Mustafa Karaalioğlu
Bir ülkenin kendisini olağanüstü şartlarda görmesi ve hissetmesiyle bunun tersi hissiyata sahip olması arasında o ülkenin kaderini tayin edecek büyüklükte fark vardır. Toplumun dünyaya bakışı, başkalarını dost ya da düşman olarak tarif edip etmemesi, dış güçlerin dış düşman olup olmadığı gibi fikirler enerji ve kaynak sarfiyatı belirler. “Seçimin birinci turunun tamamlandığı” 31 Mart akşamına kadar hükümferma olan beka meselesi böyle bir rüzgardı. Seçim bittikten sonra bahis konusu olmaması, kimsenin dönüp bir daha bekadan söz etmemesi neticeyi değiştirmez. İddianın sahiciliği, derinliği ya da sahada tatbik edilip edilmemesi mühim değildir. Mühim olan zihinlerin bu duyguyu taşımasıdır.
Toplumun, bürokrasinin, medyanın, akademinin, patronun, işçinin, memurun zihnine beka meselesini; yani yarınımızın belirsiz olduğu, ülkenin başına her an herşeyin gelebileceği endişesini yerleştirdiğinizde bu tahmin edilemez boyutta netice alır. Kimse, hakka, hukuka, liyakata, ortak faydaya, demokrasiye, empatiye, kaliteli üretime yahut da ülkenin dünyadaki prestijine riayet etmeyi düşünmez. Düşünmek zorunda da değildir zira, vatan elden gitmektedir ve gerisi gayet tabii ki teferruattır!
Ülke büyük tehdit altındayken; dost bildiklerimiz, müttefiklerimiz, aslında dost görünümlü düşman haline gelmişken kaliteyle, hukukla, teamülle veya hoşgörüyle kim vakit kaybeder? Yahut da insanlarda beka korkusu belirdikten sonra aynı zamanda onlara hak, hukuk ve birbirini anlayıp dinlemek nasıl telkin edilebilir? Her farklı fikir, her eleştiri, her çarpıcı görüş bölünme parçalanma gerekçesi olarak görülmez de başka ne görülür? Nitekim böyle tezahür etmiyor mu? Bürokrasideki atamaların liyakat problemi, iş dünyasının çaresiz yakınmaları veya seçimin tekrarı, sadece ülkenin büyük tehlikelerle karşı karşıya olmasıyla izah edilmiyor mu? Komplocu zihin en kabul edilemez siyasi ve hukuki kararları bile o büyük tehlikenin heyulasıyla makulleştirmiyor mu?
Tehlike öylesine büyük ki herşey olabilir!.. Doların yükselmesi, seçimin tekrarı, teknolojide geri kalışımız hep aynı sebepten. Bazıları bütün bu problemlerin dış güçler nedeniyle ortaya çıktığını ve Türkiye’nin aslında çok başarılı ve bunları hak etmeyen bir ülke olduğunu düşünüyor, düşündürüyor. Madem aslında çok iyi ve başarılıyız o zaman neden oyunu bozamıyoruz sorusu akledilmiyor. Yanılıp akleden ve hakikati söyleyenlerin gördüğü muamele de ortada. Bilindiği gibi soru sormak ve sorgulamak böyle dönemlerde akıllı işi sayılmıyor.
Ama çelişki ve tutarsızlık aşikar, gürültülü ve korkutucu olsa da hakikat değişmez… Yaşamakta olduğumuz günlere hakim olan karanlık güçlerle mücadele rüzgarı, ülkenin eğitim kalitesinden kişi başına gelire, teknolojik beceriden diplomatik özgüvene karar herşeyi tayin eder.
Dünyanın herkesin herkesi yenmeye çalıştığı bir güç mücadelesi sahnesi olduğunu görmeyip, bütün ülkelerin bizi bölüp parçalamak için gece gündüz plan yaptığı fikrine saplanırsak bir başkasının parmak kımıldatmasına gerek olmadan kaderimizi tayin etmiş oluruz. O da hiç iyi olmaz… Bu işin adı dış güçlerle mücadele değil dünyayla rekabettir, önce bunu bilelim. Devletler arasında bitmek tükenmek bilmeyen, acımasız çıkar çatışması vardır ve galip çıkmanın da kuralları bellidir. Teknoloji üretmeden, eğitim kalitesini artırmadan, hukuk ve demokrasi için çaba göstermeden hiçbir şey olmaz, olamaz. Kaliteli, seviyeli, açık fikirli bir toplum olmayı denemek yerine, kendi kendimize tafra yapmayı tercih edersek dedelerimizin babalarımıza, babalarımızın bize anlattığı hikayeleri biz de çocuklarımıza anlatırız. Kehanet falan değil, olacak budur…
Yazarlar
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.09.2025
15.09.2025
14.09.2025
1.09.2025
18.08.2025
16.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025
21.07.2025