Markar ESAYAN

Köln manifestosu: Benimle eşit ilişki kur!
26.05.2014
2286

 Başbakan Erdoğan'ın Köln konuşmasını dikkatle dinledim. Her şeyden evvel Erdoğan tartışılmayacak bir politik fenomen olmuş durumda. Sevenleri ve sevmeyenleri açısından da bu böyle. Herhalde yurt dışında böyle bir kalabalık toplayabilecek, toplasa bile bu heyecanı yaratabilecek bir lider dünyada bulmak zor.

Bunun nedenleri nedir? Artık herkesin düşmanlığı bırakarak Erdoğan'ın değerinin nereden kaynaklandığını düşünmesinin vakti gelmiş olmalı.

Evet Erdoğan iyi bir hatip ve başarılı bir siyasi lider, ancak bu ilgiyi bunlarla açıklamak zor. Köln'deki salonda ve Türkiye'de televizyonları başında gözleri yaşlarla dolu insanları açıklamakta yetersiz kalan özellikler bunlar. Bu tanıma uyan birçok siyasi lider var ama aynı etkiyi yaratamıyorlar.

Köln'deki konuşmada bir kez daha ortaya çıkan temada gizli Erdoğan'ın değeri...

Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı'nı, Sykes-Picot'yu ve kolonyal eşitsizliği bitirmek isteyen bir lider.

Erdoğan Avrupa'ya Köln'de basitçe şunu söyledi: Benimle eşit ilişki kur. Bana saygı göster. Süreçlerde nesne değil, özne muamelesi yap. Çünkü Türkiye artık eski Türkiye değil...

Bu söylemin her Türkiye vatandaşının hafızasında ve kişisel tarihinde denk düştüğü bir yer var. 'O fakir delikanlı vardı ya' kompleksinden bahsetmiyorum. 1960'larda en ağır işleri yapmak üzere gurbete çıkanlar kadar, onların çocukları ve torunları için de Erdoğan'ın 'eşitliği' 'onurlu yaşam'ı ima eden tavırları bu nedenle çok hayati. Bunu Anadolu'yu gezdiğinizde de hissediyorsunuz. Mesele sadece maddi olarak zenginleşmekten öteye taşmış durumda ve bu iyi bir şey. İnsanlar kimlikleri, gelenekleri, inançları ile kabul ve saygı görmek istiyorlar. Ama aynı insanlar AB'ye girmek, dünyaya entegre olmak, dışa açılmak da istiyorlar. Ama bunu kimlik ve geleneklerinden taviz vermeden, onurlu ve özgün biçimde yapmak istiyorlar.

İşin özü bu... Bu doğru bir yol. Tarihin doğru yerinde duruyoruz.

İşte Tayyip Erdoğan bu özgüveni insanlara hissettirdiği için değerli. Eskinin içi boş 'Türk'e Türk propagandası' değil bu. Altında siyasi, ekonomik başarılar olduğu kadar, dünyaya entegrasyon ve dışa açılma arzusu da var.

Erdoğan'ın, 'Ben' diyerek konuşarak Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini başlattığı Köln toplantısında, hem Merkel'i hem de Almanya ile olan işbirliğini överken, aynı zamanda AB üyeliğini önemsediğini ifade etmesi önemliydi. Benim de AB için önerdiğim formülü Erdoğan da tekrarladı: 'Avrupa'da yükselen ırkçılık, İslamofobi ve antisemitizmin panzehiri Türkiye'dir. Batı-Doğu kucaklaşmasının kilidi Türkiye'dir' dedi.

Avrupa'nın güçlenen Türkiye'den tedirgin olmak yerine, jeopolitik önemini bir kenara bırakın, Türkiye'nin Batı-Doğu arasındaki yıkık köprüyü onarabilecek nadide bir imkân olduğunu keşfetmesi dünya için de en hayırlı olandır.

İslam coğrafyasını kontrol altında tutmak için 'Ilımlı İslam' gibi mühendisliklere sarılmanın, bir yandan da Boko Haram gibi örgütleri el altından desteklemenin artık 20. Yüzyıl'da kaldığını görmek için geç değil. Batı Erdoğan'ı yıpratmanın derdine düşmek yerine, Erdoğan'lı Türkiye'nin büyük potansiyellerini keşfetse, yeni bir real politiğin de temelini atmış olur. Mısır'da yapılan büyük hatadan Türkiye'nin ayakta kalmasıyla dönme fırsatını Batı hala kaçırmış değil.

Bir yüzyıl daha İslam ve Doğu coğrafyasını yarı sömürge durumunda, bu olmadı darbe veya iç savaşlarla kontrol etmenin artık mümkünü yok. 17-25 Aralık darbesi amacına ulaşmış, Erdoğan hal edilmiş olsaydı bile, bu tesbit geçerliliğini yitirmiş olmayacaktı. Mısır'da durum ertelendi ama, göreceksiniz Sisi o makamda uzun süre kalamayacak. Ukrayna'da olanlar ortada. 'Kiev İngiliz mi, yoksa Alman etkisinde mi kalsın' derken, Kırım Rusya'nın eline geçti. Rusya, Çin ile yaptığı devasa anlaşma ile Avrupa'ya enerji kartını daha sağlam kullanmak için büyük bir fon temin etti. Bu arada Türkiye'nin enerji bölgesindeki ağırlığı biraz daha artmış oldu. Bu manada birkaç sene içinde Türkiye açısından önemli gelişmeler yaşanacak. Türkmenistan, Azerbaycan, Irak, Kıbrıs ve İsrail enerji kaynaklarının dünyaya açılmasında Türkiye en güvenli ve en rasyonel kilit ülke durumunda.

Türkiye tüm projelerde güvenilebilecek, birlikte çalışılabilecek, katma değer yaratabilecek güçlü bir ülke.

Ama bunun için Türkiye'yi dizayn etme hevesinden vazgeçmek ve eşit bir ilişki kurmak, Türkiye'nin maddi, manevi hakkını teslim etmek zorunluluğu var. Kürt, Ermeni, Alevi, Kıbrıs gibi sorunları çözebilecek bir vizyona sahip bir ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışmak ahmakça. Türkiye'de, çifte standartlı, kolonyal refleksli tavırları nedeniyle kendisine küsmeyen, rasyonelliğini yitirmeyen ve Köln'de olduğu gibi işbirliği çağrısı yapan bir hükümet olduğu için Batı kendisini şanslı hissetmeli.

Yeni Türkiye, yeni dünyanın da habercisi ve büyük bir şans. Bu nedenle Türkiye'nin ayağa kalkmasını Batı bir tehdit değil, büyük bir olanak olarak görmeli. Türkiye de rasyonellikten kopmamalı, özgün ve onurlu bir siyaset izlerken, bunun eforizme, 'fakir delikanlı' kibrine savrulmamasına özen göstermeli.

Herkes üzerine düşeni yaparsa, dünya için daha iyi bir dönem açılabilir. Batı ve Doğu'nun birbirinin bileğini sırayla bükmeye değil, beraber dünyayı yaşanabilir bir yer haline getirmeye ihtiyacı var.

İki coğrafyanın geleneğinde de yeteri kadar tecrübe mevcut.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar