Mithat SANCAR
Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven, Kürt sorununa dair çok önemli şeyler söyledi. Devletin geçmişte vahim “hatalar” yaptığını belirtti. Bugün yaşadığımız acıların ve açmazların kaynağında bu “hatalar”ın yattığını anlattı.
Recep Güven’in açıklamalarını, sadece “insanî hassasiyet”in yansıması olarak görmek, çok yetersiz ve yüzeysel bir değerlendirme olur. Şüphesiz, bütün ölümlere üzülmek gerektiğine işaret eden sözleri, insanî ve vicdanî bir boyut içeriyor. Ancak bu boyutu, diğer sözleri örtecek şekilde öne çıkarmak, açıklamanın bütününe ve aslî anlamına haksızlık olur.
Aslında Güven, “geçmişteki hataları” dile getiren ilk devlet görevlisi değil. Meselâ “geçmiş”in baş aktörlerinden biri olan Mehmet Ağar da, benzer şeyleri birkaç defa söyledi. Yine eski Genelkurmay Başkanları dâhil, “geçmiş”i iyi bilen askerî şahsiyetlerden de, “yapılan hatalara” ilişkin açıklamalar duyduk.
Bu itiraflar zincirinin en öneli halkası, hiç şüphe yok, Başbakan Erdoğan’ın, Ağustos 2005’teki Diyarbakır konuşmasıdır. Geçmişteki yanlışlıklara vurgu yaptığı bu konuşmasıyla Erdoğan, ilk kez devlet adına Kürtlerden dolaylı da olsa özür dilemişti.
Başbakan’ın bu konuşmasını şimdilik bir kenara koyalım, Recep Güven’in açıklamalarını diğer devlet görevlilerinin sözlerinden farklılaştıran şeyin ne olduğuna bakalım.
Güven, geçmişteki hatalardan söz ederken, soyut bir belirleme yapmakla kalmıyor, somut örnekler veriyor. Mesela açıkça “Boşaltılan her köyün aslında geleceğimize tehdit olduğunu biliyorduk. Meçhule giden insanların herhangi bir sisteme tabi olamayacağını da biliyorduk” diyor. Böylece Kürt sorununu kangrenleştiren en kıyıcı iki uygulama olan “köy yakmalar”ın ve “faili meçhuller”in birer devlet politikası olduğunu lafı pek de dolandırmadan ilan ediyor. “Bugün yaşadığımız sorunun temelinde bu var” diyerek de, Kürt sorununun “çözümsüzlük girdabı”na sürüklenmesinde bu politikaların belirleyici rol oynadığına dikkat çekiyor.
Güven’in açıklamalarını “özel” kılan bir diğer husus, bu dönemdeki şahsi sorumluluğunu inkâr etme kolaycılığına sığınmamasıdır. O yıkım politikalarının uygulandığı 1991 – 1996 yıllarında Diyarbakır’da görev yapan Güven, Hasan Cemal’in Barışa Emanet Olun kitabının arkasına düştüğü notu paylaşıyor: “Haklısın, ama biz çok küçüktük. Biz o zamanki sistemin hem mağduru, hem mahkûmu, hem mecburu olmuştuk.”
Bu sözlerin, geçmişle gerçek bir hesaplaşmaya girişmeye dönük, devlet katından şimdiye kadar duyduğum en etkili ve etkileyici davet olduğunu belirtmeliyim.
Hep anlatmaya çalıştık, bu sistem, içinde bulunanları ve onun için çalışanları da yaralamıştır. Mağdurların yanında, failleri de travmatize etmiştir. Ve toplumu bir bütün olarak çürütmüştür. Bunlarla yüzleşmeden ve hesaplaşmadan, Kürt sorununda barışçıl bir çözümün şartlarını yaratmak çok zor, neredeyse imkânsızdır.
Güven’in bu açıklamaları, hükümetin “yeni bir açılım”a hazırlandığı kanısının güçlü olduğu bir zamanda geldiği için, hükümetin zemin yoklama girişimi olarak yorumlandı. Ama daha aradan bir gün bile geçmeden, Başbakan sert bir üslupla hem Güven’i ezdi, hem de “yeni açılım”a yönelik güvenleri sarstı.
Başbakan bunu istikrarlı bir şekilde yapıyor. Partisinin geçen haftaki kongresinden önce sürekli “diyalog ve müzakere”den dem vurmuşken, kongre konuşmasının vurguları bunun aksi yöndeydi. Kongre salonunda son anda dağıtılan “yol haritası”yla çözüm beklentilerini belli ölçüde canlı tutmayı başardı. Ancak kongreden sonraki söz ve tavırlarıyla, bu belgeyi adeta unutturmaya çalıştı.
Mesela Cumhurbaşkanı Gül, TBMM’yi açış konuşmasına “tutuklu milletvekilleri”nin durumunu gündeme getirerek, Başbakan Erdoğan’a normalleşme yolunda adım atma imkânı sundu. Haziran 2011 seçimlerinden önce oluşan iyimser atmosferin, “tutuklu milletvekilleri ve Hatip Dicle” olayı nedeniyle nasıl bir anda dağıldığını ve yerini ağır bir krize bıraktığını hatırlarsak, Gül’ün Erdoğan verdiğin pasın anlamını daha iyi kavrarız. Lakin Erdoğan, bu pası, ayağının tersiyle tepti.
Erdoğan’ın kongrede Kürt sorunu için “beyaz sayfa açma” çağrısı yapmıştı. Bunun altını, “geçmişteki hataları” açığa çıkaracak, böylece tekrarını önleyecek bir adımla doldurmak için Güven’in açıklamaları anlamlı bir fırsattı. Ama bunun yerine, Güven’in taşın altına soktuğu eline topuğuyla sertçe basmayı tercih etti.
Bir yandan müzakere politikasına dönüş sinyalleri veren Erdoğan, diğer yandan müzakerenin en önemli çerçevesi olan siyasal alanı devre dışı bırakacak şeyler yapıyor, mesela BDP’yi mütemadiyen kriminalize ediyor, BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmaya hazırlanarak, yeni bir krize davetiye çıkarıyor.
Türkiye’deki Kürtlere, mevcut yapıyı kökten değiştirme sonucu doğuracağı varsayılan haklar tanımayı vaat ediyor. Ama öte yandan, esas itibariyle Suriyeli Kürtlerin bu tür haklara kavuşmasını engellemeye yönelik bir tehdit olduğu anlaşılan “savaş tezkeresi” çıkarıyor.
Bu çelişkili politikalarla “tarihsel bir Kürt barışı” ve “Cumhuriyet’in radikal bir yeniden inşası” hedeflerine nasıl ulaşılacağını anlamak gerçekten kolay değil. Başbakan neyi, ne zaman, nasıl yapacağını açıklamadığı ve somut adımlar atmaya başlamadığı sürece, asıl amacının 2014 yılına kadar durumu idare etmek olduğu şüphesinden kurtulması da çok zor.
Bu yolla durumu idare edebileceği de fevkalade şüpheli görünüyor...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Newroz 2015: Yeni başlangıç, yeniden inşa
24.03.2015 - Çözümde deneyimler ve modeller meselesi
22.03.2015 - HDP’nin kararı ve korku siyasetinin acizliği
12.02.2015 - HDP’nin kararı, AKP’nin tedirginliği
5.02.2015 - Devletçi zihniyet ve yargı
27.01.2015 - Hrant’ın vasiyeti
20.01.2015 - Bir katliam, gerçeklik ve hakikat
13.01.2015 - 2015: Büyük yüzleşme randevusu
6.01.2015 - Roboski Katliamı: Yüz yıllık bir yara
29.12.2014 - Yollar ve sonlar
23.12.2014
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları




















































































Ali-Ehli-beyt
Kardesim, turkiyenin insanlari ~100 yildir yapmalari gereken tartismayi yasaklamissa, ve dunya, fransa önde, biz yuzyil daha bekliyemeyiz turkiyelilerin tartismasinin -baslatilacagini, -baslatilabilecigini, -baslatilmamisligini, v.s. diyorsa tuhaflik turkiyededir, dunyada degil. Dunya aptal degildir, egriye elbet bir gun egridir demesini bilir, hickimseden (turkiye dahil) korkmadan. Saygilarimla