Melih ALTINOK
Nihayet Köşk yarışına temsil kabiliyeti olan bir siyasi aday girdi. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş dün Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıkladı.
Selahattin Demirtaş’ın Köşk adaylığının açıklanmasının ardından, Tayyip Erdoğan’a desteğini sunacağı aşikâr kesimlerden gelen yorumlara baktığımda, genel olarak “olumsuz” bir söylemle karşılaşmadım.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığına yönelik eleştirileri, “muhalefetin adayı kim olsa eleştirecektiniz zaten” diye savuşturmaya çalışan peşin satanlar anlamışlar mıdır bilmiyorum? Ancak asgari mantığa sahip herkes, İhsanoğlu’nun adaylığındaki asıl sorunun, siyasi bir yarışa siyaset dışı bir unsurun sokulması olduğunu düşünüyor. Dolaysıyla yan yana gelen muhalefetin siyasi kimliğini yansıtmayan İhsanoğlu’nu, bir toplumsal mühendislik projesinin yapay adayı olarak gördükleri için eleştiriyorlardı.
Peki, siyaset kurumunu ve demokrasiyi önceleyen bu eleştirilerin sahiplerinin, oy vermeyecek olsalar bile Demirtaş’ın adaylığını İhsanoğlu’nunki gibi tepkiyle karşılamamalarının nedeni ne?
Birincisi, Demirtaş siyasi bir aktör ve artık seçimle alınacak bir makam olan Köşk yarışına girmesi sonuna kadar hakkı; Ekmel Bey’in adaylığı gibi “sırıtmıyor.”
İkincisi bu karar HDP’nin, Türkiye partisi olma hedefinin birkaç loser “Türk solcusunu” ve şovmeni yönetime monte ederek değil, ülkenin geleceğine dair gerçekliği olan iddialara soyunmakla gerçekleşeceğini kavradığının bir göstergesi olarak okunuyor.
Üçüncüsü de, Kürtlerin bir kesiminin temsilcisi olan HDP’nin Eş Başkanı’nın, T.C. Cumhurbaşkanlığı makamına aday olması, demokrasinin normalleşmesi, barışın kurumsallaşmaya başlaması ve bir arada yaşama iradesinin güç kazanması adına umut veriyor. Yani bu hamle silahın miadını doldurduğunun, memlekette “siyasetin geçer akçe olduğunun” en somut kabulü.
Şimdi gelelim, asıl soruya. Demirtaş’ın seçimde şansı ne? Köşk yarışının CHP-MHP adayı ile AK Parti’nin adayı arasında geçeceği düşünülürse, Demirtaş’ın şansından ziyade adaylığının seçim sonucuna etkilerini konuşmak sanırım daha yerinde olur.
Demirtaş’ın, Türkiye solu içerisinde genel olarak CHP’ye oy veren bir kesimden oy alabileceğini söyleyebiliriz.
Demirtaş’ın adaylığının AK Parti’ye yönelecek Kürt seçmende aynı etkiyi yapması ise zor görünüyor. Zira AK Parti seçmeni Kürtlerin yanı sıra, HDP’li Kürtlerin de Öcalan’ın “tarihi dönemecinin aşıldı” dediği Çözüm Süreci’nin akıbetini “her şeyden çok” önemsedikleri ortada. Erdoğan’ın Çözüm Süreci’yle aldığı siyasi riski, destekleriyle azaltabilecekleri görüşünü içselleştirme basiretine sahipler.
Çünkü köylerin yakıldığı, 17 bini aşkın faili meçhulün yaşandığı bir ülkeden, İmralı ile görüşmelerin sürdüğü, Çözüm Süreci’ne yasal zeminin sağlandığı, Kürdistan isimli partilerin kurulabildiği Türkiye’ye, güçlü halk desteğine sahip muktedir bir hükümet sayesinde varıldığının farkındalar.
Dün Sabah’tan Dilek Güngör’e konuşan Doğu-Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu’nun ifadesiyle söylersek: “Bölgede zaman zaman Başbakan eleştirilse de kimse gitmesini istemiyor. Kürt sorununu çözecek potansiyel ve kapasitenin Başbakan'da olduğunu söylüyorlar.”
Kısacası ülkenin politikleşme ve siyasi realizasyon düzeyi en yüksek kesimi olan Kürtlerin, Demirtaş’ın çözüm “vaatleri” yerine, barışı gerçekleştirmeye muktedir ve kısmen de başarmış Erdoğan’ın “gerçekliğini” satın alacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Tıpkı 12 Eylül Referandumu’nda partilerinin boykot kararına rağmen sandığa gidip “Evet” oylarıyla geleceklerini kurdukları gibi, şimdi de parti kararıyla varoluşlarına aykırı hareket etmeyeceklerdir. Zira çözüm ve barış, tüm Türkiyeliler için olduğu gibi Kürtlerin de imaj meselesi değil hayat memat mevzuu.
Ha, Demirtaş, bu kez “Cihangir’de tanışmadık” dediği Gezi koalisyonunun dolduruşuna gelip tüm seçim propagandasını “Kartaca yıkılmalı” şiarı üzerine kurarsa zaten yandı gülüm keten helva... Bu durumda, değil 1000 metredeki Çankaya’nın sırtlarına tırmanmak, tıpkı Sırrı Süreyya Önder’in İBB adaylığında olduğu gibi, olsa olsa 3-5 rakımlı Çukurcuma’nın saadetiyle yetinir, o da ayrı konu.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019