Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
‘Sızma’ kökünden...
2.03.2014
2537

 Her gün çarpıcı ve yeni bir şeyin olduğu bir döneme girdik. En azından 2002’den beri böyle yaşıyoruz. Böyle olunca, şöyle on beş, yirmi yıl öncesi “çok eski” gibi görünüyor. Unutuyoruz, çünkü her gün bir şey oluyor.


Bana postadan bir dergi gelirdi; bunu hatırladım birden. Adı Sızıntı. Herhalde ilk sayısı gelince açtım, baktım: dinden imandan söz eden bir dergi. Beni ilgilendiren bir şey yok içinde. Ne var ki, elime geçen kitap- dergi, yani yazılı bir şey varsa işime yaramasa da, atamam. Dergi geldikçe postadan, rafta bir yere yanyana dizmeye başladım ben de.


Bu dediğim İletişim Yayınları’nın kuruluş yılları. O rafta epey Sızıntıbirikmişti. Ben de --gene yeni öğrendiğim-- bir olgu olarak, Fethullah Hoca adında, Nur hareketinden gelen bir vaizin çevresinde hatırısayılır bir toplaşma olduğu ve bu dergiyi de o grubun yayımladığı bilgisini edindim. O zamandan bu zamana Fethullah Hoca ülkede adı en fazla anılan kişi oldu. Bir süre sonra bu gruptan bazı davetler de almaya başladım ama oradan birileriyle tanışıp ahbap olmamız zaman aldı. Daha çok, kendi çevremde konuşulanlardan fikir edinmiştim.


O “fikir” çerçevesinde, sözkonusu derginin adı bana ilginç gelmişti. Çünkü anlatılanlardan ortaya çıkan şey, bu grubun uzun vadeli bir “siyasî çalışma” yöntemi uyguladığı, kimliklerini, ideolojilerini pek fazla açık etmeden “etkili” olduğu kabul edilen birtakım kurumlara girdikleri, bir yandan da çeşitli eğitim kurumlarında harekete yeni kadrolar yetiştirdikleri yolunda bir genel resimdi. Eh, siyaset terminolojisinde, bu çalışma tarzına “sızma” denir. Derginin adı da “Sızıntı”... Bu ikincisi herhalde bize başka bir şey anlatmak istiyor; “damla damla gelişiyor” mu demek istiyor, ne demek istiyorsa... Ama ilginç!


Tabii o dergide ben “siyasî” denecek bir şeye de rastlamamıştım.


Gene o tarihlerde, o günlerden çok yakınlara, 30 Ağustos gelir, YAŞ toplanır, tepkiler açıklanır, bir de, “Şu sayıda insan TSK’dan ihraç edildi” yollu bir bilgi verilirdi.


“Etkili Kurum”sa, TSK’dan etkilisi yok. Böyle “sızma” yoluyla büyümeyi tasarlayan bir hareket varsa, ilk hedefleri TSK olmalı. İki ucu bir araya getirince, “demek ayıklananlar onlar” sonucuna varılıyor. Daha önceki yıllarda TSK içinde solcu ayıklanırdı. Bunlara genellikle “örgüt davası” açılırdı; 12 Mart’ta, 12 Eylül’de görmüştük bu olayları. Bu şimdikilere dava mava açılmıyor, ama ilişkileri kesiliyordu.


Bir yandan, dedikodu düzeyinde, kulağımıza çalınıyordu. Ordu, “Fethullahçılar”a karşı teyakkuzda. Saptıyor, saptadığını ihraç ediyor. Ama Emniyet’e “sızmış” durumdalar. Emniyet’te dolu Fethullahçı var.


Derken 2002: seçim, AKP, AKP’nin kurduğu hükümet. Bu yeni dönemde, medyada izlediğimiz “30 Ağustos” haberlerinde bir değişiklik işitilir oldu. Bu “periyodik” ihraç kararlarında hükümetin imzası olmuyordu. Bu böyle yıllarca sürdü.


Ne demek yani? Nereden aklıma geldi bunlar?


Nereden geldiği belli. Şimdi “Paralel yapı” diye üzerinden kıyamet koparılan şey, o zaman hükümet koruması altındaydı. Koruması altında olup da bir şey olmuyordu, çünkü Ordu’nun dediği dedikti. Ayrıca, bu konuda iyi kötü bir konsensus da, anlaşılan, olmuştu. Çünkü bütün bu yeni bilgiler, iddialar ortaya dökülmeden az önce ve dökülenlerin “uvertür”ü olarak, MGK’da “Gülen hareketini bitirmek” kararı --MGK’nın asker ve sivil üyelerinin imzalarıyla-- medyaya sızdırılmıştı.


Bakın “sızma” kökünden bir kelime daha!


Yani, görünüyor ki, iki İslâmcı hareket arasında ittifak devam ederken, aynı zamanda, günü gelince ötekini haklamak aşamasının da hazırlığı yapılıyordu. Ama öyle bir hazırlık yapılırken ittifak ve işbirliği de devam ediyordu.


Başbakan gelişmeler karşısında çok şaşırmış gibi görünüyor. Oysa şaşıracak bir şey, hele kendisi açısından, hiç yok. Bu yalnız “Ergenekon’un savcısı benim” demekle başlamış bir şey değil. İki taraf da, birbirini şaşırtmadı. İki tarafın da, beklediği oldu.


Şaşıran biziz. Durumu izlemeye, bir fikir sahibi olmaya ne kadar çalıştıksa da, bu kadarını göremedik. Onun için şimdi, Türkçe’deki vurgulu söylenişiyle, şaşım şaşım şaşırıyoruz!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar