Mehmet ALTAN
23 Ekim’de 7,2’lik depremle sarsılan Van, önceki gece saat 21.23’te ikinci bir felaket daha yaşadı.
Merkez üssü Edremit olan 5,6 büyüklüğündeki sarsıntı, Van merkezde bulunan Bayram ve Aslan adlı iki otel ile 23 binayı yerle bir etti.
On kişi daha öldü…
Neyse ki çöken 23 binanın çok hasarlı olduğu ve içlerinde kimsenin yaşamadığı öğrenildi.
Biz, ilginç bir toplumuz, boş yere ölenler için ayaklanmayı ve hesap sormayı bir yana bırakıp, sadece kurtulanlar üzerinden değerlendirme yaparız… Kadercilik de bu aldırmazlığa alkış tutar...
Hâlbuki ‘gerekenler’ yapılsa, sarsıcı iki deprem ne Van’da bina yıkar, ne de insanlarımızı öldürebilirdi…
Ne var ki hala ısrarla bu noktayı görmezden gelmeye ve sistemden hesap sormayı bir yana koymaya devam ediyoruz…
* * *
Önceki günkü depremdeki ölümlerin nedeni olan ihmaldeki en yakıcı soru ‘ön hasar tespit raporu’nda yoğunlaşıyor…
Nasıl oluyor da önceki gün depremde yıkılan 23 binada isabet kaydeden ‘ön hasar tespit raporu’, iki otelde şaşıyor?
O raporları kim verdi, fiilen yaşayarak gördüğümüz üzere o hasarlı iki otele neden ayrıcalıklı muamele yapıldı?
Bu, on insanı taammüden katletmekle eş anlamlı bir hata değil mi?
Gerekli sorular sorulacak, cevaplar verilecek, sistem temizlenebilecek mi?
Bunu yapabilmek için, on sekiz kez değişen ve resmi binaları ölümlere açık hale getiren Kamu İhale Yasası ile tabu sayılan siyasetin finansmanını da konuşmamız gerekmez mi?
* * *
Hüzün veren büyük toplumsal zafiyete gelince...
Bizim 25 yaş yukarı nüfusumuzun ortalama eğitim yılı 6,5 yıl…
Bu, çalışan nüfusun yüzde 60’ının mesleksiz olması anlamına geliyor…
Zaten sırf bu nedenle çalışan 24 milyonun on milyonu kayıt dışı çalışıyor… Fiilen varlar ama hukuken yoklar...
İnsanın en değerli olduğu bir çağda böyle bir tablo söz konusu olabilir mi?
Her gün iş kazalarında düzenli olarak ortalama iki ila üç kişinin yaşamını yitirdiğini, iki kişinin de iş yapamaz hale geldiğini de söylemeliyim... Bu düzenli ve sürekli ölümler de bizim ‘konuşulmayan konularımız’ arasındadır...
* * *
Kimsenin görmek istemediği bu huzursuz edici resmi en berrak ve net bir şekilde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın ‘İnsani Gelişme Endeksi’ sergiliyor…
Genel sıralamada 92’nci olduğumuz listede, ekonomisi tsunamiye uğramış olan Yunanistan’ın 29’uncu sırada olduğunu geçenlerde anımsatmıştım…
Esas vurgum ise nedense gözden kaçar gibi oldu…
Hâlbuki Yunanistan’la aramızda bu fark var; çünkü ekonominin iyileşip ya da bozulması toplumun ortalama eğitimini etkilemediği gibi, kadın-erkek ilişkilerindeki uygarlık düzeyini de belirlemiyor... Ya da estetik anlayışında anlık bir zıplama ya da çöküntü oluşturmuyor...
Tabii bizim nüfus yapımızla eş değer diğer ülkelerin durumunu da hatırlatmakta yarar var; İnsani Gelişme Endeksi’nde Almanya 9, Fransa 20, İtalya 24 ve İngiltere 28’inci sırada…
* * *
Sıralamada bizim yerimizi yükselten kişi başına gelirimiz…
Kişi başına geliri bir yana koyarak, ölçümü ‘yaşam beklentisi’ ve ‘ortalama eğitim’ üzerinden yaparsak 92’nciliğimizi de anında kaybederek 186 ülke arasında 112’nci sıraya düşüveriyoruz…
İnsanın değerli olduğu ülkelerde ise durum tam tersi… Örneğin, bizim 67’nci sırada olduğumuz gelir sıralamasında Yeni Zelanda 35’inci sırada…
Ama kişi başına geliri bir yana koyunca, İnsani Gelişme Endeksi’ndeki yerine göre bakınca, Yeni Zelanda kanatlanıyor, gelir dışı İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde ikinci sıraya, genel ortalamada beşinci sıraya fırlıyor…
Toplum eğitimli, donanımlı ve üretken olunca, insan yaşamına mal olacak çıkar hesaplarıyla şekillenen inşaat da olmuyor, şaibeli ön hasar raporları da…
* * *
İnsanın ‘en kutsal varlık’ haline geldiği, toplumun bunu iyice özümseyerek kabullendiği, kimsenin boş yere ölmediği bir Türkiye’yi o kadar çok hayal ediyorum ki…
112’nci sıradan bu hayalimin gerçek olabileceği bir Türkiye’ye varabilecek miyiz?
Keşke varabilsek…
Ama varmak için de önce istemek gerekmez mi?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Basın Tarihi (7): Simit
27.11.2025 - Alev rengi hüznüyle sonbahar…
25.09.2025 - Basın Tarihi: “Al sana misilleme”…
17.09.2025 - Basın Tarihi: Çözüm sürecinin yargı bacağı
10.09.2025 - Basın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor…
4.09.2025 - Basın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik…
28.08.2025 - Basın Tarihi: Alevi Hakları…
22.08.2025 - Basın Tarihi: Rojava Hep Gündem…
14.08.2025 - Basın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm”
7.08.2025 - Basın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl…
1.08.2025
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Hüseyin KAYA
Çok güzel yazmışsında,Müstabel başkanımız,yüce haşmetmahap ulu önder Tayyip Erdoğanın seçim üstü atraksiyonları içinde iki kelam ediversen gerçekten gazetecilik yaptığına inanacaktım ...Yok sa onlar verilen görevler arasında yok muydu? Pardon siz görevli çuluk çocuklar değildiniz,çok çok özür...