Türkiye siyasi tarihinin çok kritik dönemlerinden geçiyor.İlk defa sistemin en önemli dayanaklarından olan askeri bürokrasinin etkinliği kırıldı,darbeye teşebbüs edenler,hükümete karşı yıpratma,karalama ve kaos ortamı yaratmak isteyenler yargılanmaya başladılar.Hatta 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan e-muhtırası için de iddianameler hazırlandı veya hazırlanmakta.(12 Eylül cuntacılarının yargılanmasına 4 Nisanda başlanacak.) Tabii tüm bu gelişmeler demokrasimiz için atılmış pozitif adımlar ve ilk defa militarizmden hesap soruluyor olması toplumun geniş kesimlerince memnuniyetle karşılandı.Referandum ve seçim sonuçları da sistemin köklü bir şekilde değiştirilmesi için siyasi iktidara yetki verdiğini kanıtladı.Yıllarını demokrasi mücadelesi uğruna harcayan aydınlar,gazetecileri ve siyaset adamları hükümeti ilerde olabilecek tehlikeler için uyardılar.Dedikleri şu idi.Askeri vesayetin etkinliği kırıldığı doğru ama,eğer bunu hukuksal bir sisteme oturtmazsanız ilerde karşınıza daha büyük sorunlar çıkacaktır.İktidar bu değişiklikle yetinmeye ve yönetimde ben söz sahibiyim diye gelen eleştirilere kulağını tıkadı,hatta bazı gazetecilere de babalandı,paralel medyada aynı minvalde yayına devam ettiler.İlk defa Uludere katliamıyla siyasi iktidarı ve kamuoyunu sarstılar,kafaları karıştırdılar,Erdoğan’ı bir kaşık suda boğacak olanlar destek vermeye başladılar.(Hatta ondan önce Denktaş’ın cenazesinde öyle kesimlerle bir araya geldiler ki) Arkasından Mit olayı patlak verdi.Yukarlarda 9 şiddetinde bir sarsıntıyla önemli bir siyasi kriz yaşandı.

        Bu olayın ayrıntılarına girmeyeceğim,yalnız bazı sorularım var.

1. Bu hükümet Fethullah Gülen Hoca Efendiden talimat alıyor diyenler nerdesiniz?
2. Mit müsteşarı yönetime geldikten sonra, İran yanlısı diyenlere çanak tutanlar,hatta küçümseyici bir ifadeyle astsubaylıktan gelme diyenler,Fethullahçı diyenler nerdesiniz?
3. Olayla beraber, o güne kadar Gülen hareketine dediklerini bırakmayanlar sırf hükümeti yıpratmak için neler söylediklerine bir baksınlar.
4. Fethullahçı savcı ve polisler görevden alınınca(onların deyimiyle) nasılda karşı çıktılar.

Yaşanan her kriz köhnemiş sistemin ömrünü kısaltıyor,bunun yerine geçici önlemlerle yetinmeyip acil hukuksal düzenlemeler inşa etmek gerekir, artık yamalarla bir yere gidemeyiz.Çünkü Uludere’yi çözmezseniz karşınıza Mit’i çıkartırlar,yarın daha büyük oyunlarla karşılaşırsınız. Derin yapılanmalar yalnız orduda değil,Mit’te,Emniyette,Yargıda,iş dünyasında,medyada.Bunların hepsi temizlenmeden devletin şeffaf olmasını beklemeyin.

         Dikkatinizden kaçtımı bilmiyorum,Ergenekonu destekleyen bazı medya organlarında Taraf gazetesinin yolsuzluk haberlerini öne çıkartarak,Taraf’a övgüler düzüyorlar bana çok ilginç geldi, size geldimi? Milli Eğitim Bakanı’nın 19 Mayıs törenleri için aldığı kararıgerekçesine katılmasam da destekliyorum.Dikkatinizde kaçtı mı bilmiyorum! Türk-Eğitim Sendikasıyla,Eğitim-Sen bu karara karşı çıktılar,bana çok ilginç gelmedi, size geldimi bilmiyorum.Aslında Eğitim-İş sendikası neden kuruldu onu da anlamış değilim.Artık ulusalcılarla milliyetçiler arasında hiç fark kalmadı desek yerinde olur kanısındayım.Bir çift sözüm de Düzce milletvekili Osman Çakar Bey’e; toplantının birinde partililerle konuşurken şöyle bir ifade kullanıyor.”İl başkanlığı için fazla uğraşmayın  nasıl olsa genel merkez belirleyecek.”Sevgili hocam bu nasıl bir söz,bu nasıl bir demokrasi,bu nasıl bir parti, örgütünde demokrasiyi kuramayan bir anlayış,ülkede demokrasiyi nasıl kurar,ordan birisi de derse hocam sizde fazla uğraşmayın,nasıl olsa sizleri de genel merkez belirliyor,hoşunuza gider,içinize sinermi idi.Hrant’ın ölüm yıldönümüyle ilgili bir iki sözle yazımı tamamlamak isterim.Anma toplantısının demokrasi güçleri için gövde gösterisine dönüşmesi sevindirici,yalnız Ergenekoncuların yürüyüşe katılarak gösterinin hükümet aleyhine döndürme çabaları ilginçti.Artık ikinci bir Susurluk olayı yaşanmaz.(Aydınlık için 1 dakika eylemleri, Refahçıların katkısıyla Şeriata karşı gösterilere dönüşmüştü.) Bilmezler ki insan aynı suyla iki defa yıkanamaz.