Mithat SANCAR
Gezi Parkı’ndaki sivil direnişle başlayan ve polisin acımasız şiddetiyle yayılan hareketi anlamak için anahtar kelime “toplumsal huzursuzluk ve öfke”dir. Bunu iki gün önceki yazımda açıklamaya çalışmıştım.
Bu hareketi anlamamak için anahtar kelime ise “komplo”dur.
Hükümet, ilk başta Gezi Parkı direnişini sanki daha ziyade birkaç marjinal kişinin ukalalığı ve inadı olarak algıladı ve onlara hadlerini bildirmek istedi. Ancak olaylar yayıldıkça ve hareket kitleselleştikçe, meseleye “komplo” penceresinden bakma eğilimi hakim olmaya başladı. Başbakan’ın yokluğunda “anlayış ve diyalog” yöntemi devreye girdiyse de, yorum ve değerlendirmelerde “komplo bakışı” zayıflamadı, görebildiğim kadarıyla giderek daha fazla ağırlık kazandı.
Bu algıya göre, Gezi Parkı hareketinin arkasında AKP hükümetini devirmeyi amaçlayan “odaklar” vardır. Bu odakların içerideki ayağı darbe heveslileri, dışarıda ise Türkiye’nin güçlenmesini hazmedemeyen düşmanlardır.
Çok tanıdığımız bir “analiz” çerçevesidir bu. O kadar tanıdık ki, ne sonuç vereceğini de artık ezberledik sayılır.
Bu yöntemin garanti ettiği birkaç şeyden biri ve en önemlisi şudur: Toplumsal olayları ve siyasal gelişmeleri anlamamakta ısrar etmek.
Bir tür yüzleşme beceriksizliği de diyebiliriz buna. Ya da pek çok konuda kendimizi ve çevremizi görmemizi engelleyen bu beceriksizliğin bir yansıması olarak da görebiliriz bunu.
Yüzleşme beceriksizliği, en başta kendimize bakmayı, kendimizi sorgulamayı zorlaştırıyor. “Doğru olan biziz, yanlış her zaman başka yerdedir” inancına dayanan bu tutum, bir haklı olma ve haklı kalma saplantısı yaratıyor.
Dünya “iyiler ve kötüler”, “haklılar ve haksızlar” ikilikleri üzerine kurulursa, iyinin ve kötünün ötesine, haklının ve haksızın berisine bakma ihtiyacı da ortadan kalkıyor. Olayların derinlerinde yatan sebeplere dair sorular da böylece gereksizleşiyor. Buradan bakınca, sosyoloji falan da, kafa karıştırıcı bir süslü laflar yığını haline geliyor.
Sosyolojiyi dışlayan her analiz, siyasetin özünü eninde sonunda “dost düşman” ayrımına indirgemekten kaçınamaz. Bu analizi rehber edinecek bir siyaset de, karşıdakini bir tür düşman olarak görme tehlikesine kapılır ve en geçerli yol olarak onu bastırma veya yok etme tuzağına doğru ilerler.
Gezi Parkı’ndaki polis şiddetine ve o şiddeti besleyen siyasal tutumlara karşı başlayan gösterilerin içinde “eski vesayet düzenini ihya etmek isteyenler” ve “darbe heveslileri” de mutlaka vardır. “Dış güçler” de, kendi hesaplarına göre bu eylemleri yönlendirmek için çaba harcıyorlardır.
Ancak geride bıraktığımız günlerin tablosuna önyargısız ve kasılmasız bakabilenler, hareketin gövdesini ve büyük çoğunluğunu huzursuz orta sınıfların ve öfkeli yeni gençliğin oluşturduğunu kolayca görebilirler. Ayrıca, şiddeti körükleyen asıl faktörün, polisin ölçüsüz ve hoyrat müdahale şekli olduğunu, bizzat hükümet de kabul etmiş görünüyor.
Şu halde, hareketin içerideki sebeplerini teşhis edebilmek için, tehlike ve tehdit algısının kıskacından kurtulmak, o huzursuzluğun ve öfkenin toplumsal ve siyasal kaynaklarını anlamaya çalışmak gerekiyor.
Bu olaylarda illa bir “dış etki” aranacaksa, istihbarat servisleri yerine, dünyada son 3-4 yılda yaşananlara gözleri dikmek, olan biteni anlamak açısından çok daha faydalı olacaktır.
Öncelikle “Arap Baharı”nın açıklayıcı bir referans olmadığı konusundaki yaygın fikrin bana da doğru geldiğini belirteyim. Bunun yerine, iyi kötü işleyen bir demokrasiye sahip ülkelere yönelmek daha isabetli olur. Burada da ilk akla gelenler New York ve Londra’daki “Occupy hareketleri”, İspanya’daki “15M hareketi”, Şili’deki “öğrenci ayaklanması”dır.
“Orta sınıfların başkaldırısı” olarak nitelenen bu hareketler ile Gezi Parkı hareketi arasında kıyaslamalar yapmanın ve buradan dersler çıkarmanın ufuk açıcı olacağından şüphem yok. Böyle bir çaba, başka hiçbir işe yaramasa bile, her şeyin ilk defa ve sadece bizim başımıza geldiği şeklindeki kadim kuruntunun yarattığı kasılmayı hafifletmeye mutlaka yardımcı olacaktır.
http://gundem.milliyet.com.tr/komplocu-bakis-ya-da-yuzlesme/gundem/detay/1719727/default.htm
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014