Mithat SANCAR
Bir sorunu, onu yaratan yöntemlerle çözmeye kalkışmak, Türkiye’de devlet aklının “parlak buluşlarından biri”dir. Kürt sorunu, bu “buluş”un en çok denendiği laboratuar gibidir. Her seferinde sonucun başarısız olması bile, bu “buluş”u yeniden deneme inadını kırmaya yetmiyor maalesef. Hatta başarısızlık, tuhaf bir şekilde, bu yönteme iyice sarılmak gibi bir durum yaratıyor. Paradoks üstüne paradoks yani. Bu muhakemeyi biraz daha ilerletsek, dört başı mamur bir “paradokslar matrisi” elde etmemiz işten değil...
AKP hükümeti, bazı dönemlerde bu “akıl”dan uzaklaşmak için epey çaba harcadı. Küçümsenmeyecek mesafeler de alındı bu çabalar neticesinde.
Şüphesiz kolay bir yol değildi gidilen. Kolay olmadığı bir süre sonra anlaşıldı zaten. Tam bu noktada sabır ve kararlılığa fazlasıyla ihtiyaç vardı. Hükümet, bu yolda ilerlemek için ihtiyaç duyulan sabır ve kararlığı göstermedi ne yazık ki.
Dönüp dolaşıp, devlet aklının o parlak buluşuna geldik yine. Kürt sorunu, asayiş/güvenlik politikasının cenderesine sıkıştı bir kez daha.
Bu politika, sürekli baskı ve daha çok şiddet anlamına geliyor. Kürt sorununu yaratan da, esasta bu politikadan başkası değildir. Şimdi çözümü, yine sorunu yaratan politikanın kendisinden bekliyoruz.
Devletin bu aklı, ne yazık ki, devletle savaşanlara da bulaşmış. PKK’nin de benzer akılla hareket ettiğini gösteren çok örnek var. Asayiş/güvenlik eksenli bakışın PKK’deki yansıması, “askerî yöntemleri” neredeyse kutsallık mertebesine yükseltmesidir. Şimdi Şemdinli’de yaptığı, tam da budur. PKK’nin daha önce birkaç kere denediği bu yöntem, daha fazla kan ve daha derin çözümsüzlükten başka sonuç doğurmadı.
Asayişçi bakış ile silahı kutsamak, birbirlerini karşılıklı besledikleri bir kısır döngüye yol açıyorlar. Bu kısır döngü, üç konuda ağır kayıplar yaratıyor; canlar yitiyor, birlikte yaşama şartları yara alıyor, demokratik yapı ve kültür tahrip oluyor.
Her bir alandaki kayıpların acı örneklerini son bir haftada fazla fazla yaşadık. Can kayıpları için söyleyecek söz bulmak çok zor artık.
Can kayıpları arttıkça, birlikte yaşama şartları da kendiliğinden darbe yiyor.
Bu kısır döngü sürdükçe, demokrasiden uzaklaşmak neredeyse kaçınılmaz oluyor. Demokrasiden uzaklaşmanın tek sonucu var: Çözümsüzlüğün daha da derinleşmesi, kayıpların çoğalması.
PKK nasıl bir yol izlerse izlesin, hükümetin demokrasiyi askıya alma hakkı yok. Lakin hükümet, bu yola girmiş görünüyor.
Başbakan’ın ve İçişleri Bakanı’nın son açıklamaları, bunun kaygı verici örneklerini oluşturuyor.
Başbakan, partisinin MKYK üyelerinin sorularını bile duymak istemiyor; onları azarlıyor, susturuyor. Bu durum yeterince vahimdir. Ama Başbakan orada durmuyor, işi daha da vahim bir noktaya taşıyor.
Başbakan’ın bir televizyon programında söylediği sözler, asayiş/güvenlik eksenli bakışın nerelere kadar uzanabileceğini gözler önüne seriyor: “Hani terör örgütünün yayın organları var bunu biliyoruz, ama bir de onlarla ilişkisi olmadığını söylediği hâlde bilerek veya bilmeyerek maalesef onların tezgâhına veya onların ocağına odun taşıyanlar var. Bunları nereye kadar kabulleneceğiz? İsmen mi bunları ifşa edeceğiz? ... Bunlara gereken tavrı koymamız lazım.”
Başbakan’ın burada, hükümetin Kürt politikasına karşı çıkan herkesi kast ettiği açıktır. “İsmen ifşa, gereken tavır” sözlerinin ne gibi etkileri olabileceğini, nasıl tehlikeler içerdiğini fark etmiyor mu Başbakan? Geçmişte bu ve benzer yaklaşımların ne gibi vahim sonuçlar yarattığını bilmiyor mu?
Hedef göstermeyi alışkanlık edinen o meşum yayın organı, adeta Başbakan’ın sözlerini talimat kabul etmişçesine, “bunları ismen ifşa edip” hedef gösterdi bile.
İçişleri Bakanı da fırsatı kaçırmadı, bu yayın organına destek verircesine döktürdü yine: “Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir, bu çatışma İstanbul'da kalemle devam ediyor, İstanbul'da kitapla devam ediyor. Geçimli'de atılan havan mermisiyle burada, Ankara'da yazılan yazıların bir farkı yoktur.”
Başkaları da, sanki Kürt sorunu ve PKK’yi “bu isimler” yaratmış gibi, hükümetle ve o meşum yayın organıyla çok talihsiz bir paslaşmaya giriyorlar.
Hükümet medyada ciddi bir kontrol gücüne erişmiş durumda. Bu gücün dışındaymış gibi gösterilen “diğer kısım medya” da, evvelden beri asayişçi anlayışın gönüllü kulu rolünü benimsemiş zaten. PKK, bütün gücünü, geriye kalan bir avuç yazar çizerden mi alıyor Allah aşkına!
Bütün farklı seslerin en acımasız yöntemlerle susturulduğu ve dahi yok edildiği dönemleri ne çabuk unuttuk? Asayişçi politikaların başarısı, farklı seslerin bastırılmasına bağlı olsaydı, asıl o dehşet döneminde sonuç alınırdı. Oysa tam tersi oldu; sorun daha da ağırlaştı, yaralar daha da derinleşti. Şimdi ödenen bedeller, çok büyük ölçüde o dönemden mirastır.
Bu yolu yeniden ve yeniden denemek niye? Devlet aklının ölümcül paradoksundan başka yollar olduğunu hükümet de biliyor, PKK de. Bunlar denendi de. Ama bu yolda yeterince sabır ve dirayet gösterilmedi. Demokratik siyasal yöntemlere bir kez daha ve daha fazla şans tanımak lazım...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Newroz 2015: Yeni başlangıç, yeniden inşa
24.03.2015 - Çözümde deneyimler ve modeller meselesi
22.03.2015 - HDP’nin kararı ve korku siyasetinin acizliği
12.02.2015 - HDP’nin kararı, AKP’nin tedirginliği
5.02.2015 - Devletçi zihniyet ve yargı
27.01.2015 - Hrant’ın vasiyeti
20.01.2015 - Bir katliam, gerçeklik ve hakikat
13.01.2015 - 2015: Büyük yüzleşme randevusu
6.01.2015 - Roboski Katliamı: Yüz yıllık bir yara
29.12.2014 - Yollar ve sonlar
23.12.2014
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































YAZAR
Olmadı Ayşe Hür... Bunu okuyucularınıza yapmaya hakkınız yoktu. Tüm yazdıklarınıza katılmasam da okunan hemde zevkle okunup istifade edilen yazılarınız hatırına...
YAZAR
Olmadı Ayşe Hür... Bunu okuyucularınıza yapmaya hakkınız yoktu. Tüm yazdıklarınıza katılmasam da okunan hemde zevkle okunup istifade edilen yazılarınız hatırına...
LUCY
BUGIDISLE TARAFTA YAZAR KALMAYACAK COK UZGUNUM TARAF GAZETESI SIRADAN INSANLARIN SESINI DUYURABILECEGI TEK CIDDI GAZETE IDI BUNUN SEBEBI SIZLER GIBI CESUR AYDIN DEMOKRAR YAZARLARDI BUTUN GELECEK UMUTLARIMIZI SZLERIN CESARETINE BAGLAMISTIK COK YAZIK
Ad Soyad Giriniz...
Çok yerinde bir tutum. Taraf Gazetesinin sol tarafı böylelikle nakavt oldu
Ad Soyad Giriniz...
Çok üzüldüm. Taraf kendini gözden geçirme sıklığını arttırsa ne iyi olur.