Mustafa Karaalioğlu
Temel kavramlarda; yani adalet, hak ve hukuk gibi her ülkede herkesin birinci derecede ilgili olduğu değerlerde tartışma başladığında oraya odaklanmak şarttır. Tarihi tecrübe göstermiştir ki bu tartışmalar hep sahici kaygılardan kaynaklanır. Kimse durup dururken başının adaletle ve dolayısıyla yargıyla belaya girmesine dair bir hikâye uydurmaz. Bilhassa Türkiye gibi büyük çoğunluğun neredeyse hukuk uzmanı haline geldiği ülkelerde sahici olmayan şikayetlere müracaat edilemez.
Bir yerde adalet bahsinde şikayet varsa kulak kabartmak gerekir. Nitekim, bütün kamuoyu araştırmaları, en düşüğü yüzde 60 ve bazen de 70-80 oranında toplumun yargıya yönelik güven duygusunun zedelenmiş olduğunu gösteriyor. Bu rakamlar, aynı oranda herkesin bir davada haksızlığa uğradığı gerçeğinden kaynaklanmıyor. Daha önemli bir veriye işaret ediyor. İnsanlar, başkalarının adaletle ilişkisinde bir haksızlık yaşandığını biliyor veya tahmin ediyorlar. Devamında da başlarına bir bela geldiğinde adaletli muamele göremeyeceklerini düşünüyorlar. Veya herhangi bir yerde ve zamanda şahit oldukları hukuksuzlukları kanaatlere yansıtıyorlar.
Adalet bir duygu meselesidir. Ne kadar aksini anlatırsanız anlatın insan hissettiğine itimat eder. Gördüğünü, duyduğunu, gözlemlediğini ve en nihayet teneffüs ettiği havayı bilir ve bir sonuca varır. Dolayısıyla, rakamlar ve istatistikler fayda etmez.
Yargıçların, hukuk insanlarının ve genel olarak da iktidarların vazifesi topluma adalet duygusunu yansıtmaktır. Yansıtmanın tek yolu ise, en gergin şartlarda dahi adil olmaktır. Haklının hukukunu korumak, haksızlığa karşı bireysel ve ortak menfaati işletmek ve en nihayet hukuk atmosferini yaratmak…
***
Yine tecrübeyle sabittir ki hukuk duygusu en çok siyasi davalarda, ideolojik yargılamalarda zedelenir. Karşı görüşten insanların haksızlığa uğraması, ne halleri varsa görsün anlayışı bir süre sonra yargı için referans haline gelir ki en tehlikeli durum budur. Kanun uygulayıcıları, bir siyasi görüş sahiplerinin başka görüşteki insanlara yönelik tepkilerini görmezden gelmek zorundadır. Yargı siyasi mücadelenin veya fikir tartışmalarının tayin mercii değildir. Bilakis tam da bu meselede tarafsız davrandığında ve hukuk prensiplerine riayet ettiğinde görevini yerine getirmiş olur. Fikir ve ifade özgürlüğü nasıl bir gereklilikse, yargı için de bu prensibe bağlı kararlar o kadar kıymetli birer sicildir.
İnsanların bir kısmının karşı fikirlere tahammülsüz olması yargıyı ilgilendirmez, ilgilendirmemeli… Sağcıların solculara, milliyetçilerin liberallere, dindarların laiklere karşı tepkisi veya tersi yargıyı ilgilendirmez. Bilhassa da çoğunluktaki fikrin azınlık görüşlerine siyasi üstünlük sağlaması…
Cumhuriyet tarihi boyunca yargının dönem dönem bir ideolojiye ve bir norma hizmet ettiği dönemlerin hikâyesinin şimdi ne kadar tatsız birer hatıradan ibaret olduğunu tekrarlamaya gerek yok. Buna gerek yok ama o dönemlerde avantaj elde ettiğini düşünenlerin, şartlar değiştiğinde hukuktan ve adaletten nasıl medet umduklarını hatırlamakta fayda var. Faydadan ziyade zaruret var.
Herkesin kendisini adalet ve yargı karşısında eşit ve güvende hissetmediği yerde kimse o hissi yaşayamaz. Herkes birden adaletle muamele görmüyorsa gerçekte kimse görmüyor demektir.
Adaleti tesis etmek, adalette ısrar etmek adaletsizlikten çok daha kolaydır, bunu da unutmayalım.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2025
20.12.2025
13.12.2025
8.12.2025
1.12.2025
27.11.2025
24.11.2025
22.11.2025
17.11.2025
15.11.2025