Merve Şebnem Oruç
12 Ekim 2017 günü Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) uzun süredir keşif yaptığı İdlib’e askeri ve zırhlı araçlarla girerek intikal sürecini ve Astana görüşmeleri çerçevesinde bölgede gerginliği azaltma operasyonunu başlatınca Afrin harekâtının eli kulağında olduğunu anladık.
Afrin, Fırat Kalkanı Harekâtı ile startı verilen terör koridorunun yok edilmesi sürecinin kritik bir parçasıyken İdlib’de gerilim azaltılması ve şehir merkeziyle çevresinin güvenli hale getirilmesi, Türkiye’nin beka tehdidi olarak gördüğü sorunların kaynağının kurutulması noktasında kritik önemdeydi.
“Afrin’e girmeyin, Türkiye’de iç savaş çıkar,” mı demediler, “Türkiye Afrin’e girerse kaybeder,” mi? “Afrin Türkiye’nin Vietnam’ı olur,” bile dediler.
Türkiye Afrin’e girdi; önce yavaş yavaş derken hızlanarak ve ardından adeta koşarak bölgeyi terörden arındırmaya koyuldu.
Bu kez de “Operasyon yapsın ama şehir merkezine girmesin,” dendi.
Acaba niye kimsenin aklına “ABD DAEŞ’le savaşsın ama Rakka’ya girmesin,” demek gelmemişti? Niye kimse “ABD DAEŞ’le mücadele etsin ama Musul şehir merkezine girmesin,” dememişti?
Türkiye gündemi bu tür absürt polemikleri konuşmaya mahkum edilse de Ankara bu dikkat dağıtıcı çıkışların hiçbirine kulak asmadı. Ve 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümünde Mehmetçik, Afrin şehir merkezinde kontrol sağlayarak bölgede Türk bayrağını dalgalandırdı.
TSK ve desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurları şehir merkezinden sonra da duraksamadan Afrin’in güneyine doğru ilerlemeyi sürdürürken, ABD’nin desteğe koşamadığı PKK’nın ne kadar gücü olduğu kadar, savaşma iradesinin de ne kadar düşük olduğu ortaya çıktı. Ama aynı zamanda, “Giremezsin, edemezsiniz. Yıkım olur, felaket olur,” türü korku senaryolarının, harekâta can-ı gönülden destek verenlerin dahi beynini yıkama noktasında kullanıldığı görülmüş oldu. Yıllardır Türkiye’yi Suriye’ye müdahale etmekten caydırmaya, vazgeçirmeye çalışan başta FETÖ’cüler dâhil diplomaside, askeriyede ve medyadaki bütün çevrelerin, kapasitemizi anlayamamamız, potansiyelimizi keşfedemememiz için türlü entrikalar çevirdikleri anlaşılmış oldu.
TSK gibi kritik kurumlara sızmakla da yetinmemişler; her kapıyı tutmuşlar, her algıya oynamışlar ve bizi gücümüzün yetmeyeceğine, bu tür operasyonların çapımızın çok ötesinde olduğuna inandırmışlar.
Oysa Türkiye Suriye’de durumun bu noktalara ulaşacağını çok önceden görmüştü. Ama müdahale edememişti.
Irak’ta Maliki zorbalığının, Suriye’de Esad zulmünün ve alevlenen mezhepçiliğin sadece milyonlarca insanın göçüne neden olmayacağını, radikalleşmeyi tetikleyeceğini, terörü azdıracağını tekrar tekrar dile getirmişti Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Esad rejimi, Rojava diye adlandırılan Suriye’nin kuzeyindeki bölgeyi Temmuz 2012’de PKK’yı Türkiye’ye karşı koz olarak kullanmak üzere terör örgütüne teslim ederken, DAEŞ’e de Suriye muhalefetine karşı kullanmak için dokunmamıştı. DAEŞ 2013 yazında “‘Irak ve Şam İslam Devleti’ni kurdum” deyip de dikkatleri üstüne çekince, haritalarda Suriye ve Irak’ta hızla siyahlaşmaya başlayan noktalara çevrildi ama o sırada Suriye’nin kuzeyinde de enteresan şeyler oluyordu.
Bölgede PKK/PYD karşıtı olan Kürtler, Araplar ve Türkmenlerle beraber Afrin, Cizire ve Kobani çevresinden sürülüyor, kovuluyordu. Derken 21 Ocak 2014’te Cizire’de, 27 Ocak’ta Kobani’de ve 29 Ocak’ta Afrin’de kurulan kantonlarda, PYD ‘demokratik özerklik’ ilan ettiğini iddia etti.
2014 yazında DAEŞ bir yandan bölgede yayılırken Suriye’de ABD’nin desteğini alan PKK/PYD de kantonları birleştirmek için kolları sıvadı. Ankara daha o günlerde gelişmeleri fazlasıyla dikkatli biçimde izlemeye başladı. PKK’nın, Suriye’deki gelişmelerle iştahı kabarmaya başlamıştı; çözüm süreci masasından kalkacağı, HDP’nin ve örgüt liderlerinin mesajlarından belliydi. Gerek HDP gerek PYD o günlerde “Yapmayın felaketiniz olur,” denilerek çokça kez uyarıldı. Ama kimse dinlemedi, çünkü ABD’nin pazarladığı rüyalar cezbediciydi.
2015 Haziran’ında Rakka’nın Tel Abyad ilçesinin savaşmadan PYD’ye geçmesi Ankara’da alarm zillerini çaldırdı. Bu Cizire ve Kobani kantonlarının birleşmesi, PKK koridorunun oluşmaya başlaması demekti. 7 Haziran seçimlerinin ardından PKK ateşkesi bozup Suriye’deki terörü Türkiye’ye, şehirlere ve de Batı illerine taşımaya başlarken Suriye’de sözüm ona ‘DAEŞ’le mücadele’ adı altında ABD liderliğinde PKK koridorunun kurulmaya başlanması Türkiye’nin kabul edebileceği bir şey değildi.
Ankara 2015 yazında Suriye’ye müdahale kararı verdi ve hazırlıklar başladı. Hükümet, Genelkurmay’a askeri hazırlıkları başlatma talimatı verirken diplomasiye de gerekli bilgilendirmelerin yapılması emri verildi. 15 Kasım’daki G-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Obama, Putin ve Merkel’e Türkiye’nin Suriye’ye gireceğini söyledi. İlginçtir ki, tam dokuz gün sonra 24 Kasım’da Rus uçağının düşürülmesi hadisesi yaşandı ve harekat engellendi.
Mayıs 2016’da Türkiye Rusya ile arasını düzeltme sinyalleri vermeye başlayınca anlamıştık, Suriye’nin kuzeyine bir operasyonun eli kulağındaydı. Türkiye’yi bu kez, hem de son kez, çok ağır bir darbeyle, 15 Temmuz darbe girişimiyle durdurmaya kalkıştılar. Ve başaramadılar. 40 gün sonra, ‘yaralı’ dedikleri TSK, tüm engellemelerin sonunda, Suriye’ye ilk kez ve nihayet girerek Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattı. Kobani ve Afrin kantonlarının birleşme ihtimali engellenmiş oldu. Ardından gelen Zeytin Dalı Harekatı’yla da Afrin kantonu tarihin çöplüğünde yerini bulmuş oldu. Darısı inşallah diğerlerinin başına…
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları




















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018