Murat BELGE
Başlığa koyduğum bu kelime Türkiye’de yeri olan bir tavır anlamı taşıyacak şekilde kullanılmıyor. Başka ülkelerde, Müslüman olmayan ülkelerde, özellikle de “Batılı” ülkelerde görülen, ırkçılığa benzer bir tavır olarak biliniyor. Bunlar büsbütün yanlış şeyler değil, özellikle Batılı ülkelerde görüldüğü doğru (ancak, bir çeşit İslamcılığın Batı’ya ölümüne savaş açtığı da doğru). Ayrım gözetmeyen, toptancı, dolayısıyla yanlış bir ideoloji olduğu da doğru. Ama bu tavrın belirli serpintilerinin Türkiye’de de bulunduğunu görmemiz gerekiyor. Bunu ayakta tutan çevrelerin Batı’dan “İslamofobik” bir muameleyle karşılaştıkları zaman kızıp parladıklarını, böyle davrananı ayıpladıklarını, ama kendilerinin içeride veya dışarıda İslam karşısında benzer tavır aldıkları da görülüyor.
Bir süreden beri devam eden “Yetmez ama evet” kampanyası bunun başlıca göstergelerinden biri. Bu kampanyayı yürütenlerin iddiası “liberal” v.b. sıfatlar taktıkları birileri referanduma “evet” dedikleri için AKP iktidarını pekiştirdi ve halen de ensemizde boza pişiriyor. İddia bu ama gerçek sorunları referandumla sınırlı değil. AKP gibi bir partiye diş gösterme politikası dışında herhangi bir tavır alınmasını hazmedemiyorlar. Bu, AKP üstüne bir inceleme yaparak varılmış bir sonuç değil. Zaten böyle bir incelemeye gerek de görmüyorlar. Hayatın bir olgusuyla karşı karşıyayız: Bu adamlar kötüdür. Nokta.
Kendi hesabıma konuşayım: AKP’nin ve Erdoğan’ın bugün yürüttüğü politika beni şaşırtmıyor. Beni şaşırtan, yaklaşık Gezi Direnişi’ne kadar, bunu yürütmemesi oldu. Herhalde kendini gerçekten “iktidar” olmuş gibi göremiyordu, endişeleri vardı, “takiye” diye bildiğimiz şeyi yaparak zaman kazanmaya karar vermişti. Onun için de, bayağı uzun bir süre, içinde bir “şeriat” özlemi taşıdığını belli etmeden gitti. Gezi’yi kendisine karşı kurulmasını beklediği uluslararası komplo olarak görünce, o zamana kadar eriştiği gücü de hesaplayarak, savaşını başlattı. O noktadan sonra yaptıkları beklenmedik şeyler değil. İdamdan Ayasofya’ya, şeriat ideolojisiyle yetişmiş biri için bilinen şeyler.
Sözünü ettiğim “sol” kesim, kendini solda gören kesim, 2002’de AKP seçimi kazandığı gün, şiddetli bir muhalefet düzenine girmişti. Bayrak mitingleri v.b. ile temel stratejisi askere darbe yolu açmak olan bir muhalefetti bu. 28 Şubat olmuş, Erbakan boyunun ölçüsünü almış, ama şimdi onun devamı yeniden seçim kazanmıştı. Buna kızıp köpürmemek elde değildi. Bunların belini iyice kırmak gerekiyordu. Bu gerilim kapatma davasının açılmasına kadar artarak devam etti. Kapatma kararı alınamadan ve Kanadoğlu hesaplarına rağmen Abdullah Gül sonunda Cumhurbaşkanı olunca dengeler değişmeye başladı. Ergenekon davaları ile darbeci olabilecek çevreler üzerinde baskı kuruldu. Böylece bu sefer Tayyip Erdoğan önderliğinde İslamcı bir diktatörlüğün yolu açıldı, yolun taşları döşenmeye başladı.
Bu “Ergenekon davaları”nı ayrıca ele almak gerekiyor. İşin bir aşamasında bunun için yetkilendirilen Gülenciler’in kendi programlarını uygulamaya başladıkları besbelli, ama ortada fol yok, yumurta yokken icat edilmiş bir cunta hikayesi sözkonusu değildi.
Bir kısa not daha: Bu aşamadan sonra “Bayrak Mitingi” ya da “Ordu Göreve” mitingi yapılmaz oldu. Güç dengesinin değişmeye başlamasının bunda payı olmalı. Buna karşılık, Gezi patlak verdi. Çok bakımdan anlamlı olan bu hareketi başlatanlar “Bayrak Mitingi” yapanlar değildi. Olay başladıktan sonra onlar da geldiler, ama hareketi kendi tekellerine alamadılar. Gezi protestoları boyunca Taksim Meydanı’nda birbirleriyle fazlaca alışverişi olmayan iki grup yer aldı. Bunun böyle olması Tayyip Erdoğan’ın da işine gelmiyordu ve o bu olayın darbe kışkırtmak isteyenler tarafından çıkarıldığına inanmak istedi. Yandaşlarına da böyle inanmalarını telkin etti. Çünkü Erdoğan için kendisine karşı yapılan protestonun “sivil” bir kaynağı olmasına inanmak ciddi bir puan kaybı demekti. Bu işi yapanlar camide bira içen serseriler olmalıydı: çapulcular.
Bunları daha yazacağız. Ben baştaki “İslamofobya” konusuna döneyim. Türkiye’yi en kapsamlı biçimde, en uzun süre meşgul eden, hatta taciz ve tedirgin eden düşünsel sorun (tabii pratiği de var) Batılılaşma sorunu olmuştur. Bugün hala gırtlağımıza kadar bu sorunun içindeyiz. Abdülmecid ve Abdülaziz dönemlerinde Batılılaşmacı bir intelicensiya oluşuyor ve entelektüel dünyanın öncülğünü yapıyordu. Bu fikirden hoşlanmayanlar elbette vardı ama çok uyarlı bir ideolojileri oluşmamıştı. Zaman içinde direnişlerini İslam omurgasına oturttular. 19. yüzyılda Japonya’da da olduğu gibi iki temel görüş biçimlendi: 1) Batılılaşalım; 2) Batılılaşmayalım. Süreç devam ettikçe, özellikle birinci kesim kendi içinde başka “izm”lere bölünmeye başladı. Erken bir zamanda Prens Sabahaddin “liberalizm” demişti. Derken “Türkçülük” çıktı; ardından “Sosyalizm/Komünizm” çıktı. Ama bu ayrımlara rağmen bunlar hepsi “Batı”dan yanaydı. Karşılarında “Batılılaşmayalım” diyenler İslamcı bir “blok” olarak duruyordu.
Dolayısıyla laik olan sağda da öyle fazla İslam düşkünlüğü bulamazsınız. Örneğin AP türü sağcı, MSP tipi sağcıdan hazzetmez, ona güvenmez de. Buna karşılık, milliyetçi/faşist sağla daha kolay anlaşır.
Bu çekişmelerin yeni başladığı zamanlardan beri “pozisyonlar” değişti. Değişim yaratan başlıca “ayraç” demokrasiydi. Demokrat olmadan Batılı olunamayacağı anlaşılınca bir kesim Atatürkçü (Atatürkçülüğün birinci özelliği “Batı”dan yana olmasıdır, diyebiliriz) Batı’yı düşman ilan etti. Gerekçe, Batı’nın “emperyalist” olmasıydı. Turancılar için de Batı’yı reddetmek zor olmadı.
Yani ideolojilerin sıralanmasında İslamcılık ayrımın bir yanında, orayı tek başına doldurarak duruyor. “Tek başına” diyorum, çünkü “İslamcı ideoloji” deyince bu bir hayat tarzını da kapsıyor. Bu da Atatürkçü’nün, liberalin v.b. kabul etmeye hazırlıklı olmadığı bir tarz.
Türkiye’de genel düzenin topluma empoze ettiği ideoloji Kemalizm’dir. Kemalizm’den sosyalizme de, Turancılığa da geçmek görece kolaydır. “Sağ Kemalizm”, “Sol Kemalizm” terimleri bununla ilgili zaten. İslamcılık öyle değil. O “karşı taraf”. Bu koşullarda bu ülkede sosyalist olan kişi en zorlu ideolojik mücadeleyi dine karşı, yani İslamiyet’e karşı veriyor. Bu en ciddi adım olduğu için de, kendini orada bulunca, “İslamofobik” bir tavra kolayca girebiliyor.
Bir zamanlar “Ne Amerika, ne Rusya” diye bağırılırdı. Bizim bu koşullarda da “Ne İslamofaşizm, ne İslamofobya” demek yerinde olur.
BİRİKİM
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025