Murat BELGE
AKP iktidarının birinci hedefi iktidar… iktidarının sürmesi. Bu elbette dünyannın her yerinde ‘iktidar’ için önemli hedeftir. Buradaki durumda farklı olan, bunun bu derecede ‘hayati’ olarak görünmesi. Her siyasi parti iktidar olmak ve iktidarını sürdürmek ister, ama iktidarı kaybetmeyi de normal karşılar.
Bugün AKP iktidarını oylarıyla iktidar olarak tutan kitleler içinde her anlamda ‘siyasi İslamcı’ diyebileceğimiz, Milli Nizam Partisi’nden bu yana parlamenter sistem içinde siyasi parti çalışması yapmış bir çekirdek kadro var. Onların gözünde bütün bir Cumhuriyet tarihinde ilk kez İslam iktidar oldu. Bunların içinde birçoğu bu iktidarın kullanılma biçimini beğenmiyor, eleştiriyor olabilir. Ama bir kere ele geçirilmiş iktidarı bırakmak olmaz diye düşünüyorlar.
Yoksul kesimlerden, somut maddi çıkar düzeyinde bu iktidara bağlanan oldukça geniş bir kesim var. İşin ‘İslam’ tarafı onları fazla ilgilendirmese de , bu çıkar ilişkisinin devamı son derece önemli.
Ancak, en belirleyici etken, iktidarın, bu iktidarı şimdiye kadar sürdürmekte ortaya koyduğu tarz, üslup. AKP iktidarının özellikle Gezi direnişiyle aynı tarihte başlayan politika değiştirme kararından bu yana hukukla ilişkisi iyiden iyiye karışık bir mahiyet edindi. Bu, ‘iktidarın korunması’ denen olayı bu derece ‘hayati’ yapan başlıca etken.
Ve ‘iktidar’, kendini koruma ve yeniden üretme yönteminin gerilim olduğuna karar vermiş durumda. Sürecin şimdiye kadarki kısmı da bu politikanın geçerliliğini doğrular gibi görünüyor. İktidarın hemen hemen bütün eylemleri, davranış tarzı, ‘kısır döngüler’ yaratıyor. Yani, iktidarı kaybetme korkusu gerilim politikasında dozu yükseltme gerçeğine yol açıyor; dozu yükselten davranışlar iktidarı kaybetme korkusunu büyütüyor.
Önümüzdeki birkaç yıllık evrede bunun değişeceğine ihtimal vermiyorum. Bu süre içinde, gene AKP bünyesinden, kavgayı ve gerilimi reddeden, "barışçı bir AKP iktidarı olabilir ve olmalıdır” diyen bir alternatifin şekilleneceğini tahmin ediyorum. Ama etkililik derecesinin ne olacağına dair bir tahminde bulunamıyorum.
Ayrıca, böyle bir ‘alternatif’in ortaya çıkmasının bugünkü iktidarın fikrini değiştireceğini de hiç sanmıyorum. Bugün herkesin öncelikle konuştuğu konu, MHP’nin ve Bahçeli’nin tavrı. Bu ‘ittifak’ın da gerilimi azaltmak değil, daha ileri taşımak etkisi ağır basacaktır.
Böyle patlamalara gece bir genel ortamda, bu ülkenin çalar saatleri her saat başı ‘Yerli ve milli! Yerli ve milli!’ diye çalıyor. Bu gerilim ortamının kaçınılmaz kıldığı türden bir slogan bu; çünkü, yapılana yönelen eleştirinin (muhalefetin) ‘yerli ve milli olmadığı’ tezini tartışılmaz bir öncül haline getirme hedefini gözetiyor. İktidarın yaptığı ‘yerli ve milli’; dahası, ‘yerli ve milli’ olan tek yol. Bu böyle olunca, buna karşı söylenen her şey ‘yerli ve milli’nin sınırlarından dışarı çıkıyor. Bu zemin üzerinde, “Beni eleştiren vatan hainidir” demek kolaylaşıyor. İktidarın şu anda zaten yapmakta olduğu şey bu. Müttefiki MHP de böyle bir politikaya dört elle sarılacaktır.
Tabii, her durumda ‘yerli ve milli’ olan tek yolu seçen, bunu şaşmaz bir biçimde geliştiren bu iktidar şimdiye kadar birbiriyle kesin çelişen politikalar uygulamış olmakta rakipsiz şampiyon. Bunları yeniden sayıp dökmeye gerek yok, herkes biliyor.
Konu ne olursa olsun hangi sorun olursa olsun, ona karşı nasıl tavır alınması gerektiği sorusu ortaya konduğunda, en az iki alternatifin (birbiriyle tam karşıt) biçimlenmesi kadar doğal bir şey olamaz. AKP’nin ı ‘tek’li giden tekerlemesinde sayılan (dört adet) şeylerin aslında anlamı ‘tek lider’dir. Bunun da demokrasiyle ilgisi olmadığını söylemek herhalde gerekmez.
Bir aşamada ‘barışçı çözüm’ gibi bir sloganla ortaya atılmış bir iktidarın bugün izlediği Kürt politikası akıllara ceza!
Tabii bir de önceki ‘barışçı çözüm’ü eleştiren ‘sol’ muhalefet var ve o da ayrıca akıllara ceza!
Yani bu durum, Türkiye’de Kürt sorununun barış ve demokrasi içinde, ‘eşit haklar’ çerçevesinde çözümü üstüne akıl yürüten ve proje geliştiren bir siyasi parti olmadığı (HDP dışında, ama o zaten yürürlükteki politikanın ‘kurbanı’ konumunda) anlamına geliyor. Oysa böyle en az bir parti olmalı ve böyle projeler geliştirilmeli, kamuoyuna sunulmalı, tartışılmalı vb.
Anlatmaya çalıştığım durumun en açıklayıcı metaforunu İsrailli yazar Amos Oz vermişti: Filistin sorunu. Olması bekleneceği gibi bu sorun karşısında ‘şahin’ olarak ya da ‘kumru’ olarak tavır almış İsrailliler var. Gene bekleneceği gibi, bu iki cephe birbiriyle savaşıyor. Gerilim bazen iyice yükselebiliyor. Amos Oz, bu tarafları çocukları hasta olan anne-babaya benzetti: Çocuğun hastalığı ciddi, ancak doğru tedavinin ne olduğu konusunda anne ile baba anlaşamıyor. Önerdikleri tedavi yöntemleri birbirinin karşıtı. Şimdi bu durumda birinin çocuğun iyileşmesini istediği, öbürünün bunu istemediği sonucunu çıkarabilir miyiz? Ayrıca, durumu bu terimle açıklayınca, doğru tedavi yönteminin bulunmasına yardımcı olur muyuz?
AKP iktidarının iktidarını korumak için bulduğu yöntem ‘yüksek tansiyon’. Bunu ‘yüksek’te tutmanın yolu da ‘yerli ve milli’. Öyleyse muhalefetin öncelikle yapması gereken şeylerden biri bu ‘yüksek tansiyon’ politikasının yersiz ve gereksiz olduğunu sergileyecek bir siyaset izlemektir. Bunu yapmak, söylemekten çok daha kolay. Çünkü bir taraf habire gerilimi yükselten şeyler yapıyorsa (yani ‘faul’ yaparak oynuyorsa), bunun karşısında ‘gülücük’ yapmak imkansız değilse çok zor olmalı.
Çok zor olduğu şüphe götürmez, ama imkansız olduğunu sanmıyorum.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025