin olmadığını, yaptıkları açıklamalarla zaten ortaya koyuyorlar.
Nitekim, MHP lideri Devlet Bahçeli daha dün, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, partisinin cephesinde, çağdaş bir anayasa yapımına karşı olma konusunda değişen bir şeyin olmadığını şu sözleriyle ortaya koyuyordu:
“Yeni anayasa, Cumhuriyet’in ruhuna ve lafzına zarar vermeyecek, verdirmeyecek bir güvence sunmalı, Türk kimliğini katiyen aşındırmayacak bir milli özellikte olmalıdır. Bununla birlikte, etnik ve mahalli dillerin tanınmasına müsamaha göstermeyecek donanımda bulunmalı, değiştirilmesi dahi teklif edilmeyecek maddelere sadakat esas olmalıdır.”
Bahçeli, tırnak içinde verdiğim ifadeleri ile partisinin zaten çoğulcu, demokratik bir anayasa istemediğini ortaya koyarken, Cumhuriyet vurgusu yapıyor ama demokrasiden söz etmiyor. Mevcut Anayasa zaten devletin karşısında vatandaşı ezerken, değiştirilmesi dahi teklif edilmeyecek maddeler; otoriter, devletçi ve vesayet rejiminin devamı anlamına geliyor.
İktidar cephesinde de çoğulcu bir anayasa yapımına istek azalmış gibi. Başbakan Erdoğan’ın, geçen hafta sonunda yaptığı açıklamalarda, her ne kadar sonradan kendisine yakın isimlerden Hüseyin Çelik, “dili sürçmüştür,” dese de, partisinin kırmızıçizgileri arasında, “tek din,” ilkesini saymış olması, yeni diye sunulabilecek bir anayasanın, kucaklayıcı olmayacağının ipuçlarını veriyor.
Yeni bir anayasanın, gerçekten çağdaş bir anayasa olabilmesi için iki kritik sınavdan geçmesi gerekiyor; bunlardan biri, otoriter yapının izlerini tamamen silip askerî vesayeti sonlandırmak iken diğeri de Kürtlerin, anadillerini özgürce kullanabilecekleri ve Türkiyeli olmaktan gurur duyacakları, ülkedeki diğer din ve mezheplere mensup olanlar ile birlikte ötekileştirilmeden yaşayacakları bir Türkiye yaratılması sınavlarıdır.
Türkiye’nin yanı başında, Kuzey Irak’ta bölgesel hükümetlerini kurarak güçlenen Iraklı Kürtler’in yanı sıra Suriye’deki Kürtlerin de, halk ayaklanmalarına sahne olan bu ülkede, güçlenecekleri bir gerçek. Kuzey Iraklı Kürtlerle olduğu gibi Suriye’deki Kürtlerle de iyi geçinmesi gereken, böylece PKK’nın yaşam alanını da daraltacak olan bir Türkiye’nin, ülkesindeki Kürt vatandaşları ile uzlaşması için en iyi fırsat, yeni anayasada yapılacak düzenlemeler olacak.
Asker sorununa gelirsek eğer, TSK’nın, siyasi alandaki etkisini önemli ölçüde kıran yasal ve anayasal bazı düzenlemeler yapılmış olmakla birlikte bu reformlar hem eksik hem de yetersiz kaldı. Örneğin, darbe sanıklarının, mahkemelerde verdikleri ifadelerde, hükümeti devirme yetkisini aldıklarını söyledikleri, TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesini dahi değiştirecek bir Meclis iradesi şu âna değin ortaya çıkmadı. TSK’nın, son günlerde, basından gelen eleştirilere yanıt niteliğinde yeniden yayınlamaya başladığı açıklamalar bile kendi başına, askerî vesayet sorununun, askerin dikte ettirdiği 1982 Anayasası’nın, yok hükmünde sayılıp, yeniden yazılmadığı sürece sonlanamayacağını ortaya koyuyor.
Meclis’teki 23 Nisan resepsiyonuna katılan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ile aramızda geçen kısa konuşma bile, barış döneminde Başkomutan sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 4 nisanda subaylara hitaben yaptığı konuşmada, askerin çok geciktiğini ve artık yapması gerektiğinin altını çizdiği savunma reformuna –ki küçülme dahil– TSK’nın direnç içinde olduğunu göstermeye yetiyordu. Resepsiyonda, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e yöneltmeye çalıştığım ama “TSK’nın, etkinleşerek,” kelimesini kullanmama bile fırsat verilmeden “Küçülerek,” kelimesini sarf eder etmez yanıbaşındaki Kıvrıkoğlu’nun, “Küçülme yok, etkinleşeceğiz,” yolundaki ısrarlı sözleri, ordunun, özerk yapısını her şeye rağmen sürdürmek istemesinin bir göstergesiydi.
Yeni bir demokratik anayasa yazılsa, ordunun, siyasi etkisi sonlanıp dolayısıyla yüksek askerî harcamalarını muhafazası mümkün olmayacakken zorunlu askerlik ısrarı da ortadan kalkacak. Türkiye’nin çıkarına olan etkin ama küçük bir orduya sahip olunacak.
PKK ile süren çatışmalar, hem ulusalcı akımları zinde tutuyor hem de askerî ve güvenlik harcamalarının yüksek tutulmasına gerekçe oluşturuyor.
Yeni anayasada, Kürt sorununa kısmen bile bulanabilecek çözüm modeli, çatışmaların azalmasında etken olacak, dolayısıyla da güvenlik harcamalarını önemli ölçüde aşağıya çekecek.
Ancak, iktidardaki AK Parti içindeki görüş ayrılıkları, CHP ve MHP’nin, yeni demokratik bir anayasaya mesafeli duruşları, TSK’nın statüsünü koruma arayışı ve BDP’nin, gerçekçi olmayan talepleri, özlenen bir anayasanın ortaya çıkmasını bir hayli zorlaştırıcı unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
25.06.2016
18.06.2016
11.06.2016
4.02.2016
28.05.2016
14.05.2016
7.02.2016
30.04.2016
24.04.2016