Murat BELGE
Dünkü (Cumartesi) Taraf’ın ilk sayfasında manşet: “Başbakan kışkırtıyor”! Evet, doğru. Gözümüzün önünde cereyan eden olay, aynen bu.
Aynı gazetede bunun kadar büyük puntolu olmasa da, bunun üstünde yer alan bir manşet daha (“sekiz sütuna” dediklerinden): “Babalar provokasyonu bozuyor”. Kim bozuyor, nasıl bozuyor? Okuyoruz ki öldürülen iki genç insandan birinin babası öbür gencin babasına telefon etmiş, baş sağlığı dilemiş; kendi oğullarının sırtından siyasî nefret üretilmesi tuzağına düşmemek konusunda, aralarında anlaşmaya varmışlar.
Gene dünkü Taraf’ta, bu sefer baş sayfanın daha aşağısında, bir haber, bir başlık daha dikkat çekiyor: “Yalvarmış ama durduramamış” deniyor. Kim yalvarmış, neyi durduramamış? Muammer Güler’in fotoğrafı; “Başbakan’a yalvardım, yakardım,” diyor; Gezi olayları sırasında, İçişleri Bakanı olan Muammer Güler: “Nuh diyor, peygamber demiyor.”
Bu iki haberin arasında yer alıyor “Başbakan kışkırtıyor” manşeti ve bu iki haberin arasında Başbakan’ın nasıl bir iş yaptığı daha da çarpıcı biçimde belirginleşiyor.
İki kayıp gencin babaları birbirlerine telefon eder, baş sağlığı diler, birkaç gazete bunu manşete taşıyabilir. Ama bir günlük iş bu. Yarın da yığınla gürültü patırtı arasında unutulur gider. Ama Başbakan, başbakan... O her gün dolaşıp sesinin son avazında bağırmaya devam ediyor, edecek. Toplumu geriyor, gerecek. Düşmanlık tohumları ekiyor, ekecek.
“Taban” dediğimiz bir düzeyi var ya, toplumun... Oradan dünyaya bakıldığında, birbirine çok benzeyen insanlar görürsünüz. Her yerde, üç aşağı beş yukarı, bu durum böyledir. Kadıköy- Kartal tren hattında iki kişi çıkmış, bir süre ortalığı terörize etmiş. Bunlar “tek bayrak, tek millet” yollu bağırıyorlarmış. Ölen ikinci genci vuranlar ise ellerinde silâh, ateş ede ede yürüyorlarmış. Burak Can’ı vurup öldürmüşler. Onların da DHKP-C’li olduğunu o örgüt adına birileri ilân etmiş. Bana göre bunun hepsi aynı insan malzemesinden çıkıyor. Türkiye toplumunda “taban” dendiğinde “şiddet” ön planda yer alıyor, çünkü şiddeti mahkûm eden bir felsefe, bir etik yok. Burada şiddeti alıkoyan en güçlü etken, “Ya karşı taraf benden daha dişli çıkarsa” korkusu. Ama bunun da yeterince güçlü olmadığını yetmişlerin ikinci yarısı boyunca yaşayarak öğrenmiştik.
Onun için, Başbakan’ın öldürülenlerden birinin bilyeleriyle uğraşırken öbürünün “vatan sağolsun” dediğini söylemesi, hele hele “yavrumuzu” “Kılıçdaroğlu’nun illegal cellâtları”nın öldürdüğünü iddia etmesi, olgusal bakımdan yanlış olduğu kadar, etik açısından da yanlış. Aslında olmayan bir ayrımı Başbakan bizzat kendi eliyle yaratmaya çalışıyor. Ve gene aslında olmayan ittifaklar, “cephe”ler kurarak bir kan davasının tohumlarını ekiyor.
Başbakan’ın “doğru konuşmak”la ilişkisini, “camide içki içtiler” ve “bacımıza ...” söylemlerinden biliyoruz. Taifesini çileden çıkarmak için birilerinin camide içki içmesinin bir faydası olacaksa, içmiş içmemiş önemli değil, Başbakan içiriyor. “Dağ sana gelmiyorsa sen dağa git,” denmiştir. Ama varolan koşullarda dağa gitmek zor olabilir. O zaman , “Dağ bana geldi,” dersin; hele gözlerini aça aça, bağıra bağıra söylersen, daha da inandırıcı olursun.
Niye yapıyor Başbakan bunları? Herhalde “rasyonel” bir açıklaması var. Olsa gerek. Belli ki bu gerginliğin kendi geleceğine yararı olacağına inanıyor; yaratılan ve üstüne benzin dökülen bir gerginliğin ne gibi denetlenemez sonuçlara yol açabileceğini ise, umursamıyor.
Dolayısıyla, bir mantığa göre belirlenmiş bir hedefe götürecek yol olarak seçtiği bu yolun kendisinin “rasyonel” olduğunu düşünmüyorum. Hedef seçim kazanmak olabilir elbette. Ve bu gerilim, seçimi kazandırabilir de. Seçimi kazanırken nelerin kaybedildiği belli ki Başbakan’ın umurunda değil. Başka kimse de düşünmüyor mu işin bu kısmını?
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025