Merve Şebnem Oruç
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 2014'te 69. BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmanın duyulmaması için fark edilmemesi namümkün bir çaba gösterilmişti. Erdoğan'ın kürsüden dünyada her geçen gün daha fazla insanın yardıma muhtaç hale geldiğini, dünyanın her geçen gün daha da güvensizleştiğini, bunun temel sebebinin mevcut dünya sisteminin ta kendisi olduğunu, tüm dünyanın BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesinin iki dudağı arasına bakamayacağını, “dünyanın beşten büyük olduğunu” haykıracağı saate, BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 'DAEŞ'e katılan yabancı savaşçılar'la ilgili toplantısı özenle kaydırılmış ve medyanın ilgisi de oraya yönlendirilmişti. ABD Başkanı Barack Obama'nın 'tarihi' olarak nitelediği, o gün kabul edilen 'yabancı savaşçılar' tasarısından bugüne, DAEŞ'le mücadelede, DAEŞ tehdidini Suriye ve Irak'tan çıkarıp dünyanın geri kalanına da yayarak kaosu genişletmenin ötesine geçilemedi; kaş yapayım derken göz çıkarıldı.
İlk BM Dünya İnsani Zirvesi bu yıl Mayıs ayında Türkiye'de gerçekleşti. BM raporlarına göre dünyada yardıma ve korumaya muhtaç insan sayısı 125 milyona ulaşmış durumda ve 2. Dünya Savaşı'ndan beri en yüksek seviyelerde. Erdoğan'ın ev sahipliğinde gerçekleşen zirveye 60 ülke lideri katıldı. Erdoğan bir slogana dönüşen 'Dünya Beşten Büyüktür' ifadesini yineleyerek mevcut dünya düzenini eleştirdi ve bu adaletsiz düzenin sürdürülemeyeceğinin altını çizdi. Fakat BM'nin liderlik makamı konumunda olan BMGK'nın beş daimi üyesinin liderleri, bu zirveye katılmamayı tercih etti. Dünyayı daha da kötüye gitmekten kurtarabilecek en kritik roldeki beş ülke, ilk insani zirveye sırtını dönmeyi seçti.
Bu hafta 71. BM Genel Kurulu'nda Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimini, daha önce hiçbir dünya liderinin görmediği halk desteğini yanına alarak bozguna uğratan bir muzaffer lider olarak konuştu. Ve 2013 yılından beri bıkmadan usanmadan kurduğu “Dünya Beşten Büyüktür” cümlesini tekrarlayarak bir kez daha BMGK'nın yapısını eleştirdi ve BM'nin revize edilmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan'ın cümlelerine dün karşı çıkan, küçük gören ve haksız çıkanlar dahi, mevcut dünya düzeninin iflas ediyor olduğu gerçeği, yeni tehditler, ekonomik sorunlar ve artan güvensizlik sonucu, bugün artık bu gerçeğe burun kıvıramıyor; ama gururlarını bir kenara bırakıp alarm zillerinin çaldığını açıkça kabul edemiyor. Ama en azından tarihten ders almaları ve matematiksel gerçeklerden tahlil yapabilmeleri gerek.
BM'nin temeli sayılabilecek Milletler Cemiyeti 1. Dünya Savaşı'ndan sonra, BM'nin 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulduğu zaman taşıdığı amaçları taşıyarak 1920'de kurulmuştu. ABD Başkanı Woodrow Wilson bu cemiyete katılmayı savunsa da öneri ABD Senatosu'nda ABD çıkarları gereği reddedilmişti. Zaman içinde Almanya, İtalya ve Japonya Cemiyet'ten ayrılmış ve Rusya ise atılmıştı. Milletler Cemiyeti, İtalya'nın Etiyopya'yı, Japonya'nın Mançurya'yı, Almanya'nın Polonya ve Çekoslovakya'yı işgal etmesini durduramadı. İspanya İç Savaşı'na müdahale edemedi ve zincirleme hatalar sonucu ikinci bir dünya savaşının kopmasını engelleyemedi.
Varlığı 26 yılda sonlanan Milletler Cemiyeti'nin yerini 1945'te Birleşmiş Milletler aldı. Birleşmiş Milletler/United Nations ifadesi ilk kez ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt tarafından kullanıldı ve 1942'de Mihver Devletler'e karşı savaşan Müttefik Devletler'in 1942'de yayınladığı deklarasyonda yazılı olarak yer aldı. Malum, 2. Dünya Savaşı'nın galibi Müttefik Devletler olsa da esas kazananı ABD idi. Zaman içinde, nasıl ki Müttefik Devletler/Allies ifadesi, ABD'nin müttefikleri için kullanılmaya başlandıysa, Birleşmiş Milletler de fiilen 2. Dünya Savaşı'nın kazananlarının kurduğu kazanımları ölçüsünde söz sahibi olduğu bir dünya sisteminin yürütme organı oldu.
BM, dünya barışının sürdürülmesi amacına rağmen, kurulduğu günden beri bir türlü iddia ettiği işlevselliğe erişemedi. 2. Dünya Savaşı sonrasında başlayan Soğuk Savaş, BMGK'nın beş daimi ülkesinden ABD ve Sovyetler Birliği arasında gerçekleşince daha en başından, BM süper güçlerin dünyayı kendi çıkarlarına göre şekillendirdikleri bir yer haline geldi. Bu yüzden BM'nin yapısı çokça kez eleştirildi ancak, BMGK'nın beş daimi üyesi olan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin, tüm çıkar çatışmalarına rağmen bu imtiyazlı durumu ellerinden bırakmamak adına kulak tıkamayı tercih etti.
Oluşan statüko, bir tek bu beş ülke ve korumak istedikleri dostlarına yararken, BM nezdinde Kamboçya'dan Ruanda'ya, Somali'den Srebrenitza'ya yaşanan onlarca katliam ve iç savaşa müdahale edilmedi. Beş daimi üyesinin yanı sıra iki senede bir seçilen 10 geçici üyesi olan BMGK, daimi üyelerine verdiği sınırsız veto hakkıyla beraber küresel adaletsizliğin ve ikiyüzlülüğün merkezi durumunda. Örneğin bu 15 üyenin herhangi biri tarafından sunulan yasa tasarıları ne kadar kritik olursa olsun, daimi üyelerden biri tasarıyı veto ettiği anda kabul görmüyor. En yakın örnek, Fransa ve İngiltere çokça kez Suriye'deki insan hakları ihlallerine yönelik olarak tasarı sundu ancak Rusya ve Çin'in vetosu uluslararası toplumun müdahalesini bloke etti. Ama BM kararı yok diye Suriye'deki iç savaşa müdahale etmeyen süper güç ABD, Irak'ta buna ihtiyaç duymamış olduğu gibi, IŞİD'le mücadele için de farklı bir koalisyon kurma yoluna gidebildi. Dahası, kuruluşundan bugüne BMGK'da 1950-2000 arası yasa tasarısı kabul edildi ama ne kadarı yürürlüğe girdi, ya da amacına ulaştı?
Bugün dünyanın her yerinde insanlar geleceklerinden endişeli, mülteci ve yardıma muhtaç insan sayısı olağanüstü seviyelerde, yeni tehditler azalacağı yerde artıyor, büyük bir yangın geliyorum diyor ve BM de, selefi Milletler Cemiyeti gibi gidişata müdahalede aciz ve yetersiz kalıyor. Bunun esas sebebi de BM yapısındaki adaletsizlik ve eşitsizliğin ta kendisi. Peki yapının kendisine müdahale etmek için ne bekleniyor? Üçüncü bir dünya savaşı mı?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018