Mensur Akgün
CAATSA, ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nun çıkarttığı, 2 Ağustos 2017’de Başkan Donald Trump tarafından onaylanan İran, Kuzey Kore ve Rusya’ya uygulanan yaptırımları güçlendiren bir yasa. Açılımı “Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlarla Karşı Çıkma Yasası”.
Bizi ilgilendiren tarafıysa sadece bu üç ülkeye karşı değil bu ülkelerle ticaret yapan şirketlere, şahıslara, dolayısıyla da ülkelere karşı uygulanabilecek olması. Uygulama yetkisi büyük ölçüde yürütmenin başı olan Başkan’a bırakılmış ama içeriği Türkiye de dahil pek çok devleti rahatsız edebilecek mahiyette.
Her şeyden önce yasa ABD’nin egemenlik alanının genişletilmesi anlamına geliyor. Washington kendi tercihlerini bu yasayla da bir kez daha diğer devletlere dayatıyor. Almanya, Avusturya gibi ülkeler daha yasa tartışılırken rahatsızlıklarını dile getirdi, böylesi bir yasanın uygulanmasının AB-ABD ilişkilerinde sorunlar yaratabileceğini, ikili ilişkilere zarar verebileceğini söyledi.
***
Aslında yasaya veto etmese, edemese de, Trump da karşı çıktı, yasamanın yürütmenin yetkilerini gasp ettiğini, dış politika yapmanın zorlaştığını vurguladı. Fakat yönetim yine de Türkiye’nin S-400 alımı söz konusu olduğunda CAATSA’ya atıfta bulunmaktan çekinmedi. Mesela Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin geçtiğimiz yıl Haziran ayındaki bir oturumunda F 35’lerle S 400’ler arasında bağlantı kurdu.
Her ne kadar Rahip Brunson krizinin çözümü sonrasında ilişkilerde bariz bir yumuşama gözlemlense de, konu farklı platformlarda geçtiğimiz günlerde yeniden gündeme geldi. Belli ki Amerika bu yasayı araçsallaştırarak Türkiye’yi Rusya Federasyonu’ndan hava savunma sistemi almaktan caydırmaya çalışıyor.
Bunda ticari kaygıların olduğuna şüphe yok. Türkiye de zaten bu ticari kaygıları girecek açıklamalar yapıyor. Patriot alabileceğini belirtiyor, hatta almak için pazarlık ediyor. Ancak Türkiye’nin koşulları var. ABD ise kendi koşullarıyla satmaya, kullanımını bile kendi ulusal çıkarlarına endekslemeye niyetli.
Üstelik onlara bu kadarının yeteceği de şüpheli. İstedikleri sadece satmak değil. Rusya’dan S-400 de almamamız, Rusya’ya askeri teknoloji alanında yakınlaşmamız, askeri doktrinimizi, anlayışımızı değiştirmemiz. Amerika’ya olan bağımlılığın sürmesini uzun dönemli siyasi çıkarları açısından gerekli görüyorlar.
Türkiye’nin ne daha fazla otonom hareket etmesini, ne de emsal yaratmasını istiyorlar. Eğer Türkiye S-400’lerin alımı ve operasyonel hale getirilmesi yolunda adım atarsa, ki bence atmalı, ABD muhtemelen yaptırım uygulayacak. ABD-Türkiye ilişkileri bir ciddi sarsıntı daha geçirecek, belki de siyasi-sismik bir kırılma yaşanacak.
Bu yüzden Türkiye’nin her şeyden önce, eğer şimdiden yapmadıysa, CAATSA yasasını en ince detayına kadar incelemesinde, daha doğrusu inceletmesinde yarar var. Unutmayalım ki CAATSA çok kapsamlı bir yasa ve imalarını anlayabilmek için ABD hukuk sistemini iyi bilmek, yaptırımlar konusunda uzmanlaşmış olmak gerekiyor.
Benzeri müeyyide kapsamına girecek olan F 35 uçaklarının teslimatı için de geçerli. Bu uçakların ortak üretimi ve teslimi hakkında ne gibi hukuki haklara sahip olduğumuz, bu hakları gerekirse nerede ve nasıl savunabileceğimiz kapsamlı bir hukuki analizin konusu olmalı. Daha da önemlisi hukuki argümanlar şimdiden caydırıcı unsur olarak kullanılmalı.
ABD Yönetimi CAATSA’yı nasıl bizi alımdan vazgeçirmek için kullanıyorsa, biz de hukuki haklarımızı ABD Yönetimini yaptırım uygulamaktan caydırmak için kullanabiliriz. Kamu diplomasisi bu iş için doğru bir mecra. Mesela Dışişleri Bakanlığı tarafından yaptırılacak ya da yaptırılmış bir analizin Bakan Çavuşoğlu tarafından açıklanması Türkiye’nin elini ciddi bir şekilde güçlendirir. Özellikle de sunulacak analiz saygın bir uluslararası hukuk firması ya da hocası tarafından hazırlanmışsa.
Alınabilecek bir başka inisiyatif de S-400 sistemlerinin nasıl çalışacağının, Türkiye’nin Rusya’dan otonom hareket edeceğinin teknik detay bilgiyle açıklanması olur. Çünkü ABD Yönetimi’nin S 400’ler konusundaki en görünür çekincesi bu silah sistemi sayesinde Rusya Federasyonu’nun yeni nesil savaş uçağının bilgisine ulaşabileceği, F 35’leri tehdit edebilecek bir yapıyı inşa edebileceği.
***
Doğal olarak tüm bunlar bizim için en makul sonuç olan hem füzeleri, hem uçakları almak ve kullanmak olasılığı dikkate alınarak düşünülmüş birkaç öneri. Gerçekleştirilmesi halinde başarıya ulaşılacağının Rusya ve Amerika ile olan ilişkilerin zarar görmeden yönetilebileceğinin herhangi bir garantisi yok.
Önerilerin varsayımı her iki ülkeyle de ilişkilerin en azından şu anki gerilim/dostluk ekseninde tutulmasının Türkiye’nin yararına olduğu yönünde. Bir başka varsayım da sadece Trump’a güvenilerek iki ülke ilişkilerinin yönetilemeyeceğine ilişkin. Eminim başkaları birinden diğerini tercih edecek, Rusya veya Amerika diyecek ya da farklı öneriler gündeme getirecektir.
Ama eğer varsayımım doğruysa, yani Türkiye için iki ülke de önemliyse, yaptırım uygulanmamasını, ülke ekonomisinin ve güvenliğinin zarar görmemesini istiyorsak önceden önlem almamız, hukuk ve diplomasinin imkanlarını sonuna kadar kullanmamız gerekli. Ayrıca ABD’deki imajımızın tazelenmesi için de yeni inisiyatifler geliştirmemizde, özellikle insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi gibi konularda onlara kullanabilecekleri fırsatlar vermemizde büyük yarar var…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024