Murat BELGE
Bu hafta gene –küçük çapta– bir uluslararası toplantıya katılmak üzere yollara düştüm. O kadar da uzak sayılmaz: Berlin. İşkence sorunlarını konuştuk. Öncelikle Bush yönetiminde Amerika’nın bu alanda yalnız Amerika’ya değil, bütün dünyaya verdiği zararlar üstünde durduk.
George Bush’un verdiği zararın sonu yok, gerçekten. Bunu aklımızın bir köşesine yazmamız ve orada tutmamız gerekiyor. O “geldi ve geçti” diyebiliriz; ama benzerleri hâlâ ortalarda ve zarar vermeye devam ediyor. Kendi aklından geçen her şeyin doğru –ve tek doğru– olduğuna inanan “önder”ler!
Ama bütün kabahatleri George Bush’un üstüne yıkıp bu işin içinden sıyrılıp çıkamayız. O kadar basit değil. George Bush, “dünya önderi” olarak kabul edilen (bu, “severek” de olabilir, “nefret ederek” de) Amerika’nın başına oldukça özel bir zamanda seçildi. O “özel” zamanda olabilen olaylara “en yanlış” tepkileri gösterecek adamdı. Ama tabii bu tepkilerinin doğruluğundan kendisinin –ve çevresindeki danışmanlarının– hiçbir şüphesi yoktu. Onların kendilerine bu güveni Amerikan toplumuna da sıçradı.
Komünizm yıkılmış, “tehdit” olmaktan çıkmış, ama yanıbaşlarında bir “tehdit” olmadan yaşamaya alışmış olanlar “yeni bir tehdit” arayışına çıkmış –ve bulmuşlar da! İslâm! Medeniyetler çatışması vb!
İşin tuhafı, buna inanan Müslümanlar da var. Afganistan’ı Ruslar’dan kurtarmak üzere öncelikle Amerika’nın mimarı olduğu Yeşil şu, Yeşil bu içinde yetişmiş Usame bin Ladin’ler faaliyette.
Onun için 11 Eylül oldu. Amerika ve aslında bütün Batı sarsıldı. Sarsılmayacak gibi bir şey değildi. Sonuç olarak böyle saldırılarla “Batı” yıkılacak falan değil, ama insan kaybetmek de Batı’nın kolay katlanabileceği bir şey değil.
Bush’un seçilmesi ve Batı’nın bu korkusu örtüştü, üst üste geldi. Üst üste gelmesinin içsel dinamikleri vardı zaten.
Bush niçin Irak’a saldırdı? Kendi sözlerine bakacaksak, “kimyasal” silâhları, “nükleer” silâhları vb. nedeniyle. O zaman da, “Bunlar yok” diyenler vardı, ama saldırdı; Batı dünyası da destekledi veya ses çıkarmadı. İddia edilen silâhlar çıkmadı. Buna “Bush yanılmıştı” demek zor, “Bush yalan söylemişti”!
Bush, Irak ve benzeri ülkeler için “rogue states” diye bir terimi kullanıma sokmuştu: “serseri devlet” ile “haydut devlet” arasında bir şey. Evet, Ortadoğu’da, Afrika’da ve Asya’da pek çok devlet bu terimin nitelediği şeye uyar. Ama Bush, bu terimi kullanarak yaptığı işlerle Amerika Birleşik Devletleri’ni de aynı tanımın sınırları içine soktu. “Nükleer silâh üretiyorlar” diye bir iddiada bulunuyorsun. Evet, Saddam Hüseyin gibi sorumsuz bir adamın elinin altında nükleer silâh bulunması korkutucu. Onun için yapacağın müdahaleye destek alıyorsun. Müdahale ediyorsun ve nükleer silâh filan yok!
“Korku politikası üzerinden” yürüyen, yürütülen bir süreç. Buna da dikkat etmememiz gerekiyor. “Korku” ciddi bir duygudur. “Paranoyak” dediğimiz bir çeşidi vardır: yani herhangi bir temele oturmayan bir korku. Peki, konuştuğumuz tarihlerde 11 Eylül, o zamandan beri Hebdo, IŞİD vb. bu korkunun bir temele oturmadığını söylüyor mu? Hayır, korkunun gerekçeleri gayet sahici.
Şu halde ne yapacağız? Yapılan zaten yapıldı. Bush’un Amerika yönetimi işkence uyguladı. Herhalde “hayır, uygulamadı” diyen kimse yok şu geldiğimiz noktada. Savunma çizgisi herhalde orada kurulmuyor. “Adamları konuşturmasaydık da birkaç 11 Eylül daha mı yapsalardı?” biçimde bir savunma sözkonusu şimdi.
Batı dünyası, “işkence savunulamaz” dedi, kural koydu, ilke konuşturdu. Ayrıca, sağı solu da azarladı, kınadı. Bunları yıllardan beri yaptı. Derken zora geldi. Saçma sapan davranışlarda bulunmaya başladı. Bu davranışların gönüllü sahibi de Bush, dolayısıyla Amerika oldu. Bush, zaten böyle yapmaktan özel bir zevk alacak biriydi –danışmanlarıyla birlikte. Ama Avrupa da o sırada başka tarafa bakmaktan başlayan tavırlarla, Bush’un yaptıklarına omuz vermiş oldu.
İlkeler, doğru oldukları için “ilke” olur. “Zora gelince” değiştirilecek şeyler değildir. Bunu Batı’da bilen ve mücadelesini vermeye hazır insanlar var. Zaten dünyanın bugünkü sorunlarını aşabilmesi, bütün dünyada bu ilkelerle bu mücadeleyi vermeye hazır insanların bir araya gelebilmesine bağlı.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025