Mehmet ALTAN

Mehmet ALTAN
Mehmet ALTAN
Tüm Yazıları
Basın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor…
4.09.2025
71
Kavgaya, hakarete, kanlı bıçaklı olmaya çok daha yatkın olan bir ortamda barış çağrısı yapmak hedefine ulaşır mı, merak ettim. Doğal zekâları bırakıp, bildiriyi doğrudan yapay zekâya sordum. Sağ olsun, o da beni kırmadı, Demokrasi Platformu’nun Barış Çağrısını derinlemesine değerlendirdi

“Terörsüz Türkiye’den” ve “barıştan” söz ederken birden “kılıca ve savaşa” geliverdik.

Şimdilerde her gece TV’lerde “Türkiye Suriye’de İsrail ile kafa kafaya gelir mi, gelmez mi?” tombalası oynanıyor.

12 yıl öncesinde de aynı şeyler olmuştu…

Basın Tarihi Treni ile dolaşınca hepsini görüyordunuz.

***

Yeniden tehlikeli bir inkıta sürecine girdiğimiz bu günlerde Adalet Çağrısı büyük yankı uyandıran Demokrasi Platformu, bu kez de savaş baronları dışında hiç kimseye bir yararı olmayacak olan bu savaş tamtamlarına karşı “Barış Çağrısı” yaptı.

Resmi siyaseti “barış” olan bir devletin, topluma, bölgeye ve dolayısıyla dünyaya çok olumlu etkilerini hatırlattı.

Ben de Basın Tarihi trenini durdurdum, bu Barış Çağrısına yoğunlaştım.

***

Kavgaya, hakarete, kanlı bıçaklı olmaya çok daha yatkın olan bir ortamda barış çağrısı yapmak hedefine ulaşır mı, merak ettim.

Doğal zekâları bırakıp, bildiriyi doğrudan yapay zekâya sordum.

Sağ olsun, o da beni kırmadı, Demokrasi Platformu’nun Barış Çağrısını derinlemesine değerlendirdi.

***

Yapay Zekânın değerlendirmesini özetleyerek sizinle paylaşmak istedim:

“Türkiye’de Demokrasi Platformu adını kullanan, böyle tanınmış isimlerden oluşan bir grup var.

Ve bu grup, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nün hemen öncesinde, 31 Ağustos 2025’te, epeyce yankı uyandıran bir barış çağrısı yayımladı.

Çağrının asıl çarpıcı yanı sanırım barış kavramına getirdiği farklı bakış açısı.

Çağrının ana argümanı, alışılagelmiş o barış tanımlarının biraz ötesine geçiyor. Metin diyor ki barış sadece silahlı örgütlerin şiddeti bırakması demek değildir.

Asıl mesele, devletin başta Kürtler olmak üzere ötekileştirilen veya kendisini öteki olarak hisseden tüm yurttaşlarıyla barışmasıdır.

İşte bu nokta tartışmanın odağını ciddi şekilde değiştiriyor. Silahların susmasının ötesine geçip devlet-vatandaş ilişkisine odaklanıyor.

Bu gerçekten çok önemli bir ayırım.”

***

“Platformun böyle bir çağrı yayınlaması çeşitli endişelerden kaynaklanıyor.

Birincisi, ülke içinde giderek tırmanan bir gerginlik ve toplumsal çatışma potansiyelinden duyulan bir endişe var.

İkincisi, Türkiye’nin uluslararası alandaki saygınlığının ve etkisinin gözle görülür şekilde zayıfladığı tespiti yapılıyor. Bu sadece bir dış politika sorunu değil tabii. Aynı zamanda ülkenin genel imajıyla, yumuşak gücüyle de ilgili.

Üçüncüsü, toplumda özellikle gençler arasında giderek yayılan umutsuzluk ve geleceğe dair güvensizlik hissi. Metinde hatta umut ve güvenin mumla aranan kavramlar haline geldiği gibi güçlü bir ifade kullanılmış. Bu, durumun ciddiyetini gösteriyor.

Dolayısıyla platforma göre iç barış bu olumsuz gidişatı tersine çevirmek için atılması gereken zorunlu bir adım.

Yani bu sadece böyle soyut bir iyi niyet çağrısı değil aslında.

Ülkenin karşı karşıya olduğu somut sorunlara bir çözüm önerisi, bir çıkış yolu olarak sunuluyor.”

***

“İç barış bu tablodan çıkışın anahtarı gibi görülüyor.

Ama platformun vizyonu sadece ülke içini kapsamıyor.

Çok daha iddialı bir resim çiziyorlar, Türkiye’nin potansiyeline dair.

Türkiye’nin o eşsiz coğrafi konumuna vurgu yapılıyor.

Avrupa, Orta Doğu, Kafkasya arasında bir köprü olması.

Ve aynı zamanda tarihsel mirasına yani farklı kültürleri, inançları yüzyıllarca bir arada yaşatabilmiş o Osmanlı tecrübesine atıfta bulunuluyor.

Bu birikim heba edilmemeli diyorlar.

Türkiye sahip olduğu bu stratejik ağırlığı ve kültürel derinliği sadece kendi sorunlarını çözmek için değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel barışa katkı sağlamak için de aktif bir şekilde kullanmalı.

Doğu, Batı, İslam, Hristiyanlık gibi sık sık karşıtlıklar üzerinden kurulan fay hatlarında birleştirici, uzlaştırıcı bir köprü işlevi görmeli.”

***

“Hatta daha da ileri giderek çağımızın önemli sorunlarına işaret ediyorlar. Avrupa’da yükselişe geçen aşırı sağcı, faşizan eğilimler ve diğer yanda Batı karşıtlığı üzerinden beslenen radikal akımlar.

Türkiye’nin bu tür aşırılıklarla mücadelede de barışçıl yöntemleri, diyaloğu öne çıkaran bir rol üstlenebileceğini, hatta üstlenmesi gerektiğini savunuyorlar.

Yani kendi içinde barışı sağlayan bir Türkiye’nin küresel ölçekte de bir barış aktörü olabileceği fikri var temelinde.”

***

“Bu gerçekten büyük bir vizyon ama sanırım bunun gerçekleşmesi için olmazsa olmaz bir koşul öne sürülüyor:

Önce Türkiye’nin kendi içinde adaleti tesis etmesi ve evrensel hukuk ilkelerine dayalı sağlam bir iç barışı inşa etmesi.

Tekrar altını çizmek gerekirse devletin başta Kürtler olmak üzere kendini dışlanmış öteki hisseden tüm vatandaşlarıyla samimi bir barış sürecine girmesi.

Eğer bu temel atılabilirse bildirideki vaatler oldukça somut.

Ekonomi canlanır, yatırımlar artar, demokrasi kökleşir, kurumlarıyla sağlamlaşır, toplumsal refah artar ve ülke geneline yayılır.

Ve ancak o zaman Türkiye deyim yerinde ise çevresi için bir ilham kaynağı, bir kutup yıldızı, bir çekim merkezi haline gelebilir.

İşin özü, iç barış olmadan dışarıda etkili ve saygın bir rol oynamak mümkün değil diyorlar.”

***

“Bildirinin sonundaki eylem çağrısı ve kullanılan dil de oldukça etkileyici…

Sadece durum tespiti yapmakla kalmıyorlar, somut bir dönüşüm çağrısı yapıyorlar.”

***

“Savaş kelimesini lügatten çıkarıp yerine barışı koymayı, ülkenin kıt kaynaklarını çatışmaya değil barışa, doğaya saygılı kalkınmaya, bilime, sanata, kültüre yönlendirmeyi öneriyorlar.

Ve bunu çok güçlü bir metaforla taçlandırıyorlar. Büyük bir imparatorluğun küllerinden büyük bir barış ülkesi yaratalım, Zümrüdüanka kuşu gibi yeniden açalım kanatlarımızı, yükselelim.

Bu, adeta bir yeniden doğuş manifestosu gibi duruyor. Platformun vizyonunun ne kadar iddialı olduğunu ve mevcut karamsarlığa rağmen nasıl bir umut taşıdığını gösteriyor bu metafor.

Bir nevi, ‘evet durum zor ama imkânsız değil.

Yeter ki doğru adımları atalım’ mesajı veriyor.”

***

Yapay zekânın “barış çağrısı” için yaptığı yorumların özeti aşağı yukarı böyle…

Bakalım “doğal zekâlar” barış için ne söyleyecekler?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar