Mustafa ARMAGAN
“Hepimiz bu dünyada bekleniyorduk.” der Walter Benjamin. Edirne'de Selimiye Camii'nde böyle bir olay yaşadım. Tek saf doluydu, yalnız bir kişilik yer boş. Sünneti kılıyor ve o bana ayrılmış boş yere geçiyorum. Farzı kılıyor ve benim gibi ‘gezegenler' (turist kelimesine karşılık olarak uydurulan kelimenin sonradan göklere çıkacağını herhalde kimse tahmin edemezdi o tarihlerde) ile musafaha ediyoruz.
Edirne'deyiz, Sultan II. Bayezıd'ın camiindeyiz. Bir külliye burası. Medresesi, darüşşifasıyla bir külliye. Darüşşifada akıl hastalarının tedavi edildiğini Evliya Çelebi yazar. Şimdi Sağlık Müzesi olarak hizmet veriyor. Bakımlı, itinalı, huzur veren bir müze…
Darülhadis Camii'ne akıyor adımlarımız. Aziz dostum Mustafa Hatipler ile bu huzur gülleri açtıran mekanda, “minare gölgesinde” kıyılan nikahlara şahitlik ediyor, caminin kıble tarafındaki şehzade ve sultan türbelerini ziyaret ediyoruz. Selimiye'yi, Eski Camii, Üç Şerefeli Cami'yi saymıyoruz, her biri birer yıldız; yönünü kaybeden çağımıza yol gösteriyorlar. Onlara her zamankinden fazla ihtiyacımız olduğu aşikâr.
Niyazi Akıncıoğlu'nun som altından dökülmüş şiiri düşüveriyor hafızamızın mazgallarından sonra. Şöyle diyor şair:
Burada her şey
bakınır hüsnüne hayran
Seyreyler cemâlini eğilmiş suya
mermer ihtişamında serhadd-i vatan.
Aşina bir çehre sezer belki diye
devr-i saltanatından Edirne.
Edirne'ye ilkin 1997 yılında, yani 18 sene önce gitmiştim. Ve gördüğümde ilk izlenimim, “Bu mu koca Osmanlı başkenti?” olmuştu. Ne de olsa Bursa gibi bir payitaht-ı kadîmi hatırlıyordum ve Edirne'yi de ona mümasil bir şehir olarak zihnim kâfûrdan yontuyordu. Ancak gördüğüm şehir, başka bir şehirdi. Evet, Selimiye, Eski Cami, Üç Şerefeli tamam da, bu muydu o Nedim'in
Edirne şehri mi bu yâ gülşen-i me'vâ mıdır
Anda kasr-ı padişâhî cennet-i a'la mıdır
diye göklere çektiği şehir? Hayret, merak, tecessüs bulutları sağılmaktaydı. Ta ki Rıfkı Melûl Meriç'in yarım asır önce basılmış “Edirne'nin tarihi ve mimari eserleri hakkında” başlıklı makalesini okuyuncaya kadar… Neler mi yazıyordu Meriç? Neler yazmıyordu ki? İşte o makaleden birkaç satır… Okuyup ağlayalım diye aktarıyorum.
Edirne'nin 1892 yılında, yani 2. Abdülhamid devrinin ortalarında 157 cami ve mescidi var ve ibadete açık iken 1945 yılında ancak 84 cami ve mescit ayaktadır ama bunlardan sadece ve sadece 21'i cemaate açıktır! Bunun anlamı 53 yılda neredeyse 10 camiden 8'inin kapandığı, yıkıldığı, satıldığı, kiralandığıdır ve bu, Edirne'deki eski eser katliamının daha ilk adımıdır.
Kaldı ki 1892 yılındaki sayıda gerçek Edirne'yi göstermez. Lâle Devri'nin son günlerine gidersek 14'ü selâtîn camii olmak üzere tam 314 sağlam ve cemaate açık cami ve mescit vardır ki 1945'teki rakamın 15 katıdır!
Edirne bir yaradır ve bu yara kapanacak gibi değildir.
Bir cennetin yitimi
Rıfkı Melûl Meriç'in verdiği rakamlara göre, 1892'de 69 tekke ve zaviyesi vardır Edirne'nin. 47 medrese ve kütüphanesi, 48 mektebi, 239 sebil ve çeşmesi ( Lâle Devri'nde bu sayı 570'tir!), 9 imareti, 37 hamamı, 17 kervansaray ve hanı, 5 çarşı, bedesten ve arastası, yüzü aşkın türbesi, 8 taşköprüsü, ayrıca toplam 350'yi bulan konak ve yalıları, saraylar, köşkler sayamıyorsunuz bile...
İşte böyle bir cennetti Edirne ve ben bu Edirne'yi bulabileceğimi zannederken suyunun suyu kabilinden kalanıyla karşılaşmıştım ve belgeleri okudukça “Bu kadarına da şükür” demekten kendimi alamadım. Acı ama gerçekti…
Peki bu eserler nasıl ortadan kalkmıştı?
Tabii ki Rus ve Bulgar işgalleri ana sebep. Balkanların başkenti olan Edirne'nin hinterlandı daraldıkça kolunun bucağının kesilmesi gibi iktisaden yalnızlaşması ve içe kapanması gibi sebepler de sayılabilir, elbette. Ancak bir felaket vardı ki 1926 yılında çıkarılmış “kadro harici camilerin” yıkılması, satılması, kapatılması dediğimiz bu barbarlık koskoca Osmanlı başkentini devede kulak haline getirmişti.
Belgesi var mı iddianızın dediğinizi duyar gibi oluyorum. Efendim, siz yeter ki belge isteyin.
Buyurun. 22 Ocak 1948 tarihli kararla satılan camilerin listesi. 100 lira ile 450 lira arasında tam 14 cami satılığa çıkarılıyor. Satılık imparatorluğun malları bunlar.
Satılık Tarih
Mesela Cedid Kasım Paşa Camii'nin enkazı 15 Şubat 1932 tarihli kararla satılığa çıkmış ve 200 TL'sına Salomon Efendi'ye satılmış. Arsası da 1940 yılında satılmış.
Daha böyle yüzlerce, binlerce eser 1926-1950 yılları arasında satılmış, kapatılmış, yıkılmış. Taşları dahi müzayedeye çıkarılmış nice tarihî eserin, bu arada minarelerin…
Rıfkı Melûl Bey haklı olarak bu dönemde yapılanları vandalizm diye mahkûm eder ve “Vatanın her köşesi, eski eserler katliamına mahsus birer mezbaha oldu.” der. Kesilen, kurban edilen eski eserlerdir ve Türkiye bir mezbahadır! Tarih mezbahadır!
Neden Edirne bu halde? diye benim gibi soranlara gönderilmiş bir mektuptur benimki, Meriç Köprüsü'nün kenarında suya atılmış bir şişe… Kimin semtine uğrar, bilinmez!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017